23-11-2025
İsmet Berkan

Bir genç kadınla tanıştım, ağzım açık kaldı

Bir genç kadınla tanıştım, ağzım açık kaldı

Geçen hafta uzun zamandır yapmadığım bir şeyi yaptım, bir fizik makalesi okumaya kalkıştım. Kuantum kütle çekimiyle ilgili bu makalenin içinden çıkmaya çalışırken ne yaparsam yapayım matematik bilgimin ve becerimin makaleyi anlamama yeterli olmadığını kabullenmek zorunda kaldım.

Makalenin referanslarını amaçsızca karıştırırken de bir genç kadınla tanıştım. Öyle etkilendim ki bugün size onu anlatmak istiyorum.

Bu genç kadının adı Sabrina Gonzalez Pasterski.

Kendisi Amerikalı. 1993’de Küba göçmeni bir ailenin çocuğu olarak Chicago kentinde doğmuş.

Daha beş yaşındayken Edison Regional Gifted Center adlı merkeze gitmeye başlamış. Yaşıtlarının ilkokula başladığı sırada, yani yedi yaşındayken Illinois Mathematics and Science Academy‘den mezun olmuş.

Uçma tutkusuyla 10 yaşındayken pilotluk dersleri almaya başlamış. Henüz 13 yaşındayken Kanada yapımı bir hafif uçağı kendi kendine inşa etmeye başlamış ve bu uçakla 2009 yılında, yani henüz 16 yaşındayken tek başına uçmuş. Evet uçan bir uçak yapmış.

Minik Sabrina kendi elleriyle yaptığı uçağıyla.

Amerika’da girmesi en zor üniversitelerin başında gelen Boston’daki Massachusetss Institute of Technology’ye başvurmuş. Az kalsın kabul edilmeyecekmiş, neden sonra girebilmiş.

Burada fizik okumuş ve okulu inanılması zor bir not ortalamasıyla 5.0’la, yani tam not alarak bitirmiş.

Daha üniversite öğrencisi olarak Cenevre’deki CERN’de yapılan bir deneye katılmış.

MIT’den tam notla mezun olduktan sonra hemen komşu okula, Harvard’a master ve doktora için gitmiş.

Burada ilk olarak ‘spin memory effect’ adı verilen son derece karmaşık bir kuantum alanında çalışmalar yapmış, daha herhangi bir akademik derecesi bile yokken yayınladığı bir makaleyle bütün fizik dünyasının ilgisini üzerine çekmiş, üstelik adı “Pasterski–Strominger–Zhiboedov triangle” isimli bir etkiye verilmiş. Bu, anlatması zor bir konu, kabaca elektromanyetik dalgaları taşıdığı “hafıza” veya bilgi ile ilgili.

2016 yılında, yani Sabrina henüz 23 yaşındayken Stephen Hawking yayınladığı makalesinde onun bu makalesine atıfta bulunmuş. İnanılmaz bir şey. 

2019’da, 27 yaşındayken Harvard’dan doktorasını almış.

Daha master ve doktorasına başlamazdan önce ona iş teklifleri yağmaya başlamış. Örneğin, “Benim fiziğe yönelmeme sebeptir” dediği Amazon’un patronu Jeff Bezos’un roket şirketi BlueOrigin’den iş teklifi almış ama bunu kabul etmemiş.

Ardı ardına gelen diğer iş tekliflerini de reddetmiş, doktorasının ardından Princeton Üniversitesi’ndeki ünlü Perimeter Institute’da çalışmaya başlamış.

Uzunca bir zamandan beri “Celestial Holography” çalışıyor ve bu alanda çığır açıcı işler yapıyor.

Sizi bilmem, bu insan hikayesini okuyunca benim ağzım açık kaldı.

İnanılmaz bir şey: CERN artık 7 saatte 15 bin anti-hidrojen atomu yaratabiliyor

İnanılmaz bir şey: CERN artık 7 saatte 15 bin anti-hidrojen atomu yaratabiliyor

Evrenin ve dolayısıyla fizik biliminin çözülmeyi bekleyen çok sayıda sırrı var. Bu sırlardan biri de, evrenin ortaya çıktığı anda, yani Büyük Patlama sırasında birbirine eşit miktarda olması gereken madde-antimadde simetrisinin neden madde lehine bozulduğu, yani nasıl olup da bizlerin, dünyamızın, güneşimizin, galaksilerin var olabildiği.

Anti-maddenin varlığı ilk olarak 1930’larda teorik olarak söylendi. Ardından anti-maddeye dair kanıtlar ortaya çıktı. Bugün kuşku duyulmayacak biçimde evrende anti-madde diye bir şey olduğunu biliyoruz.

Peki nedir anti-madde? Tam olarak maddenin tersi.

Örneğin elektronu ele alın. Bizi oluşturan atomlar, negatif elektrik yüklü elektron taşırlar. Ama bir de anti-elektron var: Adı Pozitron. Bu ise pozitif yüklü elektrik taşıyor.

Örneğin evinizde meyve tabağında duran her muz meyvesi, kabaca 24 saatte bir bir pozitron, yani anti-elektron salgılar. Bu pozitron, muzun içindeki potasyum atomlarının bozunması ile doğal olarak ortaya çıkar.

Peki anti- elektronla elektron karşılaşırsa ne olur? Birbirlerini yok ederler, o sırada ortaya minik bir ışık çıkar.

Bütün atom altı parçacıkların antileri var. Başlangıçta bunlar birbirine eşit sayıda olmalıydı ve hepsi birbirini yok etmeliydi. Ama etmedi, bu simetri madde lehine bozuldu. Neden?

Bu nedeni ararken merkezi Cenevre kentinde olan meşhur CERN, büyük hadron çarpıştırıcısında anti-madde üretebildiğini gördü bundan on yıllar önce.

Çok iddialı bir işe giriştiler: Acaba bu anti-maddelerden bir “anti-atom” yaratabilir miyiz?

Malum, en basit atom olan hidrojen çekirdeğinde bir proton ve etrafta dönen bir elektrondan oluşur.

Burada elektron bir temel parçacık ama proton öyle değil. Protonu meydana getiren temel parçacıklar var.

CERN onların antilerini de üreterek bunlardan bir anti-hidrojen yaratmayı başaralı çok oluyor. Ama eskiden bu işlem çok yavaştı.

Şimdi CERN’de devam eden Alpha adlı yeni bir araştırma inanılmazı başardı, anti-hidrojeni neredeyse seri üretime bağladı. Son kırılan rekor sadece 7 saatte 15 bin anti-hidrojen atomu üretmek.

Peki ne işe yarayacak bu üretim?

Bilim insanları yarattıkları anti-hidrojenleri inceliyor ve bildiğimiz hidrojenle arasında minik de olsa bir fark olup olmadığına bakıyor. Yani mesela ağırlıkları farklı olabilir mi? evrendeki madde-antimadde simetrisini bozacak bir şey bulunabilir mi?

Kısacası biz niye varız sorusuna cevap arıyorlar. Umarım bir an önce bulurlar.