Şirketlerin net döviz açığı martta 3 milyar dolar arttı
Maliye politikasının giderler tarafı etkinleştirilmeden, kritik kurumların bağımsızlığı sağlanmadan, adil bir hukuk sistemi getirilmeden ve milli eğitim sistemi çağdaş normlara kavuşturulmadan ekonomide dengelerin sağlanamayacağını herkes biliyor.
Geçtiğimiz günlerde Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı (TEPAV) tarafından Para Politikası Değerlendirme Notu isimli yeni rapor yayımlandı. Rapor son dönemde para politikasındaki gelişmeler ile yapılması gerekenlere ilişkin değerlendirmeler içeriyor. Raporda mevcut durumun değerlendirmesine ilişkin ön plana çıkan konular şu şekilde:
– Rapora göre para politikası açısından temel sorun Mayıs 2024’te yüzde 75 civarında bir düzeyde tepe noktasına ulaşması beklenen enflasyonun 2024 sonunda yüzde 36’ya nasıl düşürüleceği ve daha sonraki dönemde de bu düşüş eğiliminin nasıl devam ettirileceği. Bu temel sorunu devam ettiren gelişmeler olarak beklenen enflasyonda henüz olumlu bir gelişme gözlenmiyor ve yüksek düzeyde kalmayı sürdürüyor.
– İkinci sorun, 2024’te GSYH’ye oranla yüzde 6’nın üzerinde gerçekleşmesi beklenen bütçe açığını azaltmaya yönelik herhangi bir tedbirin henüz açıklanmamış olması. Mali duruşun genişleyici yönde olması yıl sonu enflasyonunun Merkez Bankası (TCMB) tahmininin üzerinde kalması riskini güçlendiriyor. Ayrıca mali sıkılaşmanın 2023’teki gibi ÖTV ve KDV ağırlıklı olması bu sorunu daha da artıracak.
– Üçüncüsü, kredi piyasasında Mart 2024 itibarıyla yapılan ve makro ihtiyati olduğu söylenen kısıtlamalar sonucunda kredi faizleri enflasyonla mücadele açısından gerekli olan seviyenin üzerine çıkmış, Türk Lirası mevduat faizleri ise ancak son haftalarda istenen düzeylere doğru yönelmeye başlamış. Kredi piyasasının serbestçe çalışmasını engelleyen bu durum bazı sorunlara yol açıyor.
Bu sorunlardan ilki, kredi arzına getirilen sınırlamaların hem kredi faizlerinin çok yükselmesine hem de bankaların mevduat faizlerini politika faizi ile uyumlu bir biçimde artırmamalarına neden olması. Bu idari kararlar, parasal aktarım mekanizmasının düzgün bir şekilde işleyişini engelleyerek para politikasının etkisini sınırlandırıyor. Enflasyon bekleyişlerinin olumlu bir seyir izlemediği dikkate alındığında, mevduat faizleri halen Türk Lirası’na geçişi yeterince destekleyecek düzeyde değil.
Merkez Bankası, uygulanmakta olan programın henüz istenilen dış finansman girişini sağlayamaması nedeniyle döviz rezervini makul bir düzeye çıkarma isteği ile bankalarla yaptığı Türk Lirası karşılığı döviz swapların özellikle bollaşan likiditenin mevduat faizlerinin yükselmesini engellemesi gibi sakıncaları belirginleşmesi sonucunda swap stokunu azaltmaya başladı. Bu durumda bankalar, döviz cinsinden pozisyonlarını belirlenen sınırlar içinde tutabilmek için yeteri düzeyde döviz cinsinden varlık yaratmak sorunuyla karşılaşıyor. Böyle olunca, kredi sınırlamaları ile ilgili alınan kararlar döviz cinsi kredi arzında artışı tetikliyor ve mikro ihtiyati sorunlar yaratma potansiyeli taşıyor.
Rapora göre Mayıs 2023 genel seçimlerinden sonra başlayan ekonomide rasyonele dönüş süreci kapsamlı bir programa dönüştürülüp, bu programın sosyal kesimler tarafından desteklenmesi sağlanmadıkça yukarıda değinilen olumsuzlukların giderilmesi mümkün olmuyor.
Raporda mevcut durum değerlendirmesi sonrasında getirilen öneriler ise şu şekilde:
– Enflasyon bekleyişlerinde TCMB’nin enflasyon tahmini ile olan uyumsuzluktaki artışın önüne geçilmesi gerekiyor. Bu çerçevede iktisadi temelleri sağlamlaştıracak adımlar önem taşıyor.
Bunun için bütçe açığını azaltıcı önlemlerin önümüzdeki dönemde de sürdürülmesi zorunlu. İlaveten, hükümetin yönetilen ve yönlendirilen fiyatlara ilişkin aldığı kararlar enflasyon hedefini destekleyici yönde olmalı. Ayrıca para politikası aktarım mekanizmasının düzgün çalışmasını engelleyen ve potansiyel sorunlara yol açabilecek düzenlemeler kaldırılmalı.
– Yatırım Ortamını İyileştirme Koordinasyon Kurulu’nun yeni dönem eylem planı kapsamlı bir yapısal reform süreci başlatmaya uygun. Ancak bu planın, makroekonomik istikrarı sağlayıcı politikaların yanı sıra, politik baskı altında kalmaları halinde makroekonomik dengelerin bozulmasına yol açan kurumları (TCMB, TÜİK ve BDDK gibi) bağımsız kılacak, verimliliği artıracak, yeşil dönüşüm sürecini hızlandıracak, eğitimin niteliğini yükseltecek, adil ve hızlı çalışan bir hukuk sistemini oluşturacak yapısal düzenlemelerle desteklenmesi önem taşıyor.
– Rapora göre politika faizinde şimdilik bir artışa gerek yok. Önemli olan, kredi piyasasının serbest işleyişine getirilen idari kısıtlamaların tedricen kaldırılması ve TCMB’nin doğrudan döviz alışları ile uyumlu olarak döviz karşılığı TL swap stokunun küçültülmesine devam edilmesi. Bu süreçte kredi faizlerinin enflasyonla mücadele açısından sorun yaratacak düzeye düşmesi halinde hem mevduat hem de kredi faizlerini yükseltmek üzere politika faizini artırmak yeniden düşünülmeli.
Rapordan da görüldüğü üzere makul ve mantıklı analiz yapan tüm kesimler, günlük para politikası kararlarının yanında;
Maliye politikasının özellikle giderler tarafı radikal bir şekilde etkinleştirilmeden,
Kritik bazı kurumların bağımsızlığı sağlanmadan,
Adil ve bağımsız bir hukuk sistemi geri getirilmeden ve giderek bozulan ve bilimden uzaklaşan milli eğitim sistemi siyasetten arındırılıp çağdaş normlara kavuşturulmadan ekonomide istenen dengelerin sağlanamayacağının bilincinde.
20 Kasım 2024 - Kuşaklar aynı kaderi paylaşmaya devam ediyor
17 Kasım 2024 - Ekonomik ve psikolojik çöküntünün artan boyutu
13 Kasım 2024 - İkinci Trump dönemi bize ne getirecek?
10 Kasım 2024 - Enflasyon neden düşmez?
6 Kasım 2024 - TÜSİAD’dan ekonomiye ilişkin çarpıcı tespitler