Habertürk tv’ de Nevzat Çiçek’in hazırlayıp sunduğu Doğu-Batı programında Trump’ın yeni yönetimi hakkında anlattıklarım izleyenlerin canını çok sıktı. sosyal medyadaki hareketliliği takip ederken bunu görmek mümkündü.
ama yapacak bir şey yoktu, anlattıklarım Washington’da takip ettiğim, gözlerimin önünde yaşanan gerçeklerdi.
program sabaha karşı 02.00 civarında bitti ve o aşamada seyircinin bir bölümü bu saatte içimiz biraz rahatlasın diye acaba Trump hakkında Serdar turgut birkaç magazin olayı da anlatabilir mi diye sordu.
aslında programda daha önce Trump’ın evli bir kadına aşık olduğunu isimler ve olayları vererek anlatmıştım ama galiba seyirci daha fazlasını talep etmekteydi. ben o an buna hazırlıklı olmadığımdan talebe tatmin edici cevap veremedim. bunu yapmak için Trump’ın birinci dönemine ilişkin kapsamlı notlarıma bakmam gerekiyordu.
bunu şimdi yapmış durumdayım ve işte bir Trump başkanlığı döneminde Beyaz Saray’da 24 saatin nasıl geçtiğini bugün biraz anlatmaya çalışacağım. bu insan olarak Trump’ın profili demek aynı zamanda.
Hiç kimse onun George Bush gibi oval ofise sabah 6.45 civarında çalışmaya inmesini beklemese de hiç değilse diğer başkanlar gibi sat 9.00 civarında oval ofiste olması bekleniyordu ama o çalışmaya başlama saatini 11.00 civarına çekti. o saate kadar vaktini başkanların kaldığı ev bölümünde televizyon seyrederek ve etrafa tweet atarak geçiriyor.
bu tweet atma işi uyanınca başladığı bir iş de değil. İngiltere başbakanı Thatcher gibi sadece dört saat uykuyla yetindiğinden sabaha karşı da tweet atmaya başlayabiliyor.
çalışmaya geç başladığından her sabah ulusal istihbarat direktörü tarafından başkanlara verilen istihbarat brifingi de (pdb, presidential daily briefing) mecburen sat 11.00’den sonra verilmeye başlandı.
Tüm abd istihbarat kuruluşlarından alınan gizli bilgilerin süzgeçten geçirilip raporlaştırılmış bu halini Trump herhangi bir konuya konsantre olma düzeyi hayli düşük olduğundan okumayacağını söyledi bir süre sonra.
bir başkanın bu raporları okumadan düzgün karar verebilmesi imkansız olduğundan istihbarat koordinatörü çareyi sözlü brifing vermekte buldu.
sözlü brifing de başkan sıkılmasın diye konan ekranda fotoğraf, grafik ve filmlerle ilginç kılınmaya çalışıldı.
her gece dört saat civarında uyuduğundan (genelde 2.00 civarında yatıyor ve sat 6.00’dan biraz önce uyanıyor) gün içinde uykusunun gelmemesi çaresini günde 12 kutu diyet kola içmekte buldu. ancak ikinci başkanlığı döneminde Robert Kennedy’nin tavsiyesi üzerine diyet koladan normal kolaya geçti.
Trump kahveyi hiç sevmiyor, kendini çay içici olarak tanımlıyor.
gün içinde canı yine kola çekerse masasına koydurduğu kırmızı düğmeye basınca ona hemen bir kutu soğuk kola getiriliyor.
akşam saatlerinde iş biraz yavaşladığında rahatlamak için bir kadeh içki içmek gibi bir adeti yok. Baba ve kardeşinin alkol sorunu olduğundan Trump alkolden tiksiniyor.
11.00 civarında işe başlamasına rağmen akşamüstü 16.00 veya 17.00 civarında Beyaz Saray’ın yaşama bölümüne geliyor ve televizyonuna kavuşuyor. bir elinde uzaktan kumanda aleti bir diğerinde de tweet atacağı telefonuyla oturup tv’de haber programlarını ve konuşma şovlarını seyrediyor. kızdığı veya sevmediği bir şey olduğunda yüksek sesle ekrana bağırdığı biliniyor. bunlar dışında Amerikan güreşi şovlarını da çok severek izliyor. gece boyu, Fox televizyonu sunucusu arkadaşları Lou Dobbs, Sean Hannity, avukatı Rudy Guiliani, işadamları Richard Lefrak, Chris Rudy ve eski koruma Keith Schiller ile konuşuyor. bu arada şikayetlerini dile getirmek için New York Times muhabir ve yazarlarını da aramayı ihmal etmiyor. MSNBC kanalındaki sabah Morning Joe programını da hiç kaçırmıyor ve sunucuları joe Scarbrough ve Mika Brzezinski ile de arkadaş; sıkça sabahları telefonlaşıyorlar.
Trump’ın diğer başkanlar gibi beyaz Saray’da sinema salonunu pek kullanmadığı ve televizyonda da sayılı film seyrettiği söyleniyor. beğendikleri arasında Godfather, Goodfellas, Bloodsport adlı Van Damme filmi gibi filmler var.
Trump, Home Alone 2 filmi dahil birkaç filmde kısa roller de üstlendi eskiden.
buna rağmen başkanlığı döneminde ilgisini filmden çok haberler ve tartışma programları çekti.
Başkanlığının ilk döneminde müesses nizamın kendisini zehirleyeceğini düşündüğünden Beyaz Saray’ın mutfağını pek kullanmadı. Dışarıdan özellikle fast food ısmarladı.
Çok nadiren kahvaltı ediyor. Ederse de tercihi domuz pastırmalı omlet. öğle yemeğinde favorisi ise rostolu sandviç (meat loaf sandwich).
Akşam genelde Mcdonald’s, Burger King veya Kentucky Fried Chicken’den paketler ısmarlanıyor ve yanında gayet tabii ki kola içiliyor. Sabah bazan kahvaltı yapacaksa onu da Mcdonald’s’tan getirttiği Mcmuffin ile yapıyor. arada yine dışarıdan getirttiği çikolatalı milk shake içiyor.
Obama ve Hillary Clinton aleyhine yazılmış kitaplar okumaktan özel zevk alıyor. Bunlar dışında the Prince ve Ralph Waldo Emerson’un denemelerini okuyor. All Quite on the Western Front kitabı da favorileri arasındaymış. aleyhine yazılan kitaplar da okuduğu, onlara yüksek sesle kızdığı biliniyor.
şu aralar ne tür müzik dinlediğini bilmiyorum, ama eskiden aldığım notlar arasında sevdiği parçaların listesi şöyleydi.
-Sinead O’Connor – ‘Nothing Compares 2 U’
-Metallica – ‘Enter Sandman’
-R.E.M. – ‘Losing My Religion’
-Elton John – ‘Funeral For a Friend/Love Lies Bleeding’
-‘The Phantom of the Opera’ from Andrew Lloyd Webber’s The Phantom of the Opera
-‘Superstar’ from Lloyd Webber’s Jesus Christ Superstar
-Elvis Presley – ‘Suspicious Minds’
-Lionel Ritchie – ‘Hello’
-Guns N’ Roses – ‘November Rain’
-James Brown and Luciano Pavarotti – ‘It’s a Man’s World – Live’
-Frank Sinatra – ‘My Way’
-Johnny Cash – ‘Ring of Fire’
-The Rolling Stones – ‘You Can’t Always Get What You Want’
Eğer bu şarkı listesinden psikolojik bir profil çıkarsa, bunu da yapsa yapsa Ertuğrul Özkök yapabilir.