İBB Roma’ya gazetecileri götürdükten sonra, ne alakası var bilmem ama şu tür sorular da soruluyor: Bu gazeteciler spor gündemini takip eden gazeteciler midir?
Yurtdışına götürülen gazetecinin oradaki gündemle alakalı olması ne zamandır geçerli bir kural Allah aşkına?
Buna benim dışımda dürüst cevap verecek bir tek Ertuğrul Özkök de olsa, bu alanda dürüst sadece ikimiz kalmış olsak da, yine de bir gerçeği vurgulamam lazım.
bir gazetecinin götürüldüğü yurtdışı gezideki en büyük amacı gittiği yerdeki haberi en iyi biçimde takip etmek katiyen değildir. asıl neden hiçbir zaman bu değildi ve bu meslek ileride hala var olacaksa yine böyle olacak.
normal bir gazetecinin götürüldüğü yurtdışı gezinden beklentisi cebinden mümkün olduğunca, ki ideali ‘hiç’tir, para harcamayarak iyi içki içmek, iyi yemekler yemek ve mümkün olduğunca çok evlilik dışı ilişki yaşamaktır.
Umarım beni okumuyorlardır ama kazayla okurlarsa nedense daima ciddi olmak zorunda olan ve bunu özellikle CHP gibi dünyanın en gayrı ciddi oluşumu söz konusu olduğunda bile yapabilen arkadaşlar gördüklerine kim bilir ne kadar kızacaktır.
ama kim kızarsa kızsın, doğrusu bu.
örneğin ben yıllar önce ilk çıktığım yurtdışı gezisinde Paris’e götürülmüştüm. gidiş nedenimi ne İstanbul’dan çıktığımda ne de Paris’e vardığımda biliyordum. Arkadaşlara biz neden buradayız yahu, sorusunu sormak o günlerde Saint Denis caddesinde mesleklerini yapmak için vücutlarını sokak ortasında teşhir etmekte olan kadınlara bakarken aklıma gelmişti ilk kez.
Yanımdaki diğer iki meşhur gazeteci de o an kafaları kızlarla meşgul olduğundan neden şehirde bulunduğumuzu öğrenmek için telefonla Turgut Özal’ın basın danışmanını aradı. Paris’teki konuyu öğrendik ama bunun bizi neden alakadar ettiği meçhuldü. kadınlarla bir süre ilgilendikten sonra güzel bir bistroya gidip kafaları çektik. ben biraz sarhoş olduktan sonra arkadaşlara da söyleyerek yalan bir haber yazdım, bu ertesi gün Hürriyet’te birinci sayfadan verildi. Hatta diğer iki arkadaş haberi atladıkları için fırça bile yedi.
güzel içmek, güzel yemek ve güzel olmasa bile birkaç evlilik dışı ilişki için gittiğim New York’ta ise kendimi ikinci gün Birleşmiş Milletler binasında buldum.
bu sevimsiz yerde ne işim var diye düşünürken başbakanın BM genel kurulunda konuşma yapacağını öğrendim.
BM genel kurulu zaten anlamsız bir oluşumdu. Başbakanın diyeceklerinin ne önemi olabileceğini düşünmek bile imkansızdı, bu nedenle iyi bir gazetecinin yapabileceği en doğru işi yaptım ve konuşmayı beklemeden oradan hemen çıkıp Village bölgesinde içki içmeye gittim. o akşam üstüne doğru bir evlilik dışı ilişki de kurmuş olmalıyım ama bunu şu an net hatırlamıyorum.
Sonra otelime gelince izlemediğim başbakanın konuşması hakkında övücü bir de haber yazdım.
Başbakan bir gün New York’ta Wall Street yöneticileri ile gazetede konuşmaya gelecekti. diğer gazeteciler onu takip işini taksiyle yapmaya girişti. ben eski bir New Yorklu olarak metroyla gittim ve tabii ki herkesten önce gazetenin önündeydim. gazete binasının yanında bir Irish bar vardı. içeri girdiğimde beni umursamazlıkla karşılayan Irlandalı barmen çıkarken içki içme hızıma duyduğu saygı yüzünden beni kapıya kadar geçirdi. Ayrılırken bana beyefendi bile dedi. Çıktığımda biraz geç kalmış olduğumu gördüm çünkü ne başbakan ne de gazeteci arkadaşlar vardı ortada. Onları bir daha hiç görmedim, hatta dönüş uçağını da kaçırdım.
Sonra gazeteye bile haber vermeden bir hafta ortadan kaybolmam üzerine yayın yönetmenim Çetin Emeç bana bundan sonra Ankara’nın batısında yurtiçi ve dışı gezilere katılma yasağı koydu. Bu bir daha hiçbir geziye katılmayacağım anlamına geliyordu. çünkü Ankara’nın doğusunda bir geziye katılmam prensiplerim gereği benim için zaten mümkün değildi. sonra yasak yumuşadı ve o güne kadarki gazetecilik başarımlarımdan dolayı Washington’a temsilci olarak bile atandım.
Washington’a gelen Tansu Çiller’i onu hiç görmemeyi başararak takip ettim.
Bu arada şu an düşünüyorum da Boston ve Washington’da gayrımeşru çocuklarım olması ihtimali var. bu konuda hiç araştırmacı gazetecilik yapmadım, yapmayacağım da.
bu ülkede iktidar bir gün değişirse gazetecilerin özellikle yurtdışı gezilerinde yukarıda sıraladığım asıl işlerine dönmelerini hasretle bekliyorum.