Tarımda fiyat artışları: Çiftçilerin zor yılı
Geniş tanımlı işsizlik oranının bu kadar yüksek olduğu bir ortamda, işsizliğin düşük olduğundan söz etmek mümkün değil. Büyümenin yavaşladığının söylendiği bir ortamda işsizlik oranı nasıl düşüyor? Bu da sanırım TÜİK’in başarısı.
Geçtiğimiz günlerde Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) üçüncü çeyrek işsizlik rakamlarını açıkladı. Rakamlara baktığımızda dar tanımlı işsizlik oranı ile atıl işgücü olarak adlandırılan geniş tanımlı işsizlik oranı arasındaki büyük farkın devam ettiği görülüyor. Kapsamları itibariyle dar kapsamlı işsizlik hemen hemen hiç kimseyi işsiz saymamak çabası üzerine kurulu bir tanımlama olup, resmi makamlar da bu oranı kullanmaya özen gösteriyor. Ancak ülkemizde geniş tanımlı işsizliğin gerçek işsizlik düzeyini gösterdiği bir gerçek.
Hanehalkı İşgücü Araştırması sonuçlarına göre, 15 ve daha yukarı yaştaki kişilerde işsiz sayısı üçüncü çeyrekte bir önceki çeyreğe göre 20 bin kişi azalarak 3.106 bin kişi oldu. İşsizlik oranı ise 0,1 puanlık azalışla yüzde 8,7 seviyesinde gerçekleşti. İşsizlik oranı erkeklerde yüzde 6,9, kadınlarda yüzde 12,1.
İstihdam edilenlerin sayısı üçüncü çeyrekte bir önceki çeyreğe göre 136 bin kişi artarak 32.734 bin kişi, istihdam oranı ise 0,1 puanlık artış ile yüzde 49,6 oldu. Bu oran erkeklerde yüzde 67,2 iken kadınlarda yüzde 32,4 olarak gerçekleşti.
İşgücüne baktığımızda, toplam işgücü bir önceki çeyreğe göre 116 bin kişi artarak 35.840 bin kişi olurken işgücüne katılma oranı ise 0,1 puanlık artış ile yüzde 54,3 olarak gerçekleşti. İşgücüne katılma oranı erkeklerde yüzde 72,1, kadınlarda ise yüzde 36,9.
15-24 yaş grubunu kapsayan genç nüfusta ise işsizlik oranı bir önceki aya göre 0,5 puan artarak yüzde 16,8 olarak ölçüldü. Bu yaş grubunda işsizlik oranı erkeklerde yüzde 13,3, kadınlarda ise yüzde 23,5. Böylece genç kadın ve erkek işsizlik oranlarındaki cinsiyet farkı yüksek kalmaya devam ediyor.
Mevsim etkisinden arındırılmış istihdam edilenlerin sayısı üçüncü çeyrekte bir önceki çeyreğe göre sanayi sektöründe 46 bin kişi, inşaat sektöründe 12 bin kişi, hizmet sektöründe 110 bin kişi artarken, tarım sektöründe 32 bin kişi azaldı. İstihdam edilenlerin yüzde 14,6’sı tarım, yüzde 20,6’sı sanayi, yüzde 6,7’si inşaat, yüzde 58,2’si ise hizmet sektöründe yer aldı.
Zamana bağlı eksik istihdam, potansiyel işgücü ve işsizlerden oluşan atıl işgücü yani geniş tanımlı işsizlik oranı, üçüncü çeyrekte bir önceki çeyreğe göre 0,8 puanlık azalışla yüzde 26,5 oldu. Ancak geçen yıl üçüncü çeyrekte bu oranın yüzde 22,4 olduğu dikkate alındığında, bu yıl aynı dönemde 4,1 puan yükseldiği görülüyor. Atıl işgücü sayısı da yaklaşık 2 milyon kişi artarak 8,6 milyondan 10,6 milyona yükseldi.
Mevsim etkilerinden arındırılmamış verilere göre eğitim gruplarındaki işsizlik oranı ise bir önceki çeyreğe göre yükseköğretim grubunda artarken diğer tüm gruplarda düştü. Yükseköğretim mezunlarında işsizlik oranı 2,4 puanlık yüksek bir artış gösterdi.
İşsizlik rakamlarını değerlendirecek olursak; yüzde 26,5 seviyesindeki geniş tanımlı işsizlik oranı (atıl işgücü oranı) ile yüzde 8,7 olarak açıklanan dar tanımlı işsizlik oranı arasında aşırı fark devam ederken, TÜİK’in işsiz olan ancak dar kapsamlı tanım çerçevesinde işsiz göstermek istemediği herkesi diğer tanımlamaya attığı düşüncesi doğuyor.
Gerçekte geniş tanımlı işsizlik oranının bu kadar yüksek olduğu bir ortamda, işsizliğin dar tanımlama ile gösterilmek istendiği gibi düşük olduğundan söz etmek mümkün değil. Geniş işsizlik tanımı içerisine dahil edilenlerin önemli bir bölümü gerçekte çalışmak isteyen ancak uzun zamandır iş olanağı sağlayamadığından iş bulma ümidini kaybedenler. Dolayısıyla gerçek işsizlik oranını geniş tanımlama oranı gösteriyor. Dar tanımlı işsizlik oranının gerçekte bir hükmü yok. Bu çerçevede de geniş tanımlı işsizlik oranı düşmeden Türkiye’de işsizliğin düşük seviyelerde olduğunu söylemek hiç inandırıcı değil.
Diğer bir olumsuz konu 15-24 yaş grubunu kapsayan genç nüfusta işsizlik oranının yükseliyor olması. Genç işsizliği yüzde 16,8’e ulaşmış olup, gelecek açısından sıkıntılı durumu yansıtıyor. Yine yükseköğretim mezunlarında işsizlik oranının yükselmesi dikkat çekici.
Son olarak büyümenin yavaşladığı, ekonomik hayatın zayıfladığının söylendiği bir ortamda işsizlik oranı nasıl düşüyor? Ayrıca bir değerlendirme konusu olmalı. Bu da sanırım TÜİK’in başarısı.