Kırıkkanat-Elif Şafak tartışması: Bu çağda intihal olabilir mi?

30 Ocak 2024

İki yazar arasındaki davadan tetiklenen intihal tartışmasını büyük bir ilgiyle takip ediyorum.

Postmodern dönemde sanat ile ilgili bir çalışma yapmaktayım, bu yüzden intihal tartışması daha da ilgimi çekti.

Çünkü postmodern sanat ve kültürde intihal diye bir kavram olabilmesi bile imkansız bana göre.

***

bunun nedenini biraz sonra açıklayacağım elbette ama ilk önce takip etmemiş olanlar için son intihal davasının bir özetini vermeliyim.

Yazar Mine Kırıkkanat, Elif Şafak’ın Bit Palas romanında kendi romanı “Sinek Sarayı”ndan intihal yaptığı iddiasıyla dava açtı. Anadolu 1. Fikri ve Sinai Haklar Hukuk Mahkemesi’nde görülen davada gerekçeli karar açıklandı. Mahkeme Elif Şafak’a 159 bin lira para cezası verirken kitabı yayımlayan Doğan Kitap’a da 83 bin lira maddi tazminat cezası verdi. Kırıkkanat taraflardan 10 bin TL de manevi tazminat kazandı.

***

Bunun üzerine edebiyat dünyasında yeni bir tartışmanın fitili ateşlendi: Elif Şafak intihal yaptı mı yapmadı mı? Bu arada 130 edebiyatçı Elif Şafak’a destek açıklaması yaptı.

***

Edebiyatçılar arasındaki yaptı mı yapmadı mı tartışmasına girecek değilim tabii ki. Ama ben herkesin bu çağda intihal kavramının olup olamayacağının sorgulaması gerektiğini söyleyeceğim.

***

şimdi anlatacaklarımı okuyunca baştan ‘bu, konuyla ne alaka’ denebileceğini biliyorum ama bana kısa süre izin verirseniz, alakasız gibi görüneni açıklayabilirsem neredeyse birinci yüzyıldan beri var olan intihal gibi kavramların çağımızda artık olabilmesinin oldukça zor olduğunu da göreceksiniz umuyorum.

***

sanatta modernizm geçmişe gerçek bir başkaldırıştı. Geçmişin reddedilmesi ve yeni olanı yapmakla ilgiliydi modernizm. Monet, Manet, Cezanne, Picasso, Jackson Pollock gibi büyük isimler yenilikten ne anlaşılması gerektiğini modern bakışları ile gösterdiler.

***

Sanatın gelişiminde her zaman olduğu gibi modern dönemin de sonu geldi. bu sonun ne zaman geldiği hakkında tartışmalar hala sürse de bugünkü amacımız açısından bu tartışmaya hiç girmeyip 1960’ların sonu diyebiliriz.

Ondan sonra ise adına postmodern mi, çağdaş mı yoksa güncel mi deneceği  hala tam olarak belirlenmemiş olan dönem başladı. modernin sanata bakışına bir tepki olarak gelişmişti bu. Postmodern kavramı bile bunu net gösteriyor olmalı. Modern dönem kendinden önceki döneme tepki olarak ortaya çıkmışken postmodern geçmişe dair  hiçbir şeyi reddetmiyordu. İçine yeni girilen dönemde yeni olanı üretmek farklı bir biçim almıştı artık. Sanatın biçiminin değil arkasındaki fikrin daha önemli olduğu söylenen bu yeni dönemde üretilen sanat geçmişten alınan fikirler ve geçmişte üretilmiş olanlarla yapılacak bir en iyi seçkiler kombinasyonu ile üretilmiş olabilecekti artık.

***

Yeni dönemin sanat üretiminde parodi ve taklit, hatta geçmişte yapılmış bir işin aynen, üzerinde hiçbir değişiklik yapılmadan sahiplenilmesi bile artık meşru, kabul edilebilir olmuştu.

***

bu dönemde ‘estetik deha’nın artık yok olduğunu ve post modern dönemin aslında bir sahtekarlık dönemi oluğunu da söyleyebilirsiniz. Bununla bir tartışmam yok, hatta size bazı şartlar altında katılabilirim de. Ama burada önemli olan postmodern dönemde özgün üretim kavramına artık  yeni tanımlar verilmekte olduğunu görebilmektir.

***

bu bağlamda Aveline Lesper yazdığı ‘Çağdaş Sanatın Sahtekarlığı’ kitabıyla kültürde büyük bir tartışmaya yol açtı. Postmodern üzerine çalışmamın da bu tartışmayı analiz ederek bitmesini umuyorum.

***

Cindy Sherman (1946) ‘İsimsiz Film Kareleriyle’ (1977-80) postmodern parodi ve taklit sanatının en erken yorumcusuydu. İyi bilinen film sahnelerinden kendisinin de içinde yer aldığı 69 siyah beyaz fotoğraftı bu eseri.

hatta bazı  postmodern sanatçılar arasında başkalarının çektiği fotoğrafı reprodüksiyon ile yeniden üretip altına imzalarını atanlar bile var. 

***

bu tür ‘sanatı’ savunduğum sanılmasın sadece bu sanatın arkasındaki düşünce sistemini anlamaya çalışıyorum. Öyle görünüyor ki geçmişte yapılan işlere yaklaşımı böyle olabilen bir dönemde intihal bile meşruluk zemine çekilmek istenebilir, dolayısıyla yaşadığımız dönemin ruhunda intihal kavramının pek yeri yok gibi gözükmekte maalesef.

***

Yukarıda dediğim gibi birinci yüzyılda plagiarus kavramı vardı. bu bir şeyi veya kişiyi kaçırmak anlamına geliyordu. Şair Martial o dönemde ‘plagiarus’ diyerek birilerinin kendi şiirinden cümleleri kaçırdığını söylemişti.

***

özelikle edebiyat dünyasında intihal suçlaması yüzyıllar içinde daima görüldü. T.S. Elliot intihal için ‘henüz gelişmemiş şairler şiiri taklit eder, usta şairler çalar, kötü şairler ise aldıklarını berbatlaştırır’ demişti.

***

geçmişin deneyimleri, birikimi  üzerine gelişen edebiyat dahil sanat oldukça intihal suçlamasının daima olacağını söylemek mümkün. Özelikle tanımladığım bu dönemde intihalin deneyimli edebiyat profesörleri tarafından bile tespiti çok zor olmalı. Bazıları  bunu intihal tespiti için hazırlanan Turnitin gibi bilgisayar programları ile yapmaya çalışıyor. bu da çok tartışmalı bir yöntem. Günümüzün konusu olan yapay zeka bir roman veya makale istendiğinde sadece geçmişteki iyi örneklerden en  iyi seçkiyi yaparak onu önümüze sürüyor. Bu yüzden Noam Chomsky ChatGPT’nin  yüksek teknoloji intihali olduğunu söylemişti. 

***

göstermek istediğim gibi entelektüel ortam karışık  ve tanımsız, bazı sınırlar belirsiz. Postmodern tarzda belirsizlik yüceliğe (sublime) işaret eder. bu yüzden dönemimizde intihal var derken çok dikkatli olunması gerekiyor. 

Mine Kırıkkanat  ile Elif Şafak arasındaki tartışma hakkında da fikir bildirirken bu yüzden çok itinalı olmak lazım.

10Haber bültenine üye olun, gündem özeti her sabah mailinize gelsin.