Bu hafta içinde memleketin yakıcı ve acil sorunu olan hayat pahalılığı yerine sadece muhalif kanallar istediği için yine erken seçim olur mu, Anayasa değişikliği ve Mourinho kalacak mı yoksa gidecek mi gibi konuları tartışmaya yoğunlaştığımızdan çoğunuz özelikle pazartesi gecesi ülkenin anlı şanlı medya tarihinde yepyeni bir sayfa açılmış olduğunu göremedi maalesef.
O akşam bir süredir görevimiz tehlike filmlerinin başındaki görev bildiren alet gibi kendi kendini imha etme sürecinde olan CNN Türk bu defa saçma olanı yapmakta kendi başarı düzeyini bile aştı ve yaptıkları ile sadece Türkiye’nin değil bence dünya basın tarihine bile geçti.
kanalın o geceki yayının kayıtları ileride Türkiye’nin ve dünyanın ileri gelen iletişim fakültelerinde derslerde gösterilecek ve hakkında doktor tezleri bile yayınlanacaktır.
CNN Türk gibi yandaş yayınlar Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Birleşmiş Milletler genel kurulunda yapacağı konuşmanın olağanüstü ve dünyayı sarsıcı olacağına o daha Ankara’dan bile ayrılmadan, çoktan karar vermişti.
Medyanın o bölümünde konuşmanın New York’ta yapılacağı gün boyunca müthiş bir heyecan ve tedirgin bir bekleyiş olmalı. Çünkü CNN Türk’ün konu hakkındaki yayınında ortama hakim olması gereken tedirgin ve heyecanlı hava hem sunucuların hem de konuklarının suratına yansımıştı.
o gece CNN ve Hürriyet’de çalıştığı halde yine de tarafsız olmak yalanını sürdürmekten dolayı sinirleri artık laçka olmuş ve son seçimde Ak Parti’nin yediği darbeden dolayı bu sinir laçkalığı aniden saç modeline de yansımış olan Ahmet Hakan ekranda yoktu.
Kendi çıkarlarını korumak ve kollamak konularında neredeyse profesyonel bir maharete sahip olduğundan o gece kanalda olacakları önceden tahmin edip bu defa ben almayayım diyerek yana çekilmiş olmalı Ahmet.
Kanalda Ahmet Hakan dışında tartışma programı sunan bazı kadınlar da var. Bence çok enteresan kişiler. Aralarında biri arada sanki o an kadınlar matinesinde eğlenmekteymiş gibi espriler yapmaya çalışıyor ve kendi esprilerine de hayli içten gülüyor. CNN Türk yeteneksiz de olsa bazı insanların hayatta önünü açmak ve desteklemek gibi bir sosyal proje de yürüttüğünden olsa gerek bu kişileri yine de ısrarla ekrana çıkarıyor.
cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kritik ve son derece önemli olacağı önceden bilinen konuşmasını yaptığı günün gecesi öyle gecelerden biriydi.
gerçi benim eskiden Washington’dan ekrana çıkıp Türk-Amerikan ilişkilerini anlattığım günlerde Beştepe bu işin sadece Ankara’dan yapılmasının daha doğru olacağını iletmiş ve bu fikir gelen uyarılara hayli duyarlı olan ve kimse onları o tarafta görmek istemese de yine de yandaş olabilmek için canla başla çalışmakta olan kanal yönetimi tarafından hızla kabul edilmiş ve ekrana çıkışım sonlandırılmıştı. Sonra Erdoğan’ın istediği oldu ve iki ülke arasındaki meseleler hakkındaki Amerikan tarafının görüşleri Ankara kaynaklarınca anlatılmaya başlandı.
hayattaki varlık amaçları Ak Partinin duyarlılıklarını iyi takip edip buna uyum sağlamak gibi görünen CNN Türk Beştepe’nin bu açık ve net tercihine rağmen yine de new york’a bağlandı o gece.
nasıl olduysa CNN Türk yönetimi amerika temsilcisi olarak işini doğru ve iyi yapmaya çalışan Yunus Paksoy’u atamış. bu da gösteriyor ki bir yönetim eline geçirdiği medya kuruluşunda kaliteyi ne kadar aşağıya çekmek için özel gayret gösterse ve bu uğraşına uygun personel atamakta ısrarlı olsa da arada Yunus Paksoy gibi gözden kaçanlar da olabiliyormuş demek ki.
CNN Türk’ün patronluğu eline aldığı işi daima daha kalitesiz ve başarısız kılma deneyimi olduğundan kanalın kendini yok etme projesi de kesintisiz sürdürülüyor. Bu yüzden stüdyoya alınan konuklar arasında Zafer Şahin ile yandaşlığın ombudsmanlığını yapmakta olan ve hayatta aklınıza gelebilecek hemen her konu hakkında söyleyeceği bir laf mutlaka bulunan Abdülkadir Selvi sürekli olabiliyor.
BM konuşmasının olduğu gece bu konuşmanın önceden kararlaştırıldığı gibi ne kadar da önemli ve sarsıcı olduğu merkezde anlatıldıktan sonra bir zahmet New York’a da bağlanıldı.
ve bağlanıldığı an CNN Türk de medya tarihine geçmeye başladı.
BM binasının önünde beklemekte olan Yunus Paksoy’un yanında günün değerlendirilmesi için seçilmiş CNN Türk medya grup başkanı Murat Yancı vardı.
bu tercihin ne kadar saçma olduğunun anlaşılması için meseleyi şöyle açmaya çalışayım. CNN Türk muhabirinin New York’ta olan bir olayı ne kadar önemsiz olursa olsun anlatması için kendi müdürü konumunda bir kişiyi ekrana çıkarması, ben orada görevli olsaydım yorum yapması için Ertuğrul Özkök’ü ekrana çıkarmama benziyor.
Gerçi ben yapmak isteseydim bile bunun olamayacağı ve olamayacağı için bizim Yunus ve Murat gibi rezil olamayacağımız da kesindi. Çünkü orada muhabir olarak ben bulunsaydım ve Ertuğrul Özkök yakınımda olsaydı, bizim o gün o saatte Birleşmiş Milletler binasının değil Bar Masa’da yediğimiz öğle yemeğinden sonra hangi sinemaya gideceğimizi konuşmak için Time Warner binasının önünde olacağımız kesindi.
çünkü aslında hayatta neyin daha önemli olduğunu bilecek tecrübeye ikimiz de sahibiz. Bu nedenle o gün o saatte yunus Paksoy ve konuğu Murat Yancı gibi Birleşmiş Miletler binası önünde olmamız, bina içinde ne olursa olsun, mümkün değildi.
biz olsak muhabirin kendi müdürüne soru sormaya çalışması gibi bir utancı yaşayamazdık ama Murat Yancı ve Yunus Aksoy bu utancı bize yaşattılar.
keşke bu işi bina önünde yapması için Ahmet Hakan’ı da Erdoğan’ın uçağıyla new york’a yollasalardı da Ahmet aynı anda hem müdürüne hem de Erdoğan’a iyi görünmek için alışık olduğu işini başarıyla yapsaydı.
Hem Ahmet Hakan’ın bundan sonra ne yapsa daha fazla prestij kaybetmesine fiilen imkan olmadığından bu yayın ona dokunmazdı bile.
Murat Yancı engin dış politika birikimiyle kimsenin kendisine zaten anlamlı soru da sormayacağından emin olduğundan, bolca, güvenle konuştu ekranda.
Ve bu arada CNN Türk bir ilke daha imza attı ve dünyanın en kibar sunucularına sahip olduğunu da ispat edip dünya medya tarihine bir de bu yönüyle geçti,
çünkü hem merkezdekiler hem de Yunus Paksoy bir gazetecide çok ender görülen bir nezaketle yorumcu Murat Yancı’ya hürmette kusur katiyen etmiyorlardı.
Yine tekrar etmeliyim ki Erdoğan’a uçağında yakın olma fırsatını bu defa bu geziyle nedense kullanmayarak New York’ta yakalayabileceği büyük bir şansı boşa harcadı bence Ahmet Hakan.