10Haber yazarı Şelale Kadak, F1'in tekerlek tedarikçisi Pirelli'nin konuğu olarak sezonun son yarışını Abu Dhabi'de izledi. Önümüzdeki yıldan itibaren Formula 1'de çok şey değişecek, araçların elektrik gücü artacak, çevreci yakıt şart koşulacak, tekerlekler çevreci malzemeyle üretilecek.
Formula 1’in 2025 sezonu pazar akşamı Abu Dhabi’de Yas Marina’da damalı bayrakla son buldu ama aslında kapanan şey sadece bir şampiyona değildi. Bu, hibrit V6 döneminin en olgun yarışının ardından, sporu kökten değiştirecek 2026–2030 sürdürülebilirlik çağına geçişin başlangıcıydı.
Ben bu kırılma anını, Pirelli’nin davetlisi olarak Paddock Club’da, yarışın kalbinde, mühendislerin, pilotların ve markaların birbirine karıştığı o benzersiz atmosferde izledim. Paddock, sadece yarış pistinin en ayrıcalıklı noktası değil; aynı zamanda tüm endüstrinin nabzının attığı, dünyanın her yerinden gelen liderlerin, mühendislerin ve eski F1 efsanelerinin bir araya geldiği bir “networking ekosistemi.”

F1’in patronu Bernie Ecclestono ile paddockta karşılaştım.
Kapıdan içeri giren isimler, F1 tarihinin önemli bölümlerini yazmış insanlardan tutun da dünyanın önde gelen şirketlerinin, markalarının patronları, efsane sporcular, kanaat önderleri…Bu hafta sonu, pistte olup bitenden çok daha fazlası işte bu Paddock Club’ta konuşuldu.

Çünkü 2026’da başlayacak yeni teknik düzenlemeler, F1’i neredeyse baştan tanımlayacak.
Her şeyden önce elektrik gücü iki katına çıkarılıyor. Yüzde 100 sürdürülebilir yakıt zorunlu hale geliyor.
Araçlar daha hafif, daha kompakt ve daha çevik olacak. DRS tarihe karışıyor; yerine aktif aerodinamik geliyor.
Takımlar ve motor üreticileri (Audi, Red Bull-Ford, Mercedes, Ferrari vb.) yepyeni bir rekabet denklemine giriyor. Yani 2025 sezon finali, bugünkü araçların ve bugünkü motor karakterinin gerçek anlamda son yarışıydı.

Yıllardır tek lastik tedarikçisi olarak Formula 1’in tüm strateji, güvenlik ve performans dengesinin omurgasını Pirelli oluşturuyor. Ancak bugün Pirelli’nin rolü bundan çok daha geniş:
F1’in sürdürülebilirlik hedeflerinin uygulanabilir olmasını sağlayan teknolojik altyapının önemli bir kısmı lastikten geçiyor.
Sorularımızı yanıtlayan Pirelli Motor Sporları Direktörü Mario Isola’nın anlattıkları aslında lastiğin yalnızca bir performans bileşeni değil, aynı zamanda 2030 Net Zero hedefinin teknik kapısı olduğunu gösteriyor.
Pirelli’nin 2030’da tüm lastik malzemelerinin yüzde 80’ini biyolojik veya geri dönüştürülmüş kaynaklardan gelecek. Markanın 2040 hedefi ise yüzde 100 fosil olmayan içerik.
Bugün bile P Zero E lastikleri bu hedefin yarısından fazlasını karşılıyor. Markanın 2024 yılı itibariyle F1/F2/F3/F1 Academy için kullanılan tüm lastikleri artık FSC™️ sertifikalı.
Bu, motor sporlarında bir ilk. FSC™️ logosu, lastikte kullanılan doğal kauçuğun çevresel ve sosyal kriterlere tamamen uygun olduğunu belgeliyor.
Motor sporları Pirelli için bir Ar-Ge laboratuvarı görevi görüyor. 2018 yılında Pirelli’nin araştırma geliştirme merkezinin olduğu İtalya’daki fabrikasına bir ziyarette bulunmuş ve bakış açılarını ve inovasyona yaklaşımlarını yerinde görme fırsatı bulmuştum. Pirelli için, pistte kazanılan teknoloji, yol güvenliğine ve sürdürülebilir malzeme bilimine geri dönüyor Sanal tasarım teknolojileri ile prototip ihtiyacı azalıyor; bu da karbon izi ve malzeme kullanımını düşürüyor.
Yapılan açıklamalardan biliyoruz ki artık şu anda tüm F1 lastikleri yüzde 100 yenilenebilir enerji ile üretiliyor. Islak lastiklerde lastik ısıtıcısının kaldırılması enerji tüketimini azaltıyor. Taşıma zincirinde uçak yerine deniz yolu tercih ediliyor. Kullanılmış tüm F1 lastikleri geri dönüşüme gidiyor ve ikincil ham madde olarak değerlendiriliyor.
Pirelli, CDP’nin 2024 İklim A Listesi’nde yer alan tek lastik şirketi; ayrıca FIA’nın Çevresel Akreditasyon Programı’nda üç yıldız alan ilk üretici.Bu tablo, yalnızca F1’in değil, tüm otomotiv sektörünün geleceğini etkiliyor.

Bir yanda son kez izlediğimiz ve anlatılanlara göre ‘agresif, yüksek yere basmalı’ 2025 araçları vardı. Öte yanda, Mario Isola’nın anlattığı 2026 lastik prototipleri…
Bir yanda F1’in geçmişini kuran isimlerle sohbet fırsatları, diğer yanda 2030 Net Zero vizyonuna inanan mühendisler…
Paddock Club’da olmak tam da bu yüzden özel: Sadece yarış izlemiyorsunuz; bir sporun kendi kendini yeniden icat edişine tanıklık ediyorsunuz.
Bu sezon finali, tarihe bir ‘geçiş yarışı’ olarak yazılacak.
2026’da daha sessiz değil ama daha bilinçli, daha yeşil ama bir o kadar rekabetçi, daha yavaş belki ama daha sofistike bir Formula 1 geliyor.
Ve bu dönüşümün merkezine baktığınızda, Pirelli’nin bilimsel yaklaşımını, malzeme inovasyonlarını ve liderlik ettiği sürdürülebilirlik projelerini görüyorsunuz.
Ben bu hikâyeyi Abu Dhabi’de, Pirelli’nin Paddock Club’ında, pistin tam üzerinde izledim. Bir sezon kapandı, ama asıl hikâye şimdi başlıyor.

Kısa bir dip not da Abu Dhabi üzerine. Birbiri ardına açtığı müzelerle dünyanın kültür-sanat başkenti olma iddiasını pekiştirmeye çalışan Abu Dhabi, bugün Saadiyat Adası’ndaki kültür bölgesini adeta bir “müze üçgeni”ne dönüştürmüş durumda.
2017’de Jean Nouvel imzalı Louvre Abu Dhabi’nin kapılarını açmasıyla başlayan süreç, kentin kültürel vizyonunu görünür kılan ilk büyük adım oldu. Dev kubbeli, gölgeli avlulu bu müze, 2024’te 1,4 milyon ziyaretçiyle açılışından bu yana en yüksek yıllık katılımına ulaştı; toplam ziyaretçi sayısı ise 6 milyonun üzerine çıktı.

Louvre Abu Dhabi, Doğu ile Batı’yı aynı çatı altında buluşturan koleksiyon yapısıyla, kentin sadece turistik değil entelektüel cazibesini de büyütüyor.
Bu kültür hattına şimdi Zayed National Museum eklendi. Foster + Partners tarafından tasarlanan, Norman Foster imzalı müze, beş “şahin kanadı” kulesiyle hem Sheikh Zayed’i hem de ülkenin modernleşme hikâyesini simgeleyen bir yapı olarak 3 Aralık 2025’te ziyarete açıldı.
Saadiyat Kültür Bölgesi’nin kalbinde yer alan müze, Emirliklerin tarihini, kültürünü ve ekonomik dönüşümünü anlatan kalıcı galerileriyle ulusal bir hafıza mekânı olmayı hedefliyor.

Aynı aks üzerinde bir diğer iddialı proje de Frank Gehry’nin tasarladığı Guggenheim Abu Dhabi; modern ve çağdaş sanat için planlanan bu müze tamamlandığında, Guggenheim ailesinin en büyük müzesi olacak ve açılışının 2026 için planlandığı açıklanmış durumda.
Böylece Abu Dhabi, Louvre ile evrensel sanat tarihine, Zayed Müzesi ile kendi ulusal hikâyesine, Guggenheim ile çağdaş sanata aynı adada ayrı ayrı mekânlar açarak, kültür-sanat başkenti olma iddiasını mimari üzerinden de görünür kılıyor.
Bu yatırımlar turizm rakamlarına da yansıyor. 2024’te Abu Dhabi, otel ve alternatif konaklamalarda bir önceki yıla göre yüzde 7 artışla 4,8 milyon konuk ağırladı; uluslararası geceleyen ziyaretçi sayısı 3,2 milyona ulaştı ve yüzde 28’lik yıllık artış kaydedildi.

Louvre Abu Dhabi’nin tek başına 2024’te 1,4 milyon ziyaretçi çekmiş olması, kültür yatırımlarının turizm üzerindeki etkisini somut biçimde gösteriyor.
Önümüzdeki dönemde Zayed National Museum ve Guggenheim Abu Dhabi’nin de tam kapasite devreye girmesiyle, bu kültür koridorunun ziyaretçi trafiğini daha da artırması bekleniyor. Beş yıldızlı otelleri, beş yıldızlı hizmet sektörü, yeni müzeleri, geniş yolları, zengin gastronomisiyle Abu Dhabi, Formula 1’in kapanış yarışını da tam bu mirasın içine yerleştirerek, hem dünya motor sporlarına ev sahipliği yapacak kadar iddialı bir şehir olduğunu, hem de kültür ve sanat üzerinden uzun vadeli bir marka inşa ettiğini kanıtlıyor.