Çin, küresel büyümenin en güçlü motorlarından biri olarak, yalnızca ekonomik büyüklüğü ve teknolojik yenilikleriyle değil, aynı zamanda gelişim modelindeki vizyonuyla da tüm dünyaya ilham veriyor.
Bu dünyanın yeni ekonomik süpergücünün uzun yıllar boyunca gösterdiği hızlı büyüme performansı, özellikle gelişmekte olan ülkeler için kritik bir referans noktası.
Ancak son dönemde yaşanan büyüme hızındaki azalma, Batı yaptırım ve kısıtlamaları ve de jeopolitik gerilimler bu ülkenin ekonomik yapısının ve kalkınma modelinin değiştiği anlamına gelmiyor.
Aksine, bu değişim süreci, Çin’in ekonomik stratejisinin ne kadar güçlü ve dirençli olduğunu gözler önüne seriyor.
Bana sorarsanız Türkiye gibi orta gelir tuzağında sıkışmış ve refahı geniş kitlelere yayma hedefiyle hareket eden ülkeler için Çin’in başarısı, önemli dersler sunuyor.
Çin’in geçenlerde açıklanan 5. Ulusal Ekonomik Sayımı, son yıllarda elde edilen ekonomik kazanımları ve geleceğe yönelik stratejik hedefleri kapsamlı bir şekilde ortaya koyuyor.
Çin’in ikincil ve üçüncül sektörlerinde gerçekleştirdiği büyüme, ekonomik yapısının ne denli çeşitlendiğini ve genişlediğini gözler önüne seriyor.
İşletme sayısındaki %52,7’lik artış, toplam varlık büyüklüğündeki %57,4’lük yükseliş ve çalışan sayısındaki %11,9’luk artış, ülkenin ekonomik gücünü ve büyüme potansiyelini açıkça ortaya koyuyor.
Bu büyüme yalnızca niceliksel değil, aynı zamanda niteliksel bir dönüşümü de içeriyor. Bölgesel kalkınma açısından da önemli adımlar atılmış; merkezi ve batı bölgelerindeki gelişim, Çin’in büyümesinin daha dengeli bir şekilde ülke geneline yayıldığını gösteriyor.
Bu başarının arkasında, Çin’in dijital ekonomi, platform ekonomisi ve yeşil dönüşüm gibi alanlarda yaptığı stratejik yatırımlar yer alıyor. Dijital ekonomi sektöründe 36 milyon kişi istihdam ediliyor ve bu sektörden elde edilen gelir 48,4 trilyon yuana ulaşmış durumda. 1.4 milyar nüfus içinde önemli bir yüzde değil ama niteliksel olarak bir sıçrama.
Çin, yenilenebilir enerji araçları, güneş pili ve rüzgar türbini üretiminde de dünya liderliğini koruyor.
Bu veriler, Çin’in büyüme modelinin yalnızca büyüklük ve hızla değil, aynı zamanda kalitede de bir dönüşüm geçirdiğini gösteriyor.
Bu dijitalleşme ve yeşil dönüşüm süreci, sadece çevresel sürdürülebilirliği değil, aynı zamanda ekonomik kalkınmayı ve toplumsal refahı artırmayı hedefliyor.
Çin’in karşılaştığı küresel zorluklar, özellikle ABD ve Avrupa Birliği ile yaşadığı ticaret savaşları ve teknoloji kısıtlamaları, dünya ekonomisinin ne kadar kırılgan olduğunu gösteriyor.
Ancak Çin, bu zorlukları aşmak için küresel stratejik projeleri devreye sokarak, ekonomik istikrarını sürdürmeye devam ediyor. Kuşak ve Yol Girişimi gibi büyük ölçekli projeler, Çin’in uzun vadeli vizyonunu ve stratejik kararlılığını yansıtıyor.
Bu projeler, Çin’in küresel ekonomideki yerini pekiştirmesine yardımcı olurken, aynı zamanda dünya çapında ekonomik etkileşimi de artırıyor.
Türkiye için bu deneyim, değerli dersler sunuyor. Çin’in krizlere karşı geliştirdiği dirençli stratejiler ve uzun vadeli planları, Türkiye’nin de benzer bir ekonomik yapıyı inşa etmesi gerektiğini gösteriyor.
Türkiye, dijitalleşme sürecine hızla entegre olmalı, teknolojik yeniliklere daha fazla yatırım yapmalı ve Ar-Ge çalışmalarını artırmalıdır.
Bu alanlarda atılacak adımlar, ülkenin küresel rekabet gücünü artırmak için kritik öneme sahip. Ayrıca, Çin’in bölgesel kalkınma hamleleri, Türkiye için de bir rehber olabilir. Türkiye, doğu ve güneydoğu bölgelerindeki kalkınmayı hızlandırarak, ekonomik eşitsizlikleri azaltabilir ve ülke genelinde daha dengeli bir büyüme sağlayabilir.
Çin’in yeşil dönüşüm süreci de Türkiye için önemli bir model.
Çin, yeşil teknolojilere yaptığı yatırımlarla küresel bir lider haline geldi. Türkiye, Paris İklim Anlaşması’na uygun olarak karbon nötr hedeflerine ulaşma yolunda hızla adımlar atmalı ve bu hedef doğrultusunda çevre dostu projelere daha fazla kaynak ayırmalıdır.
Yeşil dönüşüm sadece çevreyi korumakla kalmaz, aynı zamanda ekonomik büyümeyi de sürdürülebilir kılıyor.
Sonuç olarak, Çin’in ekonomik başarısı, yalnızca istikrarlı bir vizyonun ve kararlı bir uygulamanın ürünü değildir. Aynı zamanda uzun vadeli stratejilerin, dijital dönüşümün, yeşil ekonomi politikalarının ve bölgesel kalkınma hamlelerinin de sonucudur.
Türkiye, bu başarılardan ilham alarak, kendi kalkınma yolunu belirlerken aynı zamanda küresel ekonomiye entegre olma sürecinde sağlam adımlar atmalıdır.
Çin’in tecrübesi, Türkiye için bir yol haritası olabilir, ancak söylemeye bile gerek yok ki bu yol haritası, Türkiye’nin kendi dinamiklerine uyarlanarak hayata geçirilmelidir.
Çin’in örneği, büyük hedeflere ulaşmak için somut adımlar atmanın ne kadar önemli olduğunu gösteriyor. Türkiye’nin de kendi ekonomik dönüşüm sürecini başarıyla tamamlayabilmesi için benzeri adımları atması gerekmektedir.
İçinde bulunduğumuz ve sadece günü kurtarmaya çalıştığımız ortamda önerdiğimiz stratejik yaklaşım ne kadar gerçekçi o da ayrı bir tartışma konusu.
14 Aralık 2025 - Kaliteyi Yanlış Yerde Arıyoruz
13 Aralık 2025 - Erdoğan Sonrası Halefiyet Tartışmaları ve “Haydar Aliyev Modeli”
12 Aralık 2025 - Hırsızlık Yeni Normal mi Oluyor?
11 Aralık 2025 - Ömrümüz Ne Kadar? Benim Yaşam Tarzıyla Kaç Yaşına Kadar Yaşanılabilir?
10 Aralık 2025 - Irak ve Suriye’de Türkmenlere Yönelik Yeni Doktrin Gereği