Eğilmez: Türkiye son 10 yılda ekonomide telafisi son derece güç facialara imza attı
PPK metnindeki sterilizasyonun etkin biçimde uygulanmaması ve çok da rahatsız olunmadığını gösteren ifadeler, Merkez Bankası kararlarının fazla dikkate alınmadığı ve prestijine tekrar zarar verecek bir ortama doğru bizi yeniden götürebilir.
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Para Politikası Kurulu ocak ayı toplantısı faiz kararını açıkladı. Kurul, piyasa beklentilerine paralel olarak politika faizini 250 baz puan artışla yüzde 45’e yükseltti. Bu artış piyasa beklentilerine de uygun olduğundan fazla bir hareket yaratmamakla birlikte yapılan açıklamadaki bazı ifadelere dikkat etmek gerekiyor. Açıklamadan önemli alıntılar “tırnak içinde” şu şekilde:
TCMB ne dedi? | Anlamı |
Yurt içi talebin mevcut seviyesi, hizmet fiyatlarındaki katılık ve jeopolitik riskler enflasyon baskılarını canlı tutmaktadır. | Merkez Bankası burada enflasyonun kısa vadede düşmesinin zor olduğunu söylüyor. |
Aylık enflasyonun ana eğilimindeki düşüş sürmüştür. | TÜİK verilerine göre 2023’ün son aylarında aylık enflasyonda düşüş görüldüğü doğru. Ancak TÜİK verileri doğru kabul edilse bile, ocak ayı ile birlikte tekrar bütün fiyat belirleyicilerin mal ve hizmetlerin fiyatlarını yüksek oranlarda artırdığı görülüyor. |
Kurul, parasal sıkılaştırmanın gecikmeli etkilerini de göz önünde bulundurarak, dezenflasyonun tesisi için gerekli parasal sıkılık düzeyine ulaşıldığını ve bu düzeyin gerektiği müddetçe sürdürüleceğini değerlendirmiştir. | Burada parasal sıkılıktan kasıt sanırım sadece faiz oranlarının düzeyi. Dolayısıyla enflasyonun birkaç ay sonra yüzde 70’lere yükselmesinin beklendiği ortamda TCMB bu faiz oranını yeterli görüyor. Bu, 2024 sonunda Merkez Bankası’nın baz etkisiyle yıllık yüzde 40’lar seviyesinde bir enflasyon oranı yaşanacağını öngördüğünü gösteriyor. |
Enflasyon görünümü üzerinde belirgin ve kalıcı riskler oluşması durumunda ise parasal sıkılık gözden geçirilecektir. | Risklerde artış yaşanması durumunda ileride bir zamanda tekrar artırıma gidilebileceği belirtiliyor. Merkez Bankası faiz artışı kapısını tamamen kapatmamış görünmekle birlikte, “kalıcı” ifadesi kullanılarak risklerdeki artışın kalıcı olup olmayacağının görülmesinin bekleneceği kastedilmekte olduğundan, kısa vadede faiz artışının olmayacağı şeklinde yorumlanmalıdır. Yine bu ifadeden Merkez Bankası’nın proaktif bir politika izlemeyeceği şeklinde bir sonuç çıkarılabilir. |
Kurul, sadeleştirme süreciyle uyumlu şekilde, kredi arzında ve mevduat faizinde gözlenebilecek oynaklıklara karşın, makro ihtiyati kararlarla parasal aktarım mekanizmasını destekleyecektir. | İfadeden şu anki gidişatın yeterli olduğunun düşünüldüğü anlaşılıyor. |
Kurul, faiz kararlarının yanı sıra parasal sıkılaştırma sürecini destekleme amacıyla, kullandığı sterilizasyon araçlarının çeşitliliğini artırarak miktarsal sıkılaştırmaya devam edecektir. | Merkez Bankası şu anda yeterli olmadığı açık olan sterilizasyona devam edeceğini söylüyor. |
Mevcut durumu ve karar metninde yukarıda belirttiğimiz unsurları bir arada değerlendirirsek aşağıdaki değerlendirmeleri yapabiliriz:
-Konuya enflasyon açısından bakarsak, enflasyonun önündeki en büyük engellerden biri piyasadaki likidite fazlalığı. Bunu Merkez Bankası bilerek mi yapıyor yoksa fazla likiditeyi çekmekte sıkıntı mı yaşıyor ya da ikisi birlikte mi? Net değil. Ancak ifadelerinden mevcut çabanın ötesinde sterilizasyon için fazladan bir çaba içinde olmayacakları anlaşılıyor.
-Bu durum farklı sonuçlar doğuruyor. Piyasadaki likidite fazlalığı ve kredi kullanımına getirilen sınırlamalar nedeniyle bankaların kaynak ihtiyacı düşük düzeyde. Sonuçta da mevduat faiz oranları giderek düşüyor. Bankaların ortalama mevduat faiz oranları döviz dönüşümlü KKM’ler dışında şu anki politika faiz oranının oldukça altında. Çok normal olmayan bu durum nedeniyle politika faiz oranı ile mevduat faizleri arasındaki bağ kopmaya başladı. Sonuçta politika faiz oranı böyle devam ederse piyasadaki faiz oranlarının belirleyicisi olma niteliğini tekrar yitirecek. Hatırlanacağı üzere bir önceki ekonomi yönetimi döneminde gördüğümüz bu durum bir süre sonra para politikası kararlarının hiç dikkate alınmaması sonucunu doğurmuştu. Dolayısıyla sterilizasyonun etkin biçimde uygulanmaması ve çok da rahatsız olunmadığını gösteren ifadeler Merkez Bankası kararlarının fazla dikkate alınmadığı ve prestijine tekrar zarar verecek bir ortama doğru bizi götürebilir. İkincisi bir yandan enflasyonist baskıların canlı olduğu söylenirken diğer yandan açık olarak faiz artırımlarının sonuna gelindiğinin söylenmesi ne kadar doğru, tartışılabilir. Hem yurt dışı risklerdeki artış hem de içeride maaş ve vergi artışları vb. uygulamalar ve bunların fiyatlara yansımalarına baktığımızda enflasyonun beklenen ve tahmin edilen seviyelerde gerçekleşmesinin mümkün olmayacağı ortada. Mali disiplinden giderek uzaklaşılıyor, fiyatlama davranışlarında bozulmalar görülüyor, yurt dışında özellikle enerji emtiaları fiyatlarında artışlar oluyor. Zaten kademeli önlemler adı altında yeterli etkinlikte ve zamanında alınamayan önlemlerin yine yeterli seviyeye gelip gelmediği netleşmeden durdurulacağının açıklanması kaygı verici.
-Yine likidite fazlalığı düşünüldüğünde parasal aktarım mekanizmasında şu anda denge yok. Mevcut durumda enflasyonun düşürülmesini sağlamak üzere faiz oranları yükseltildi, kredi kullandırımını baskılayacak önlemler alınmaya çalışıldı. Buna karşılık bu sıkılaştırıcı önlemleri bozan pek çok unsur var. Dolayısıyla tam bir parasal sıkılaştırmadan söz etmek inandırıcı değil, bu ise endişe verici. Şu anda etkinliği ve yeterliliği olmayan sterilizasyon bu haliyle devam ettirilirse enflasyonun düşürülmesine hiçbir katkısı olmayacak.
Sonuç olarak, Merkez Bankası’nın faiz kararı açıklamalarındaki enflasyona ve alınan önlemlerin yeterliliğine ilişkin yaklaşımı endişe verici.