28-12-2025
İsmet Berkan

İş Bankası’na ve adını bile unuttuğumuz Hüseyin Çelik’e bir teşekkür

İş Bankası’na ve adını bile unuttuğumuz Hüseyin Çelik’e bir teşekkür

Hüseyin Çelik’in artık adını bile unuttuk neredeyse, köşesine çekilmiş eski bir siyasetçi. Onu Ak Parti’de parti sözcülüğü ve Milli Eğitim Bakanlığı yaptığı dönemlerden bilenler biliyor. Aslında DYP kökenli bir isim ama Ak Parti’de kurucu da oldu, şimdilerde ise parti yönetimiyle ters düştüğü için iyice dışlanmış durumda.

Hüseyin Çelik’in kızılacak çok sayıda görüşü var. Benim de kendisiyle gazete köşesinde TV programında tartışmışlığım var. Görüşlerimiz birbirine az benziyor. Ama yine de bu sabah kendisini anma ihtiyacı duydum.

Bunun sebebi, 10Haber’de okuduğum bir haber. Türkiye’den henüz 14 yaşında olan Yağız Kaan Erdoğmuş o kadar başarılı bir satranç oyuncusu ki, şimdiden dünya çapında hesaplanan puanı dünyanın bir numaralı oyuncusu Magnus Carlsen ile eşitlenmiş durumda.

Yağız Kaan, 2011 doğumlu bir satranç dehası. Dahi olduğu daha 8 yaşındayken belliydi ve sadece 12 yaşındayken büyük usta (grand master-GM) ünvanını almıştı bile. Bu ünvanı bu kadar erken bir yaşta almış tarihte dördüncü oyuncuydu Yağız Kaan. Ve şimdi, iki yıl sonra Magnus Carlsen’le aynı seviyeye geldi. Dünya satrancını uzun yıllar domine edecek bir insandan söz ediyoruz burada. Unutmayın, Yağız Kaan henüz sadece 14 yaşında.

Benim gençliğimin büyük satranç oyuncusu, yaşıtım olan Suat Atalık’tı. Eminim hala satranç oynuyor Atalık. O ‘GM’ ünvanını aldığında 30 yaşındaydı. Oysa Yağız Kaan 12 yaşında o seviyeye erişti bile.

Üstelik Yağız Kaan, Suat Atalık gibi yalnız da değil. Suat Atalık kendi neslinin yegane GM’iydi Türkiye’de ve satranç hayatı boyunca destek aradı, anlaşılmayı bekledi. İstanbul’da Satranç Derneği’nin hafta sonları Pera Palas’ta yapılan turnuvalarında belki 100 kişi olurdu sadece.

Ama Yağız Kaan öyle değil. Daha minikliğinden itibaren on binlerce çocuğun katıldığı turnuvalarda yarıştı. Sadece ailesinden destek görmedi, okulundan, Satranç Federasyonu’ndan ve en önemlisi İş Bankası’ndan destek gördü.

Zaten Yağız Kaan yalnız da değil. Bugün Türkiye’de onun gibi GM ünvanlı 13 satranççı var. İki de kadın büyük usta var. 22 Uluslararası Usta (IM) ve 4 kadın Uluslararası Usta (WIM), 62 FİDE ustası  var… Türkiye’nin toplam 172 ünvanlı satranççısı var. Bunların hepsi uluslararası standartlara göre verilen ünvanlar.

Peki nasıl oldu da Türkiye’den bir Yağız Kaan çıktı? Nasıl oldu da Türkiye’de neredeyse sadece bir kuşakta uluslararası ünvanlı 172 oyuncumuz oldu?

Sorunun cevabı basit: 2003-2009 arasındakiMilli Eğitim Bakanlığı döneminde Hüseyin Çelik belki eğitimin kalitesinde çok büyük bir değişiklik yapamadı ama bir şeyi değiştirdi: Satrancı ders olarak okullara soktu.

İşte Türkiye’den 172 ünvanlı satranççı çıkaran, daha da çıkaracak olan devasa satranç havuzu bu sayede oluştu. Başlama vuruşu buydu.

Ama o yetmez. Arkadan daha ilk gün İş Bankası sponsor olarak devreye girdi. Dönemin  İş Bankası Genel Müdürü Ersin Özince bir an tereddüt etmeden Türkiye’de satrancın en büyük ve aslında yegane destekçisi oldu. Okullara on binlerce satranç seti hediye etti banka.

Ardından Türkiye çapında satranç turnuvaları başladı. Minicik çocuklar o masaların başında birbiriyle yarıştı, bir yandan da müthiş arkadaşlıklar kuruldu.

Bugün hala devam eden ve on binlerce satranççıyı aileleriyle birlikte Antalya’da bir otelde bir hafta sonu boyunca ağırlayan devasa turnuvalarımız var. Medyanın davet edilip götürülmezse ilgi göstermediği bu turnuvalardan öyle büyük oyuncular çıktı ki, saymakla bitmez. Bugün Yağız Kaan onların en parlağı.

Görüyor musunuz, bir idarecinin satrancı okullara sokması, bir bankanın yüz binlerce satranç oyun  setini okullara hediye etmesi ülkede neleri değiştirdi?

Yarın öbür gün Yağız Kaan’ın dünyanın bir numarası Magnus Carlsen’le dünyanın dört bir yanından canlı yayınlarla izlenen satranç maçına çıkacağını ve sonunda onu yenip birinciliğe yükseleceğini daha bugünden söyleyebiliriz.

Yağız Kaan uzun yıllar boyunca dünya satrancını domine edecek çapta bir oyuncu çünkü.

Bugün Türkiye’de milyonlarca insan Yağız Kaan’ın adını bile bilmiyor ama yarın göreceksiniz onu tanımayan, onunla gurur duymayan kalmayacak bu ülkede.

İşte o gün, hep birlikte İş Bankası’na ve Hüseyin Çelik’e teşekkür borçlu olacağımızı bugünden söylüyorum; çünkü aslında bugün de teşekkür borçluyuz.

Satrançtaki model futbolda uygulanamaz mı?

Satrançtaki model futbolda uygulanamaz mı?

Uzun yıllardır cevabını merak ettiğim bir soru var:

Malum, Türkiye’de Süper Lig dahil liglerimizde “yerli” statüsüyle oynayan oyuncuların yarıdan fazlası Almanya, Belçika, Hollanda kökenli Türkler.

Bu üç ülkede yaşayan Türk kökenli insan sayısı 5 milyonu geçmez ama oradaki 5 milyonluk havuzdan bunca üst seviye futbolcu çıkarken 86 milyonluk Türkiye havuzundan neden bu kadar az üst seviye oyuncu çıkıyor sorusunun cevabını merak eden bir spor yöneticimiz var mı acaba?

Herhalde yok ki, bu büyük potansiyeli, yani 86 milyonluk Türkiye potansiyelini harekete geçirmek için hiçbir akıllıca yol izlenmiyor.

Ben bu fikrimi kaç eğitim girişimcisine de anlattım: Türkiye’de ülkenin belli bölgelerinde yurtlu ve burslu toplam beş özel ilkokul, ortaokul, lise açılsa… Bunların aynı zamanda futbol sahaları olsa ve mesela 8-12 yaş arasında yetenekli çocuklar futbol burslarıyla bu okullarda hem normal eğitim görse hem de futbol öğrense, acaba bu okullar o futbolcuların satışından ciddi gelirler elde etmez mi?

Satrançtaki modeli düşünelim: Mümkün olduğunca çok çocuğa satranç oynatıyorsunuz ve onların içinden büyük ustalar çıkmasını bekliyorsunuz.

Sanki aynı şeyi futbolda da yapmak mümkün; çünkü zaten inanılmaz miktarda çocuk her gün futbol oynuyor.

Bunu belli bir eğitim ve bilimsel düzende yapmayı başardığınızda elinizde yüzlerce Arda Güler-Kerem Aktürkoğlu seviyesinde oyuncu olması kaçınılmaz aslında.