Borsa İstanbul ilk yarıda dünya endekslerini geride bıraktı
Carry trade yatırımları ekonomi yönetimini rehavete sürükler ve belirli bir süre sonra döviz varlığını daha kalıcı araçlarla güçlendirip ileriye yönelik bu yatırımların önünü kesecek adımlar atılmazsa, orta vadede daha büyük sıkıntılar yaratır.
Carry trade, yatırımcıların iki ülke para birimi arasındaki faiz oranı farkından yararlanmak amacıyla düşük faizli para biriminden borçlanıp yüksek faizli para biriminde yatırım yapması. Bunu bir örnekle açıklayacak olursak (işlemlerdeki olası vergi ve diğer maliyetler olmadığı varsayımıyla):
Bir ABD’li yatırımcı kendi ülkesindeki bir bankadan 1.000.000 dolar yıllık yüzde 4 faiz oranı ile 3 aylık borçlanmış olsun. Bu yatırımcı Türkiye’ye parasını getirip 1 dolar=32 TL’den TL’ye çevirdiğinde 32.000.000 TL elde etmiş olacak. Bu TL’yi örneğin %40 faiz oranı ile 3 ay vadeli hazine bonosuna yatırsın. 3 ay sonunda kurun değişmemiş olduğunu ve ABD’li yatırımcının parasını faizi ile birlikte alarak ülkesine döndüğünü varsayarsak:
* Yatırımcının elinde vade sonunda (3. ay sonunda faiz 32.000.000 x %40/4) 3.200.000 TL faiz ile birlikte toplam 35.200.000 TL olacak.
* Kurun aynı kaldığını varsaydığımıza göre toplam tutarı dolara dönüştürdüğünde alacağı rakam 35.200.000/32=1.100.000 dolar.
* ABD’de borçlandığı bankaya ödeyeceği tutar anapara borcu ve faiz ile birlikte(3 ay vade için faiz %4/4= 10.000 $) 1.010.000 dolar.
* Dolayısıyla bu yatırımcının 3 ay vadede bu işlemden kazancı 1.100.000-1.010.000=90.000 dolar.
* $ cinsinden 3 aylık kazancı (90.000/1.000.000) %9 yıllık basit olarak ise %36 olur.
Yatırımcı açısından işlem görüldüğü üzere basit ve kazançlı. Ancak normal koşullarda carry trade yatırımcı açısından riskli bir işlem. Çünkü bir ülkede faizlerin yüksek olması ekonomide sıkıntıların fazla olduğunun göstergelerinden biri. Muhtemelen enflasyon yüksektir ve buna bağlı olarak o ülkenin para biriminin değer kaybetmesi beklenmektedir. Yani örneğimizde biz kurun 3 ay sonra aynı düzeyde kaldığını varsaydık. Oysa kurlar aynı düzeyde kalmayabilir ve TL değer kaybedebilirdi. Oluşacak TL’deki değer kaybı oranı, yatırımcının Türkiye’de elde ettiği faiz oranı ile ABD’de borçlandığı faiz oranı farkının üzerine çıkarsa bu yatırımcı zarar edebilecek. O halde yatırımcılar bu işlemi neden yapar? Yatırımcılar bu riski göze alır. Ancak bu riski göze alırken bazı unsurları değerlendirir:
-Öncelikle gidecekleri ülkenin para biriminin potansiyel değer kaybı olasılığına bakar. O ülkenin para biriminin değeri olması gerekenden daha düşük olarak değerlendiriliyorsa önümüzdeki dönemde yüksek değer kaybı olasılığı zayıf olarak algılanır.
-İkincisi yatırımcılar yoğun bir şekilde carry trade işlemine başladığında o ülkeye yoğun bir döviz akımı başlamış olduğundan, bu durum o ülkenin para biriminin en azından belirli bir süre değer kazanmasına ya da değer kaybının sınırlı olmasına yardımcı olur. Yani yatırım yapanlar aynı zamanda koşulların kendi lehine işlemesinin altyapısını oluşturur.
-Bir diğer etken borçlandıkları ve getiri sağladıkları faiz oranları arasındaki farkın büyüklüğü. Bizim örneğimizde 40-4=36 puanlık ciddi bir faiz farkı bulunuyor. Net kazanç oranının yüksek olması yatırımcılar açısından riski göze almayı sağlayan bir unsur.
-Dördüncü etken carry trade yatırımlarının kısa vadeli yatırımlar olması. Yani ülkede bazı şeylerin ters gittiğini ya da diğer uluslararası piyasalarda koşulların değiştiğini gördükleri anda yatırımlarını boşaltıp ülkeden çıkabilirler.
Yatırımcı açısından durum bu şekilde iken carry trade yatırımı yapılan ülkenin durumuna da bakmak gerekir. Yerel seçimler sonrası ülkemize de yoğun şekilde bu türde yatırım geldiği ve halen gelmeye devam ettiği biliniyor. Dolayısıyla bizim açımızdan da bu değerlendirme önemli.
Yukarıda belirttiğimiz gibi bu tür yatırım yapılan ülkeler ekonomik sıkıntıları olan ve özellikle de rezervleri yeterli düzeyde olmayanlar. Bu nedenle başlangıçta carry trade işlemi döviz girişi sağladığından ülkeyi rahatlatıcı yönü var. Ülkede kaldığı sürece de sorun çıkmaz. Ancak ülkeden ayrılmak istediğinde iki türlü sıkıntı yaratır:
-Bunlardan ilki örneğimizde hatırlanacağı üzere gelen döviz 1.000.000 dolar iken çıkan döviz 1.100.000 dolar oluyor. Yani nette ülkeden çıkan döviz genellikle daha fazla.
-İkincisi carry trade yatırımları havadan nem kapma özelliğine sahip. Yani nasıl hızlı ve yoğun bir şekilde ülkeye giriş yapıyorsa olumsuz haberlerde ya da yurt dışı diğer piyasalardaki gelişmelere göre aynı hızla ülkeden çıkma kabiliyeti var. Böyle bir durumda carry trade yatırımcıları hızlı bir şekilde çok yüksek rakamlarda döviz talep ediyor ve bunu yurt dışına çıkarıyor. Bu ise o ülkenin parasının değerinin hızla düşmesine yol açarken para piyasalarında olumsuz sonuçlar doğuruyor e ekonomik dengeler alt üst oluyor.
Ülkemize yerel seçimler sonrasında ciddi miktarda döviz girişi olduğu ve Merkez Bankası’nın rezervlerinde önemli iyileşme sağlandığı biliniyor. Bunu sağlayan birkaç unsur bulunmakla birlikte en önemlilerinden biri ve hatta ilki carry trade yatırımları. Döviz varlığı anlamında zor durumda olan ülkemiz için ilk aşamada sıkıntıyı aşmak üzere bu tür yatırımlar olumlu görülebilir ve bulunduğumuz aşama bu. Ancak belirttiğimiz çerçevede carry trade yatırımları ekonomi yönetimini rehavete sürükler ve belirli bir süre sonra döviz varlığını daha kalıcı araçlarla güçlendirip ileriye yönelik bu yatırımların önünü kesecek adımlar atılmazsa, orta vadede daha büyük sıkıntılar yaratır. Dolayısıyla bugün yoğun bir şekilde gelen yabancı kaynağın ülkeye duyulan güvene dayalı değil, daha çok yüksek faiz oranına dayandığı unutulmamalı. Ülkeye güven duyulsaydı, doğrudan yatırım şeklinde girişler için girişimler görmemiz gerekirdi. Dolayısıyla da döviz açığını kısa vadede bu tür yatırımlarla kapatmanın sadece yaraya pansuman yapmak olduğu ve kalıcı önlemler alınmazsa daha ciddi olumsuz sonuçlar doğuracağı bir gerçek.