Gece bayram trafiği ve kazaları hakkında bir haber izliyordum.
işin içinde kazalar olduğundan bu acılı haber bile bende tuhaf bir duygusal reaksiyona neden oldu.
nostaljik duygularla doldum. Hayır eski bayramlarda olan kazalara duyulan bir özlem değildi bu tabii ki.
sadece eski bayram günlerinde toplumun üzerinde diyalog açtığı en önemli sorunun bayram trafiği ve kazalarının olabildiği ruh halinin hakim olduğu günleri özlüyordum fena halde.
o günlerde yolculuktan önceki gece haberlere bakarken, istanbul çıkışındaki sıkışıklığı izlerken, ertesi gün çekeceklerimizi ama yine de gidilecek yerin buna değeceğini düşünürken, belki şimdi inanmayacaksınız, aynı anda kafamda bugün olduğu gibi ülke hakkında daha kötümser duygumun olamadığı günlerim de olabilmişti
Belki de yanılıyor olabilirim ama eski Türkiye’nin bende çağrıştırdığı böylesine çocuksu, masum duygular işte.
insanların ertesi gün yolda sadece trafiği ve kaza haberlerini düşündüğü ve en önemli sorunun o an bu olduğu Türkiye’yi özlüyorum ben.
şimdi ise yola çıktığımızda ülkenin üstümüze bindirdiği ve biriken ağır sorunlarının tümünü taşıyor gibiyiz nereye gidiyorsak oraya kadar.
***
bugün kısa keseceğim çünkü diyeceğim aslında bundan ibaret . Eğer roman yazma yeteneğim olsaydı.konuyu biraz daha açar ve duygularımı detaylandırırdım herhalde. ama şimdi ben sadece ‘gitmek’ konusunda ve ‘gidilen yollar’ hakkında birkaç laf daha edip keseceğim bugün.
istanbul-bodrum rotasından gireceğim konuya. şimdi herkes çok mutlu, yolun nasıl kısaldığını ve ulaşımın ne kadar da kolaylaştığını söylüyorlar. mutlaka doğrudur bu ama ben hız getiren yeni yolların insani dokunuştan uzak olduğunu düşünüyorum. şimdi yollar sadece yoldan ibaretmiş gibi geliyor bana, eski yollardaki aracın camından gördüğüm insan yaşamlarını, perdesi yarı açık camından sızan odalardaki loş ışıkları, bazı harfleri sönmüş neon ışıklı dükkan yaşamlarını özlüyorum.
Artık ekspres geçip geçiyoruz bunları göremeden.
Şöyle anlatayım meselemi: Şimdi Susurluk çevresinden geçerken otoyolun yanında restoranı görüyorsunuz ama eskiden o restoranın eski binasına giderken şehir yaşamının içine de girerdik. hayat rutinlerini yaşamakta olan insanların yaşamına bir anlık olsa da dokunurduk, ne yiyorsak ne içiyorsak sokağı da görebilirdik. şimdi ise otoyoldaki restorandaki tek manzara iki yana hızla geçen arabalardan ibaret.
neyse ki çi börek aynı eskiden olduğu gibiydi çok şükür.
***
eğer bütün bunlar benim ilerlemeye gelişmeye karşı olmam anlamın geliyorsa o zaman da varsın olsun, ne yapayım. ben eskinin o insani dokunuşlarını fena halde özlüyorum.
6 Nisan 2025 - Summertime and the….
5 Nisan 2025 - Trump ve zamanın sonu
4 Nisan 2025 - Bıçak kemiğe sonunda dayandı, artık onu kesin öldürmem lazım
3 Nisan 2025 - Trump yönetimi dağılıyor, Erdoğan sakın gitmesin
2 Nisan 2025 - Bunun bile nostaljisi olabildiyse o zaman durumumuz hayli berbat