DAEŞ’in son saldırısı Türkiye’ye karşı kurulan komplonun bir parçası mı? (Bu kadarını da sormayalım mı yani)

3 Ocak 2025
  • 10Haber news

2025 yılında, 2024’te de olduğu gibi karmaşık güvenlik meseleleriyle ilgili fazla düşünmemem için bir mahalle baskısı var üstümde. Bu baskıyı yazdığım hemen her şeye komplo teorisi damgası vuran ve hatta komplo teorisyeni olarak Erol Mütercimler’i bile geçtiğimi neredeyse her gün bana hatırlatan Ertuğrul Özkök örgütlüyor.

bunu neden yaptığı konusunda da bir komplo teorim var tabii. çünkü adam daha yazıya başladığım ilk gün ‘içinde fikir olan yazı yazmayacaksın’ demişti bana ve aradan neredeyse 30 yıl geçmiş olmasına rağmen hala bunun için çalışıyor olmalı. 

***

bakın yeni yıl başlayalı kaç gün oldu, bölgemiz ve dünya karmakarışık, ben birçok şey bilmeme rağmen suskunluğumu koruyorum ki beni tekrar komplo teorisyeni diye damgalamasınlar.

Tamam ama New Orleans’taki DAEŞ saldırısından sonra bile mi susayım yani? bu  saldırının başlatacağı sürecin sonunda hedefin Türkiye olduğunu düşünsem dahi sırf bazı beyaz türkler beni komplo teorisyenliğiyle suçlamasın diye bunu yapmayayım, öyle mi?

yok kardeşim bu olmaz, kimse kusuruma bakmasın, bugün suskunluğumu sona erdirmek zorundayım.

***

Trump’ın ilk başkanlığı döneminde önce CIA başkanı sonra da dışişleri bakanı olan Mike Pompeo’nun o gün yerinde izlediğim toplantısında zaten ABD’nin kontrolünde olan DAEŞ’in kullanılması kararlaştırıldıktan sonra onunla verilecek mücadelede Türkiye ile değil YPG ile çalışılması kararı verilmişti.

toplantıdan hemen sonra Pompeo odasından çıktı ve ‘DAEŞ ile mücadelede kürtlerle çalışılacağını’ açıkladı. işte bir ABD/İsrail ortak projesi olarak Suriye’de YPG oluşturulması sürecini başlatan an, o andı.

***

Ben DAEŞ meselesinin bizzat abd tarafından dünyanın başına bela edildiğini düşünüyorum. Ve bu belanın oluşturulmasında en büyük neden İsrail’in arzusu yönünde bir PYD/YPG devletçiği kurulmasıydı.

Plana göre YPG güya DEAŞ’a karşı verdiği mücadeleyle global meşruiyet kazanacak ve böylece devletçiğini kurması kolaylaşacaktı.

DEAŞ zaten ABD’nin kontrolündeydi, çünkü bu örgütü İngiliz istihbaratı kurup çalıştırmıştı.

Elimde İngiltere’nin radikal islami örgütleri nasıl kurup bölgemizde çalıştırdığını anlatan muhteşem bir çalışma var.

‘Secret affairs. Britain’s collusion with radical islam’. yazarı Mark Curtis.

bu çalışmada devlet belgelerine dayanarak İngiltere’nin El-kaide dahil benzer örgütleri nasıl kurup kendi çıkarları için çalıştırdığı anlatılıyor. bugünlerde herkesin okumasını tavsiye ediyorum bu çalışmayı.

***

Suriye’deki gelişmelerin başladığı günlerde işin içinde İngiliz istihbaratının da olduğunu yazdığımda bana birçok itiraz geldi.

halbuki bunu ben değil ABD başkanının ulusal güvenlik danışmanı Jack Sullivan söylemişti.

Sullivan Washington’daki bir düşünce üretim kuruluşunda yaptığı konuşmada ‘Biz bir başkanlık geçiş sürecinde olduğumuzdan Suriye’deki gündelik istihbaratı istediğimiz kadar verimli kontrol edemiyoruz, bu iş için ingiliz istihbaratının geçici yardımını istedik’ demişti.

***

yani anlayacağınız DAEŞ’in kontrolünü İngilizler bir aşamada Amerika’ya İngilizler vermişti. ABD bu terörist örgütü Suriye’deki YPG varlığını meşrulaştırmak için kullanmaya başladı.

***

İstihbarat örgütleri yakın tarihi böyle olduğundan, ben bugünlerde DAEŞ’in yapacağı yeni bir terör eylemini bekliyordum şüphe ve korkuyla. çünkü sınırımızda tartışma konusu olan YPG varlığını yeniden meşrulaştıracak bir gelişmeye ihtiyaç vardı.

Her düzeydeki Amerikan yetkiliden ‘YPG’ye DAEŞ ile mücadele için ihtiyacımız var’ açıklaması gelmeye başlamışken önce Almanya’daki  Noel sokak marketi saldırısı, sonra da New Orleans Bourbon caddesi saldırısı geldi.

***

bu arada şunları da göz ardı etmeyin: YPG/PYD ile organik bağlantısını yıllarca anlattığımız İsrail’in örgütle ilk gerçek bağlantısını son bir hafta içinde kurulduğu söyleniyor. örgütten gelen ‘Amerika bizi bırakıyor, yardım edin’ mesajını alan İsrail’in örgütle somut bağlantı kurmaya giriştiği konuşuluyor. Hatta Mazlum Kobani’yi İsrail’e getirip görüşmenin bile düşünüldüğü iddiası var. Dahası İsrail Washington’da lobileri oluşturulan yeni Trump yönetimine baskı yaparak bu aşamada YPG’nin bırakılmaması için uğraştığı da anlaşılıyor. Pentagon’a yakın bazı çevreler bölgedeki Amerikan asker sayısının dendiği gibi iki bin değil dört bine yakın olduğunu iddia ederken İsrail’in lobisi sonucunda Trump’ın Suriye’den çekilme kararını hemen  uygulayabilmesinin çok zor olduğunu da söylüyorlar.

***

şimdi gelişmeler böyleyken New Orleans’ta düzenlenen saldırının DAEŞ bayrağı bulunan ve üstelik örgütün Suriye’deki baskınlarında kullanılan modelin benzeri bir arabayla tam da bu aşamada yapılmış olması çok şaşırtıcı mı Allah aşkına. İsteyen buna komplo teorisi diyebilir, ama bazen gerçeklerin de komplo gibi olabildiği unutulmamalı.

10Haber bültenine üye olun, gündem özeti her sabah mailinize gelsin.