İstanbul'da BKM ile Tiyatro DOT'um ortak yapımı 'Gurur ve Önyargı (gibi bir şey)' adlı oyun, sahnedeki beş kadının muhteşem performansları, dekoru, kostümleriyle o kadar etkileyici ki, günlerdir etkisinden çıkamadım. Oyunun yönetmeni Murat Daltaban.
2024 dünyasında bir tiyatro oyununu izlemek için iki perdede 140 dakika oturmak bir hayli iddialı gelebilir ve fakat 23 Aralık günü Maximum Uniq Hall’de gerçekleşen “GURUR ve ÖNYARGI* (*gibi bir şey)” isimli tiyatro oyununun prömiyerinde 1100 kişilik salonu dolduranlar sahnedeki 5 kadını seyretmeye doyamadı ve oyun sürekli alkışlarla kesildi.
Önce bu oyunu seyretmek isteyenlere 13-14 ve 25 Ocak tarihini not almalarını ve şimdiden yerlerini ayırtmalarını tavsiye ederim, çünkü gerçekten sonra bilet kalmıyor, benden söylemesi.
DOT Tiyatro benim daha kurulduğu ilk günden beri takip ettiğim, her oyununu mutlaka izlediğim, yönetmen arkadaşım Murat Daltaban ve yapımcı arkadaşım Özlem Daltaban tarafından kurulan, hayatımıza hep yeni pencereler açan muhteşem bir tiyatro.
Zaman zaman kesintiye uğrasa da her defasında bizi şaşırtmaya devam ediyorlar, izlediğimiz her oyun ile duygudan duyguya sürükleniyoruz onların sayesinde.
Bu kez ne güzel ki DOT Tiyatro’nun yolu BKM ile kesişti. BKM’nin CEO’su Zümrüt Arol Bekçe’nin vizyonu, DOT Tiyatro’nun bir hayalini daha sanatseverlerle buluşturmasının kapısını açtı.
DOT Tiyatro ve BKM’nin ortak yapımı olarak karşımıza çıkan “GURUR ve ÖNYARGI* (*gibi bir şey)”da birbirinden yetenekli beş oyuncu oyuncu var. Jane Austen’ın 1813’te yazdığı romanı Isobel McArthur eğlenceli bir komediye dönüştürerek tiyatro oyunu olarak sahnelenmesinin yolunu açmış. DOT’un Sanat Yönetmeni Murat Daltaban’ın yönetmenliğinde sahnelenen oyunda rol olan beş oyuncuya da Murat Daltaban’ın yönetmenliğine de şapka çıkardım. Bu nasıl bir performans böyle.
Oyuncular dakikalar bazen saniyeler içinde sahneye erkek, kadın başka bir karektere bürünmüş olarak çıkıyor ve bizi de alıp götürüyor.
Düşünün, oyunculuğuna hayran kaldığım Birce Akalay iki, Nergis Öztürk üç, Özge Özberk dört, Ayşegül Uraz dört, Kardelen Arpacı beş farklı karakterde karşımıza çıkıyor ve 140 dakika gibi bir hayli uzun sayılacak bu oyunda izleyicinin dikkatini bir an olsun bile dağıtmadan muhteşem bir performans sergiliyor.
Öğreniyorum ki ön hazırlıklar ve prova süreci tam bir yıl sürmüş. Murat Daltaban şunları söylüyor:
“Gurur ve önyargı kelimeleri, hikayemizdeki çağrışımlarından bambaşka yerlere savrulmuşken, romantize edilmiş çağrışımlarını arama peşindeyiz. Ama hikayemiz o kadar pembe değil, tüm politik gücüyle meydan okuyor. Kodlanmış erkek rollerini maskara ediyor, kodlanmış kadın rollerini acımadan eleştiriyor. Beş kadın oyuncunun yüksek enerjili mizahıyla sahnenin orta yerine bir molotof kokteyli atmaktan çekinmiyor. Hikâye anlatma sanatının en zarif örneklerinden biriyle karşı karşıyasınız.
Olan bitene şahit olan, kulak kabartan, üst sınıfın kirli çamaşırlarını çok yakından tanıyan, aslında her şeyi dipten yönetme gücünü elinde tutan emekçi sınıfın ‘hizmetçi’lerinin, emekçi kadınların ağzından dinlemek bu hikâyeye bir başka ‘zarafet’ katıyor. Hizmetçilerimizi çok seveceksiniz. Ben her birine bayılıyorum. Onları canlandıran oyuncuları da sahnede çok seveceksiniz. Provalarda ‘hikâye anlatıcısı hizmetçiler’e kattıkları her an beni etkiledi, eminim size de unutamayacağınız anlar armağan edecekler.”
2023 yılında, 25’inci Afife Jale Tiyatro Ödülleri’nde, 1984 oyunuyla Yılın En Başaralı Yönetmeni Murat Daltaban’a ve Yılın Başaralı Oyunu da 1984/ Nilüfer Belediyesi Nilüfer Kent Tiyatrosusu’da verilmişti.
İkilinin Bursa’ya katkısı öylesine büyükken seçimler sonrası değişen yönetim DOT Tiyatro’nun sözleşmesini fes etmiş, hepimizi şaşkına çevirmişti ama işte kaybeden Bursa oldu, bizim karşımıza DOT Tiyatro her defasında güçlenerek ve şimdi olduğu gibi güçlü ortaklıklarla, güçlü prodüksiyonlarla muhteşem bir şekilde çıkmaya devam etti.
Peki bunun sırrı nedir? ‘Çünkü’ diyor Murat Daltaban, ‘Hep yeni kalmayı beceriyoruz, geçmişte kalmadık. DOT Tiyatronun 20’inci yılını kutlayacağız 2025’te. Tiyatroya olan aşkımız hiç bitmiyor.’
Özlem Daltaban da ‘Doğru dünya görüşüyle buluştuğumuz zaman en güzelini yapmamız, uğraş vermemiz zor olmuyor. Biz BKM CEO’su sevgili Zümrüt Arol Bekçe ile bir araya gelip daha ilk konuşmamızda bu işe hemen koyulacağımızı anladık. Kaliteli iş çıkarmaki için ihtiyacımız olan aynı fikirde buluşmaktı çünkü’ diyor.
Ben beş oyuncunun kostümlerine de bayıldım, ayrıca sahne dekoruna da. Gerçekten çok merak ediyorum, Londra’daki oyunda da böylesine güzel kostümler var mı diye ama duyduğum kadarıyla bizim kostümler açık ara çok daha güzel. Sahneden hepimize taşan ‘kız neşesi’ için bu küçük ama dev kadroya binlerce teşekkür.
Oyunun çevirisini Erdem Avşar, sahne tasarımını Burak Etöz, müziklerini Oğuz Kaplangı, kostüm tasarımını Tomris Kuzu, ışık tasarımını Cem Yılmazer yapmış. Koreografide Tan Temel, müzikal performans çalışmalarında Müge Oskay yer almış.
Ben ve birlikte izlediğim yakın arkadaşlarımla ortak bir karar aldık, bu oyunu gidip bir daha izleyeceğiz. Öyle büyük bir emek, öyle çarpıcı sahneler var ki, yeterince hakkını veremedik.
Kadınların güçlü performansı ile bu sahnede yaşananlar, verilen güçlü politik mesajlar Regency dönemi İngiltere’sinde geçen oyunun, şarkılar, dedikodular, kahkaha, müzik, skandallar, pespayelik ve şatafat eşliğinde önümüze serilen hayatları hizmetçilerden dinlemek ayrı bir keyif…
Bir daha izlemeyi hak ediyor.
Tüm ekibi bu güzel prodüksiyon için kutluyorum.