Trump başkan seçildiğinden bu yana bölgemizde her şey ne kadar hızlandı, umarım farkındasınızdır. Adeta Büyük Orta Doğu planının işlerliğe sokulması için Trump bekleniyormuş gibi bir hava var ortada.
ABD ve İsrail’in bir büyük savaşı bile göze alarak yıllardır üzerinde çalıştıkları ve Türkiye’yi de hedef alan planları olduğunu ve bunu uygulamak için en uygun zamanı beklediklerini yıllardır yazan benim gibi yazarlar açısından hızlandırılmış bu son gelişmeler sürpriz değil tabii ki.
ilk önce yıllardır bıkıp usanmadan anlatmakta olduğum ABD-İsrail büyük ortak planının ne olduğunu yine kısaca hatırlatmalıyım ki, daha sonra planın uygulamasına HTŞ’nin son savaşının nasıl uyduğunu da anlatabileyim.
Türkiye’nin güney sınırında Irak ve Suriye’nin kuzeyinde konuşlandırılacak bir kürt devleti projesi ABD devletinde en azından 35 yıldır var. Ben 1994 yılında Pentagon’da bu konu üzerine çalışan sivil görevliyi odasında bu haritayı bölgenin PKK dahil Kürt liderlerinin Washington temsilcilerine anlatırken görmüştüm.
bölgede kürt devletinin oluşturulması için bu haritayı ilk önce seküler amaçla Washington’un derin devletini oluşturan neo-con grup çizmişti.
neo-con grubun bu kürt devletiyle amacı hem bölgede seküler bir devleti müttefik olarak tutmak, hem de bu kürt devletini Israil’in güvenliği ve bölgesel amaçları doğrultusunda kullanmaktı.
neo-con grubun haritayı ortaya çıkardığı o ilk günlerde henüz evanjelist grup bu haritayı sahiplenmemişti.
Amerikan evanjelistleri aralarında Türkiye’nin de bulunduğu ve kendilerinin kötü diye tanımladığı bir ülke koalisyonuyla bir ilk savaştan sonra bölgemizde bir de büyük savaş (Armageddon) yaşanacağını ve İsa’nın mesih olarak da dünyaya geleceğine inanılan o büyük savaşta israil ve Amerika’nın nihai zaferi kazanacaklarını düşünüyor.
amerika derin devleti içindeki evanjelist grup bu nihai savaş için stratejisini oluştururken ABD-İsrail koalisyonunun bölgede müttefik olarak kullanacağı bir yeni kürt devleti de bunun merkezinde yer alıyor.
neo-con grubun içinde bu devlet için çizilmiş harita ve planlar olduğunu gören evanjelistler, neo-con grupla ortak çalışmaya özellikle George Bush’un başkanlık ve Dick Cheney’in başkan yardımcılığı döneminde başladı.
Trump’ı başkan seçtiercek kadar güçlenerek bugünlere gelen neo-con-evanjelist koalisyonu artık kurulmuştu. Önde gelen isimlerinin hemen hepsi özellikle derin devletin başkanı olarak bilinen Dick Cheney koordinesinde çalışıyordu, örneğin bizde karanlıklar prensi diye tanınan Richard Perle ile Paul Wolfowitz ve Wolstetter ailesi bu neo-con evanjelist koalisyonu için aktif çalışmıştır. bu kişilerin diğer özelliği de Türkiye’yi çok iyi tanıyıp özel ilgi duymalarıydı. çünkü Türkiye global stratejileri içinde kritik öneme sahipti.
bölgemizde Türkiye’yi de içine çekmeye çalışacakları bir savaşı İsrail çıkarları için çıkarma niyetli bu neo-con evanjelist koalisyonu gücünün zirvesine Trump’ın ilk başkanlığı döneminde ulaştı.
bu koalisyonun amacı doğrultusunda Washington’da çalışması için kurulmuş Foundation for the Defense of Democracies adlı düşünce kuruluşunda o günlerde bir araya gelen koalisyonun güçlü insanları aynı zamanda Türkiye düşmanıydı da.
Trump iktidarının ilk günlerinde bu kuruluşun beyaz saray’a yürüme mesafesindeki merkezinde buluşan isimler arasında şunlar bulunuyordu:
Ecic Edelman: Türkiye ile yıldızı bir türlü barışmayan eski Ankara büyükelçisi.
Sebestian Gorka. Trump’ın yeni anti-terör müdürü olarak beyaz Saray’a atadığı Erdoğan düşmanı.
Steve Bannon. Türkiye içinde siyasi istikrarsızlık çıkarma amacı da olan bir neo-con-evanjelist işbirliğinin lideri. Daha sonra Trump’ın ilk döneminde baş stratejist olarak Beyaz Saray’da çalıştı. Şimdi de yeni önemli bir göreve gelmesi bekleniyor.
John Bolton: Erdoğan aleyhine her fırsatta konuşan ve daha sonra Trump’ın ulusal güvenlik danışmanı da olan kişi.
Sheldon Adelson: Trump’ı destekleyen yahudi camiasının önde gelen çok zengin işadamı. Aynı zamanda Kudüs’ün başkent olmasına hayatını adadı ve bu bağlamda buna karşı çıkan Türkiye’den öç almaya da yemin etti.
bu insanların çoğunluğu hala Trump üzerinde etkililer. ve bölgede İsrail için savaş çıkarma hedefine hala inanan militanlar bunlar.
Elleri bir yandan da hep Türkiye üzerinde. Örneğin Gorka’nın evanjelist kesim içinde Türkiye aleyhtarlığını yaymak için kullandığı, İstanbul’dan devşirdiği Işık Abla’nın hikayesini bunların Türkiye aleyhine çalışmalarına örnek olsun diye yarın anlatacağım.
bunları hatırlattıktan sonra gelelim esas meselemize, HTŞ’nin son savaşının ne anlama geldiğine.
HTŞ’nin yeni mücadelesinin amacının ne olduğu konusunda tüm uzmanlar farklı görüşler ileri sürüyor. bunların arasında HTŞ’nin aslında bölgede israil ve ABD çıkarları için hareketlendiğini düşünenler de var.
ben de bu görüşteyim. ilk bakışta HTŞ gibi ideolojisi olan bir grubun böyle bir amacı olamayacağı düşünülebilir ama yeni döneminde Trump’ın neler yapabileceğini anlamanın ancak onun ilk dönemini iyi bilmekle mümkün olabileceğini düşündüğümden HTŞ konusunda ilk başkanlık döneminde Washington’da nelerin yaşanmış olduğu üzerine notlarıma tekrar baktım.
ilk dönemde Trump Türkiye’yi çok iyi tanıyan büyükelçi James Jeffrey’i Suriye özel temsilcisi olarak atamıştı. Bu görevi nedeniyle çok sık gelen Jeffrey bölgemizde HTŞ de dahil tüm gruplarla temasa geçmiş ve sonra da HTŞ ile ilgili çok çarpıcı ve bugünleri açıklayabilecek bir açıklamada bulunmuştu.
bunu çok iyi hatırlıyorum, çünkü Washington’da bir aracı sayesinde James jeffrey’den konuşmak için randevu almış ama ne yazık ki o görüşmeye soğuk algınlığım nedeniyle gidememiştim.
Trump’ın suriye özel temsilcisi o günlerde HTŞ’nin Amerika’nın suriye stratejisinin gerçekleştirilmesinde özel önemi yeri olabileceğini söylemişti.
James Jeffrey 2021 yılının mart ayı içinde PBS televizyonunun haber yayınında İdlib’de var olan seçenekler arasında en az kötü seçeneğin HTŞ olabileceğini açıklamıştı.
şu an HTŞ’nin lideri konumumda olan El Kaide kökenli Ebu Muhammed El Culani o günlerde kendilerinin artık terörist sayılmamasına ve gerekirse ABD ile çalışabileceğine Trump’ı ikna etmek için uğraşıyordu.
o günlerde durum böyleydi. Şimdi de HTŞ’nin İsrail-ABD güdümünde olabileceği söylentileri çıkınca ben de acaba bu doğru mu diye düşünmeye başladım.
eğer doğruysa bu ABD- İsrail büyük planının bölgemizde hayata geçirilmesinin çok hızlandığını da gösterir. bu nedenle Türkiye çok dikkatli olmak zorunda.
4 Aralık 2024 - Fotoğrafta o bakıştaki Amerika-Avrupa ilişkisi
3 Aralık 2024 - Türkiye’yi hedef alan evanjeliklerin Işık Ablası
2 Aralık 2024 - HTŞ büyük ABD-İsrail planının parçası olabilir
1 Aralık 2024 - Soyut sanatın müziği
30 Kasım 2024 - Trump’ın Türkiye karşıtı derin savaşçısı tekrar gündemde