11-09-2024
İsmet Berkan

Sezgin Baran Korkmaz: Para sihirbazı mı, dolandırıcı mı?

Sezgin Baran Korkmaz: Para sihirbazı mı, dolandırıcı mı?

Geçen hafta Cumartesi günü Fatih Altaylı kendi YouTube kanalında bir süre önce zaten duyurusunu yaptığı Sezgin Baran Korkmaz söyleşisini yayınlayınca bu isim Türkiye’de bir kez daha gündem oldu.

Nasıl olmasın ki? Ben Fatih Altaylı’nın söyleşisini iki gün gecikmeyle, pazartesi günü seyrettim. Ben seyretmeye başlarken 1 milyon 170 bin kişi izlemiş görünüyordu. üç saatlik hayli uzun söyleşiyi izlemeyi tamamladığımda izleyenlerin sayısı 1 milyon 200 bini geçmişti bile. Bu yazıyı salı akşamüstü yazıyorum, yeniden kontrol ettim, izleyenleri sayısı 1 milyon 400 bini geçmişti.

Bunlar YouTube ile biraz haşır neşir olan insanlar açısından muazzam rakamlar. Sadece o da değil. Örneğin biz 10Haber’de Altaylı’nın bu söyleşisini, Sezgin Baran Korkmaz veya SBK’nın söylediklerini haber haline getirdik cumartesi günü; haber bugün dahil sitemizde oldukça yüksek okunma sayılarına sahip.

Sedat Peker’den al haberi

Ben SBK meselesiyle 2021 yılının Haziran ayının başında, suç örgütü lideri Sedat Peker’in o zamanlar her hafta pazar sabahı heyecanla beklenen ifşaat videolarından biri sayesinde ilgilenmeye başladım (Meraklısı Peker’in 15 milyondan fazla kez izlenmiş videosunu buradan izleyebilir).

Peker bu ifşaat videosunun son 10 dakikasında o zamanlar içişleri bakanı olan Süleyman Soylu’nun 5 Aralık 2020’de SBK’yı makam odasına çağırdığını, ondan iş insanı İnan Kıraç’ın şirketleri aleyhine başlattığı toplam 45 milyon dolarlık icra işlemini durdurmasını ve bu alacağından vazgeçmesini isteyip SBK’yı tehdit ettiğini söylüyordu.

İnan Kıraç ile SBK nasıl yan yana gelebilir?

İnsan tabii böyle bir iddiayı duyunca hafifçe sarsılıyor. 

Bir tarafta kendisini etrafa ‘mavi kanlı’ bir aristokrat gibi gösteren Koç ailesinin damadı, profesyonel yaşamından sonra kendi şirketlerini kurup başarılı işler yapmış, Galatasaray Kulübü ve lisesiyle üniversitesinde bir dönem hayli etkin olmuş, yine bir dönem Cumhuriyet gazetesinin ayakta kalıp yaşaması için yatırımcı olup İlhan Selçuk’la çok yakın olmuş İnan Kıraç.

Öteki tarafta adını kamuoyunun hiç duymadığı, ama nasılsa İnan Kıraç’tan 45 milyon dolar alacağı olan biri.

Ve işin içine iktidar girmiş; Süleyman Soylu alacaklı kişi SBK’dan bu alacağından vazgeçmesini istemiş. Daha ne olsun? Bundan büyük haber mi var?

Peker’den önce Ahmet Şık yazmıştı

Ama tabii iddia Sedat Peker’in. Doğruluğunu kanıtlamak zor, hatta imkansız. Evet, bu iddiayı Sedat Peker’den çok önce bugünün TİP milletvekili, o zamanların gazetecisi Ahmet Şık dile getirmiş ama isimlerin hiçbirini anmamış, iddiayı kanıtlayamayacağı için olayda adı geçen kişileri ima etmiş sadece.

İşte Sedat Peker’in bu iddiasını duyurmasından üç yıl ve üç ay sonra, iddianın göbeğindeki isim SBK çıktı Fatih Altaylı’nın YouTube kanalına ve Peker’in anlattığı bu iddiayı aynen anlattı, ‘Evet’ dedi, ‘Süleyman Soylu beni çağırdı, 45 milyon dolarlık alacağımı silmemi istedi, bunun devlet meselesi olduğunu söyledi.’

Süleyman Soylu bugün Ak Parti milletvekili olarak Meclis’te. Aradan onca zaman geçti, bu konuda ağzını açıp tek bir şey söylemedi; ne iddiaları yalanlamak için ne doğrulamak için. Şimdi SBK’nın da aynı iddiayı dile getirmesiyle söz sırası sahiden ona geçiyor. Bilmiyorum bir şey diyecek mi?

Tayyip Erdoğan’ı devreye sokan mektup

Ama bu tabii işin siyasi boyutu. Çünkü Sezgin Baran Korkmaz da söylüyor, Süleyman Soylu bu meselede aklına öyle geldiği için devreye giriyor değil. Ona talimat Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’dan gidiyor.

Erdoğan’ı hareket geçiren de İnan Kıraç’ın ona yazdığı bir mektup.

Tayyip Erdoğan’ı ‘Bakın bir şuna’ dediği mesele neydi? İnan Kıraç gibi biriyle Sezgin Baran Korkmaz gibi birinin nasıl bir ilişkisi olabilirdi? Ve en önemlisi kimdi bu Sezgin Baran Korkmaz?

Bugünden başlayarak birkaç gün boyunca bu aynı anda hem çok basit, hem de son derece karmaşık öyküyü anlatmaya çalışacağım. Umarım sabır gösterir, okursunuz.

Çünkü bu meselenin Türkiye’nin yönetilme biçiminden hukuk düzenimize, bir anda ‘vatan kurtaran aslan’ kesilen ama aslında kendi çıkarının peşinde koşanlardan medyamıza çok sayıda boyutu var ve hepsini birden anlatmak hiç kolay değil.

Bernard Tapie’nin Türkiye versiyonu

Meraklısına çok tavsiye ederim, Netflix’te bir dizi var. Sıfırdan gelip birden Fransa’nın en gözde iş insanlarından birine dönüşen Bernard Tapie’nin hikayesini anlatan Class Act.

Bernard Tapie, ne kadar dev bir iş adamı olursa olsun sonunda kendi karakterine yeniliyor, kendi işini görmek için ahlak dışına, hatta yasa dışına çıktığı için hapsi boyluyordu. Sezgin Baran Korkmaz’ın da aynı kaderi izlediğini görüyoruz.

Sezgin Baran Korkmaz da, bir çeşit Bernard Tapie aslında. Ayakkabı boyayarak ilk parasını kazanan Kars’ın Digor’undan çıkan girişimci bir Kürt SBK. Fatih Altaylı’da dinlerseniz göreceksiniz, 5, 10 milyon dolarlardan sanki peynir ekmek gibi söz ediyor artık. Şu sıralar Amerikan Hazine’sine olan 134 milyon dolarlık borcunu ödemeye çalışıyor.

Ama acaba ne kadar masum? Bir çeşit dolandırıcı mı, yoksa müthiş iş zekası olan bir iş insanı mı?

Yarın, İnan Kıraç ile arasındaki meseleyi anlatarak başlayalım.

Trump-Harris tartışmasını kim kazandı?

Trump-Harris tartışmasını kim kazandı?

Bu sabaha karşı Amerikan seçimlerinin en heyecanlı aşamalarından biri tamamlandı, Donald Trump ile Kamala Harris bir TV münazarasında karşı karşıya geldi.

Tartışma birkaç bakımdan önemliydi. 

Birincisi, bu sabahki tartışma şu ana kadar iki adayın üstünde uzlaştığı yegane tartışma. Yani bir daha TV’ye çıkacaklar mı, bunun için ortak bir tarih bulabilecekler mi, belli değil.

İkincisi, bir önceki tartışma haziran ayı sonunda Trump ile o sıradaki aday Joe Biden arasında olmuş, bu tartışmadaki performansı yüzünden Biden adaylıktan çekilmiş, yerine Kamala Harris aday olmuştu. Yani bu sabahki tartışma Kamala Harris’in kendisini ulusal düzeyde tanıtması, en önemlisi onun ne savunmak için aday olduğunun belli olması açısından kritik önemdeydi.

Bu ikinci unsur tartışmanın içeriğini de biçimi de belirledi.

Trump cephesi Biden çekilip yerine Harris aday olduğu günden beri ciddi bir dağınıklık yaşıyor. Aradan geçen onca zamanda Kamala Harris’i istedikleri biçimde tanımlayıp bir anlamda ‘öteki’leştirmek için çok zamanları vardı, ama o zamanı boşa harcadılar.

Oluşan boşlukta Harris tam da istediği gibi kendi kendini tanımladı, güler yüzü ve şen kahkahaları sayesinde Harris kampanyası kendini ‘joy’(neşe) olarak tanıtmayı başardı ve bu kelime tuttu da. Bu sırada Trump cephesi tutarlı ve sürdürülebilir bir söylem bulup Harris’e etiket takamadı. Komünist dedi, başka şeyler söyledi, hiçbiri tek bir etiket olamadı.

Bu sabahki tartışma Trump açısından bir son fırsattı, ama sabahtan beri okuduğum pek çok analiz Trump’ın yine dağınık kaldığını ve Harris’e isim takma konusunda başarısız olduğunu anlatıyordu.

Harris ise öte yandan Trump’a isim takmakta başarılı. Biliyorsunuz iki ana çizgisi var Harris kampanyasının Trump’la ilgili: Birinci çizgide onlara ‘weird’ (garip, tuhaf) diyorlar ve Amerikan halkının ortalamasını değil marjinal bir kesimini temsil ettiklerini iddia ediyorlar. İkinci çizgi ise Trump’ın geçmişi ve geri gidişi temsil ettiği.

Bu ‘weird’ kelimesi Trump’ı da, yardımcı adayı JD Vance’i de yüreğinden vurmuş gibi duruyor, laf ilk ortaya çıktığından beri ‘Hayır biz tuhaf değiliz’ deme ihtiyacındalar, yani savunmadalar.

Yaşlılık ve geçmişi temsil etme konusu da aynı. Trump bir türlü Kamala Harris’in aslında son dört yıllık Joe Biden yönetiminin parçası olduğu, yani bu dört yılın şikayetlerinin tamamından sorumlu olduğu gerçeğinin altını tam çizemedi, bunu henüz başaramadı. Harris ise Trump’ın Amerika’yı geri götüreceği, geçmişi temsil ettiği, kendisinin ise tamamen yeni bir aday olarak geleceği temsil ettiği imajını yaratmış görünüyor.

Haziran ayındaki münazarada Joe Biden’a yönelik en büyük eleştirilerin başında Trump’ın kimi sözlerine hiç itiraz etmemesi, kuvvetli argümanlarla konuşamaması geliyordu. Bu sabahki tartışma durumu tersine çevirdi; bu kez saldıran ve Trump’ın neredeyse her söylediğine bazen kahkaha atarak, bazen gözünü devirerek cevap yetiştiren bir Kamala Harris ve sürekli savunmada kalan bir Trump vardı.

Tabii bir TV tartışmasından seçim sonuçlarına ilişkin çok fazla şey beklememek gerekir, ama illa bir skor belirlenecekse bu sabahın galibi Harris’ti.