Yıllar öncesinin dedikodusu doğru çıktı; Tansu Çiller sahiden memur maaşlarını ödememeye kalkışmış
Pazartesi akşamı İstanbul’un belki en iyi üç İtalyan lokantasından biri olan Balmumcu’daki Mövenpick Oteli’nin tepesindeki Da Vittorio’dayız. İtalyan yemeği yemek için değil, son derece geleneksel bir Türk iftarı için.
Davet sahibi bu otelin olduğu binanın da sahibi olan Cavit Çağlar.
Eski siyasetçi, eski devlet bakanı, iş insanı, eski Bursaspor Başkanı Cavit Çağlar.
Benim Cavit Çağlar’la tanışıklığım 1990 yılına kadar gidiyor. Gazeteci/siyasetçi ilişkisi içinde çok şey yaşadık. O siyaseti bıraktıktan sonra ilişkimiz ağır ağır dostluğa evrildi. Gündem’in de 10Haber’in de en iyi okuyucularından biridir, zaman zaman okuduğu bir şeye takılır, telefonu kaldırır konuşuruz. Son dönemde de neredeyse her hafta görüşüyoruz…
Biliyorum ki Cavit Çağlar anılarını yayınlayacak ama kitap sır gibi saklanıyor. Daha önce Alparslan Türkeş’in, Süleyman Demirel’in hayat hikayelerini kaleme almış olan Hulusi Turgut meğer 1997 yılından beri Cavit Çağlar’ın hayat hikayesi üzerinde çalışırmış. Çağlar da onunla işbirliği yapmış, uzun uzun kendi hikayesini ve bazı çarpıcı siyasi anılarını anlatmış.
İşte pazartesi akşamı çok sayıda gazeteci ve Çağlar ailesinin neredeyse tamamı bu kitabın ilk tanıtımı için iftar saatini bekliyorduk.
Ben Süleyman Demirel-Cavit Çağlar ilişkisine yakından tanık olan çok sayıda insandan biriyim. Bu öyle siyasi bir ilişki değildi. Hatta şunu söyleyebilirim: Baba-oğul ilişkisinin bile çok ötesinde dostluk ve vefa ilişkisiydi Demirel ile Çağlar’ın ilişkisi.
Demirel’in hep yanında
Korkusundan kimsenin Demirel’in evine bile gitmediği 12 Eylül günlerinde Cavit Çağlar düzenli olarak Zincirbozan’da Demirel’i ziyaret ediyordu. Üstelik herhangi bir siyasi sıfatı da yoktu; Bursalı ve Demirel hayranı bir iş insanı olarak yapıyordu bu ziyaretleri.
Türkiye 27 Mayıs 1960’taki darbenin etkisinden 70’lerin ortasına kadar çıkamadı, gerçek anlamda demokrasiyi yaşayamadı ama 12 Eylül darbesinin etkisi 1985 yılının Ekim ayında fiilen sona erdi. Bunda Süleyman Demirel’in verdiği demokrasi mücadelesinin çok büyük katkısı oldu. İşte Cavit Çağlar bu mücadelenin her aşamasında onun yanındaki isimlerden biriydi.
1991’deki seçimde Süleyman Demirel’in partisi Doğru Yol seçimi birinci parti olarak bitirdi; yanına bir başka muhalefet partisi olan Erdal İnönü’nün SHP’sini de alarak koalisyon hükümeti kurdu. Cavit Çağlar bu hükümette devlet bakanı olarak önemli roller üstlendi.
Aynı hükümetin bir başka devlet bakanı da Tansu Çiller’di. Çiller Hazine’den sorumluydu. Yani bir anlamda ekonominin patronuydu.
Çiller memur maaşlarını ödetmiyor
Bir gün dönemin Ziraat Bankası Genel Müdürü Coşkun Ulusoy, Cavit Çağlar’ı ziyarete geldi, ‘Bu ay memur maaşlarını ödeyemiyoruz’ dedi. Sebebi Tansu Çiller’in memur maaşlarının ödenmesi için gereken parayı Hazine’den Ziraat Bankası’na transfer etmemesiydi.
Çağlar kulaklarına inanamadı, hemen Tansu Çiller’i aradı. Hulusi Turgut’un Doğan Kitap tarafından yayınlanan ‘Cavit Çağlar: Fırtınalı Bir Yaşam Öyküsü’ kitabından aktarıyorum.
Çağlar ‘Memur maaşlarını neden ödemiyorsun’ diye sorunca Tansu Çiller ‘Memurlar bu ay maaş almasın, ne olacak?’ diyor.
– Tansu Hanım sen neler söylüyorsun?
– Hatta bu ay değil, altı ay almasınlar. Ülkeyi mahveden onlar.
Çağlar bağırıyor, Tansu Çiller ağlıyor
Bunu duyan Çağlar hemen Demirel’in yanına gidiyor. Kısa bir toplantının ardından Demirel ödeme emrinin yazılı olduğu belgeyi bir başka devlet bakanı olan Ekrem Ceyhun’a uzatıyor, ‘Götür bunu Tansu Hanıma imzalat’ diyor. Ama Tansu Çiller o kağıdı da imzalamıyor, Ekrem Ceyhun’u geri yolluyor.
Bunun üzerine aynı kağıdı Cavit Çağlar alıp Çiller’e gidiyor.
– Tansu Hanım, biliyorsun biz iktidarız. Memur maaşlarını ödemezsek bizi katlederler. Tarihte Patrona Halil isyanı var, onu bilir misin?
– Memurlar da maaş almasın efendim. Enflasyonu arttırıyorlar.
– İmzala şu kâğıdı.
– Hayır, imzalamam.
– Sen bizi astıracak mısın?
Konuşma buradan sonra çok sertleşiyor; Tansu Çillet ağlamaya başlıyor ve “Benim kadın olduğumu nasıl unutursun, bana böyle muamele edemezsiniz” diyor. Çağlar ise “Şu anda kadın – erkek yok, devlet yönetimi var. Burada aynı gemideyiz” diye yanıtlıyor. Ama Çiller imzalamıyor.
Son çare Demirel, Tansu Çiller’i makamına çağırıyor ve kağıt imzalatılıyor da memurlar o ay maaş alabiliyor.
Haberi duyduk ama yazamadık
Çağlar’ın kitabında bu öyküyü okuyunca birden geçmişe ışınlandım. Hazineden sorumlu Devlet Bakanı Tansu Çiller’in bütçe açığını sınırlamak ve böylece Hazine’nin iç borçlanma için ödemek zorunda kaldığı faizi düşürmek için memur maaşlarını birkaç ay boyunca ödememeyi düşündüğünü, hatta düşünmenin ötesine geçip bunu uygulamaya kalkıştığını o zamanın iyi Ankara gazetecileri haber almıştı aslında.
Birkaç ay önce kaybettiğimiz Bilal Çetin örneğin, elinde bu haberle çıkagelmişti, ama haberi resmen de doğrulatmak gerekiyordu ve biz bunu beceremedik, haber elimizde kaldı. Yıllarca bunun dedikodusu konuşuldu, hatta dedikodu halinde yazıldı da hikaye ama şimdi birinci ağızdan olayı okumak bana çok çarpıcı geldi.
Memurların veya emeklilerin maaşlarını ödememeyi hayal etmek bile zor.
Tansu Çiller’in faiz takıntısı
O yıllarda Türkiye devasa bütçe açıklarıyla ve bunun doğurduğu çok yüksek enflasyonla yaşıyordu. Çiller bütçe açığını düşürmek için ekonomide yapısal reformlar yapmak yerine memur maaşlarını ödememeye karar vermişti. Bunun hayal bile edilemez bir şey olduğunu zor yoldan anlayınca 1994 başında başbakan olarak bu kez bankaların bileğini bükmeye karar verdi, Hazine ihalesinde oluşan faizi beğenmeyerek borçlanma ihalelerini iptale gitti. O da bizi 1994 krizine soktu.
Yapısal reform yapmak yerine faizi yapay yolla düşürme denemesini Türkiye Tayyip Erdoğan’la bir kez daha yaptı. Şu an onun sonuçlarını yaşıyoruz; yüksek enflasyon, daha yüksek iç borçlanma faizi ve yeniden eksi 70 milyar dolara dayanan Merkez Bankası rezerviyle.
Kitapta daha çok şey var
Cavit Çağlar’ın hayat öyküsünde daha çok şey var. Gümülcine doğumlu bir minik çocuk olarak Türkiye’ye göç eden bir ailenin son derece renkli ve zorlu öyküsü bu.
Manşetlere çıkacak çok sayıda öykü var kitabın içinde, herhalde önümüzdeki günlerde bunları da teker teker okuyacağız ama benim en çok ilgimi çeken insani bir öykü oldu.
Cavit Çağlar’ın anne babasının Gümülcine’deki lakabı veya aile ismi ‘Molla.’ Soyadı seçmeleri gerektiğinde bunun yerine Atatürk’ün şiirlerini çok beğendiği Behçet Kemal Çağlar’ın soyadını alıyorlar.