Sadece 18 sat içinde yaşadığım ama bence korkunç olayları birkaç gün üst üste yazmamın sizlerin de içini bunalttığının farkındayım. ölümlerden bile dönerek sonunda Atlanta’dan Alabama’ya vardığımızda bırakmıştım olay akışını. Aslında başlangıç son derece berbat olsa da yolda durduğumuz bir benzin istasyonunda başlayan güzel şeyler dönüşüme kadar bir hafta boyunca Alabama’da da devam etti.
aslında bugün de Türkiye’ye dönüşte başıma gelenleri anlatmayı düşünüyordum.
ancak hafta sonuna denk geldi, dönüşte yaşadığım Alabama’ya gelirken yaşadığımdan binlerce defa daha berbat olduğundan kimsenin cumartesi günü canını sıkmak istemedim.
pazar günleri de benim geleneksel olarak sanat konularına ayırdığım yazılar olduğundan dönüş maceramı ancak pazartesi yazacağım.
dönüş yolunda zorunlu mola verdiğimiz benzin istasyonunda bulduğum coffee roll ve kahve benim saatlerdir içimde biriktirdiğim kötü duyguları alıp götürmüş ve hayata yeniden umutla bakmamı sağlamıştı.
sabaha karşı bir saate o benzin istasyonunda öğrendiğim güney eyaletlerindekilerin katiyen sadece benzin istasyonu olmadığı ve içinde aradığınız ve aramadığınız hemen her şeyi, hatta o güne kadar hiç aklınıza gelmemiş şeyleri bile bulabileceğiniz gerçeğini Alabama’da da gördüm.
Buc-ee’s adlı bir benzin istasyonu var. dışardan bakıldığında sadece arabaların benzin aldığı normal bir istasyon gibi gözüküyor. ama içeri adımınızı attığınızda bambaşka bir aleme giriyorsunuz. içeride müthiş bir yiyecek içecek alemi oluşturmuşlar.
bir yanda yüzlerce adet kurutulmuş biftek (Jerky) çeşidi bulunurken yanında o anda pişirilen müthiş barbekü etleri oluyor. daha sonra baktım, buradaki barbekü amerika ölçeğinde konuşulacak düzeyde kaliteliymiş.
akşam evde soğuk birayla yemek için jerky aldım, ama aklımda o barbekülerde kaldı. sadece onları denemek için bile bütün seyahat risklerini alıp Alabama’ya tekrar gidebilirim.
yiyecek içecek keyfi tam anlamıyla devreye girdiğinden keyfim de yerine gelmeye başlamıştı. Aslında Alabama’ya vardıktan en fazla bir saat sonra oğlumu evlatlıktan reddetme kararı vermiştim. çünkü evine girdiğimde bir insanın hayatta normal olarak var olması için gereken en hayati iki şeyin, televizyon ve kahve aletinin olmadığını görmüş ve onun benim oğlum olamayacağını düşünerek reddetme girişimlerine başlama kararı almıştım. Bunun oldukça abartılı bir tepki ve doğru olmayacağını Rana’nın sert uyarılarından sonra anladığımdan vazgeçtim. zaten oğlan beni ABD’nin güneyinin meşhur kızarmış tavuğunun yapıldığı meşhur yere götürdü ve onun kahve makinası ve televizyon yokluğu hatasını da hemen affettim.
‘Hattie B’s’ deki tavuk güney eyaletlerine yakışan biçimde dışı çıtır çıtır içi ise yumuşacık ve inanılmaz lezzetliydi ve yanında Amerika’ya özgü bir şey de oluyor, iri tavuk dilimlerinin yanında neredeyse ayrıca ziyafet çekilecek miktarda patates, muhteşem cole saw, sos da geliyor. Bu yemek bira içmeden olmaz, bunun da gereğini yerine tabii ki getirdim. Ben biramı ısmarlarken Rana sanki beni hiç tanımıyormuş gibi, bu sıcakta vurmasın seni bira diye absürt bir laf da etti. sonra dediğinin ne kadar saçma olduğunu anlamış olmalı ki bunu üstelemedi.
başka bir gün denediğimiz Çin yemeği de ilginçti. ama ilginçliği ‘The Great Wall’ adlı işletmenin belki de o an dünyadaki bütün Çin lokantaları içinde en kötüsü olmasıydı. Lo Mein’i bile kötü yapabilen bir şefin Japon olsaydı utançtan çoktan intihar etmiş olacağı kesindi.
bu arada bitirmeden önce şunu da eklemeliyim, güney eyaletlerindeki benzin istasyonlarında istediğiniz ve istemediğiniz ve hatta hiç düşünmediğiniz şeyleri bile bulabileceğinizi söylerken abartmadığımı göstermek için Alabama eyaletindeki barbekü dükkanlarında kızartması da yapılan bamyanın turşusu rafında bıldırcın yumurtası turşusu da bulduğumuzu söylemeyim. eve döndükten sonra kendimi tutamayarak bütün bıldırcın yumurtası turşularını yedim. rivayete göre cinsel gücü de artırıyormuş. Ben böyle bir sonuç hissetmedim ama gece yatakta uyandığımda içimi nedense aniden sokağa çıkıp birçok insan öldürme arzusu bastı içimi.
bu arzumu bastırıp sokağa çıkmadığım iyi olmuş da olabilir, çünkü evin hemen yakınında çok ilginç bir köprü altı vardı.
burada çoğunluğu zenci onlarca insan sessizce banklarda oturmuş bekliyordu. bunlar evsizlerdi ve köprü altındaki o kokunun nasıl bir koku olduğunu olacağını tahmin etmek bile mümkün değil. bu köprü altında gece gündüz ilginç bir ışıklandırma sistemi var. hatta yerel halk bu ışıklandırma nedeniyle bu yere gökkuşağı adını vermiş. bana dediklerine göre bu özel ışıklandırma esrarkeşlerin damar bulmasını imkansızlaştırmak için yapılmış. Esrarkeşlerin damardan iğne yapmasının ancak o damarı bulmalarını engelleme yoluyla başarılması da bana ilginç geldi. o gece sokağa çıksaydım o köprünün altından yürümenin benim için hiç hoş olmayan sonuçları olacağından eminim. denemediğim galiba iyi oldu.