20-12-2025
İsmet Berkan

Kimin kiminle seviştiğinden bize ne?

Kimin kiminle seviştiğinden bize ne?

Türk hukukuna göre uyuşturucu kullanmak suç.

Bana göre böyle bir suç olmamalı. Bağımlılık, suç değil tedavi gerektiren bir hastalık.

Suç, uyuşturucu ve uyarıcı maddelerin ticaretini yapmak ve bu ticarete aracılık etmek olmalı.

Ama bizde hepsi suç. Tabii cezaları farklı. Sadece kullanmanın cezası daha hafif, satmanın ve satışına aracılık etmenin cezası ise daha ağır.

Son haftalarda nedense İstanbul polisi değil de jandarması eliyle yürütülen operasyonlarda adı kamuoyunda bilinen pek çok isim gözaltına alındı, uyuşturucu testlerine sokuldu, bu testlerin sonuçları hepimize ilan edildi.

Normalde “gizli” olması gereken bir soruşturma olanca şeffaflığıyla kamuoyu önünde yapılıyor.

Henüz öyle önemli bir uyuşturucu satıcısı yakalandığın dair bir haber çıkmadı. Bu ünlü isimlerin bir bölümüne uyuşturucu temin ettiği iddia edilen bir kişi itirafçı oldu, serbest dolaşıyor. Buna karşılık haklarında kullanıcı olmak dışında anlamlı bir kanıt bulunmayan kimi kişiler ise tutuklu, cezaevinde.

Peki sevişmek suç mu?

Hayır, değil. İki yetişkinin kendi aralarında yaptıkları bir şey kamu hukukunu ilgilendirmez.

Türk hukukunda “fuhuşa teşvik” diye bir suç var ama bildiğimiz kadarıyla henüz “Beni falanca kişi fuhuşa teşvik etti” diyen bir kişi yok.

Bu iddiaları, yani “Falanca kişi, filanca genç kadını fuhuşa teşvik etti” iddialarını dile getiren bir takım gizli tanıklar veya bir tane gizli tanık var.

Bir genç kadın bu gizli tanığın çarşaf çarşaf kamuoyuna da sızan ve olmadık belden aşağı iddialar içeren ifadeleri nedeniyle şu anda bütün Türkiye’nin önüne atılmış durumda.

Bilmiyorum, savcılık belki de halen tutuklu olarak cezaevinde bulunan bu genç kadını itirafçı olmaya zorluyor, “Even falanca ve filanca erkekler beni fuhuşa teşvik etti, şununla, şununla ve şununla o yüzden seviştim” diye ifade vermeye teşvik ediyor.

Onuru milyonlarca insanın önünde çiğnenen o zavallı genç kadın bu ifadeyi versin mi, vermesin mi?

Verse bir türlü, vermese bir türlü.

Dedikodunun bini bir para. Operasyonun bir ucunda, hatta belki merkezinde HaberTürk televizyonunun görevden alınan eski genel yayın müdürü Mehmet Akif Ersoy ve aynı kanalın üst düzey yöneticisi Kenan Tekdağ var.

Medya sektörü Ersoy dedikodusu yapmaya doyamamış durumda. Ersoy’un İslamcı geçmişi, iktidara “yakın” olması vs pek çok unsurun yanına HaberTürk’teki genç kadınlara yönelik taciz iddialarının şirket içinde hiçbir zaman ciddiye alınmamasına ilişkin yeni iddialar da ekleniyor ve Mehmet Akif Ersoy ile Kenan Tekdağ neredeyse her gün medyada doğranıyor.

Bu olaydan büyük siyasi sonuçlar çıkarmaya çalışanlar da var, “İktidar içi bir hesaplaşma”dan söz ediyor onlar; büyük sosyolojik çıkarımlarda bulunmaya kalkışanlar da, onlar da “İslamcı cenahtaki büyük çürüme”den dem vuruyorlar.

Gözümüzün içine sokulan şeyin iktidar içi bir hesaplaşma mı, yoksa basitçe medya sektöründe yeni bir güç paylaşımı mı olduğu konusu tartışma götürür bir konu.

Ahlaki çürüme konusu ise daha da tartışmalı. Birkaç tekil örnekten hareketle Türkiye’nin bütün dindar kesimlerine yayılan bir sosyolojik kaymadan söz etmek için elde yeterli bilgi yok. Kaldı ki dindarların daha önce sevişmediğini, karılarını veya kocalarını aldatmadığını iddia etmek de herhalde saçma olur.

Bugün itibarıyla öyle bir adli soruşturmadan söz ediyoruz ki, yarattığı gürültü öne sürdüğü suçtan çok daha büyük. Ortadaki suçlamalar, dediğim gibi temelde uyuşturucu kullanma suçuyla ilgili, bu da hafif bir ceza gerektiren bir suç, hatta mahkemeler çoğu zaman sadece kullanıcı olmakla suçlanan kişileri cezaevine yollamak yerine “hükmün açıklamasını geriye bırakma” yoluyla evlerine geri yolluyor. Ama diyorum ya olan bitenin gürültüsü çok büyük.

Üstelik benim anladığım kadarıyla soruşturmayı yürütenler bu gürültüden çok memnunlar. Gizli tanık ifadeleri önce bazı sosyal medya kullanıcıları tarafından adete “teaser” yapılarak duyuruluyor, ardından ifadenin kendisi çarşaf çarşaf medyaya sızıyor. Derken jandarma operasyonları geliyor.

İşte Fenerbahçe Başkanı Sadettin Saran’ın başına gelen bu. Gizli tanık onun bu soruşturmada adı çok geçen bir kadınla seviştiğini iddia ediyor. O kadının telefonunda yapılan incelemede, Saran ile kadın arasındaki mesajlaşmalar bulunuyor ve hiç sürpriz değil, bu mesajlaşmanın içeriği de bu sabah itibarıyla medyaya sızmış durumda.

Peki suç ne? Suç minik ama iki ayrı şehirdeki evlerini basıp saatlerce arama yaptığınız kişi Fenerbahçe’nin başkanı olduğu için gürültüsü büyük.

Bu gürültüyü çıkarmak neden hoşlarına gidiyor? Bunun izahını yapamıyorum doğrusu.

Kimin kiminle seviştiğinden bize ne?

Demek İstanbul’u ve Kocaeli’yi vurmak bu kadar kolay olabilir

Demek İstanbul’u ve Kocaeli’yi vurmak bu kadar kolay olabilir

Daha Çankırı semalarında F-16’lar tarafından vurulup düşürülen yabancı ülke İHA’sıyla ilgili tartışmamız bitmemişken çok daha vahim bir durum ortaya çıktı:

Rusya’ya ait bir İHA sessizce Kocaeli’nin merkez ilçesi İzmit’e kadar gelmiş, burada kırsal alanda bir yere kendi kendine düşmüştü ve bir köylü iki gün sonra haber  vermese kimse öyle bir hava aracının Türk hava sahasına girmekle kalmayıp en kritik endüstrileri barındıran Türkiye’nin sanayi şehrine kadar da geldiğini bilmiyordu.

Bu çok vahim bir alarm durumu aslında.

Evet, Türk hava savunması ve NATO savunması Türkiye’ye yönelik yüzlerce İHA’lık saldırıları saptayabilir ama tek bir tane İHA demek ki radarlardan gizlenmeyi başarmış, kimse farkına varmadan İzmit’e kadar gelebilmiş.

Öyleyse İstanbul’a da gelebilirdi.

Hadi Çankırı’daki İHA’yı “Önceden fark ettik ve kontrollu biçimde düşürdük” diyelim, buna ne diyeceğiz?