Küresel savaş çağında iyimserlik (İsyankar sessizlik)

20 Ekim 2023

10. Uluslararası İstanbul Bienalinde “İmkansız değil üstelik gerekli de. Küresel savaş çağında iyimserlik” temalı bir sergi ilgi çekmiş ama bir hayli de eleştiri almıştı.

Eleştiri getirenler küresel savaşların yaygınlaştığı bir dünyada iyimserlik artışının o savaşların yeterince eleştiri almadığı bir ortam oluşturacağını söylemişti.

***

Bölgemizde yaygınlaşma ihtimali olan bir savaşı kaygıyla izlerken bu eski tartışmayı yeniden hatırladım.

Eleştiriyi getirenlerin kaygılarını ve çıkış noktalarını çok iyi anlamakla birlikte sanatın alanında olduğumuzdan buna pek katılmıyorum.

Çünkü sanat eserleri bir yandan iyimserlik gösterseler bile aynı zamanda  o kadar ince o kadar derinden eleştiri getirebilir ki, bu, en inançlı savaş karşıtının bile itiraz edemeyeceği bir şey olabilir.

***

Ben her şeyin çok daha ağır bir kan davasına dönüşüp savaşın hiç bitmeyeceğinden korktuğum israil ve Gazze’de olup biteni izlerken bugün kökenleri bölgede olan iki kadın sanatçının iki eseri aracılığıyla savaşa bakmaya çalışacağım.

***

eserlere bakmadan önce az bir teorik arka plan lafı da etmeliyim. Bu bahsedeceğim iki sanatçı da çağdaş diye tanımlanan sanatçılardır. 

Modern dönemin estetik kaygıları ve biçimciliğe vurgu yapan tavrı, kendisini elit veya yüksek sanat diye tanımladığı  yaklaşımı ve kendinden başka her sanatı kitsch kategorisine koyan olumsuz konumu sona erip post-modern döneme geçtiğimizde hemen her şey sanatın meşru konusu olmaya başladı ve sanat yapma biçimleri de değişti, çoklaştı. Modern dönemde sanatçıların çoğunun yanına bile yaklaşmadığı savaşlar ve terör, cinsiyet algıları  sanatın esas konusu çağdaş ile birlikte olabildi. işte biraz sonra iki eserini göreceğimiz iki kadın sanatçı bugün çağdaş sanatın saygın temsilcileridirler.

***

ilk ele alacağımız Shirin Neshat’ın imzasını taşıyan ‘İsyankar Sessizlik’ adlı eser.

Modern dönemde izleyici saat eseri  karşısında pasif durumdaydı. Çoğunlukla müzelerde, galerilerde bakılan eserin genelde kabul görmüş anlamını içselleştirmeyle görevli gibiydi izleyici.

Ama çağdaş sanatta izleyicinin  daha aktif olması ve baktığı eserin göstergelerini daha aktif yorumlayıp kendi anlamını bulması isteniyor. Michel Foucault eserleri anlayış biçimimiz söylem ve deneyimimizle ilişkilidir demişti. Yani deneyim ve söylemleri farklı her izleyici aynı sanat eserinden farklı sonuçlar çıkarabilecektir.

***

İsyankar sessizliğe ilk baktığımızda eğer hakim ideolojinin tesiri altındaysak bundan radikal İslami köktenci terör iması çıkarabiliriz. Terör yorumuna gitmeyenler ise  batı dünyasının İslam’daki olumsuz cinsiyet rollerine yönelik bir algı oluşturabilir.

Shirin Neshat’ın bu eseri  bu iki algıyı da destekliyor gibidir. 

oysa kadının yüzündeki yazı bir İran feminist şirinden alınmış bir bölümdür.

bu şiirden yola çıkarsak, yüzünü açıp şiiri  yüzüne taşıyan kadının elindeki silah da radikal İslami köktenciliğin bir işareti olmak yerine ataerkil düzene karşı bir feminist isyanın sembolü de olabilir.

***

Sanatçı bize önyargılarımızı sorgulatmaya ve önyargılarımızı yeniden düşündürmeye çalışıyor bu eseriyle.

Gördüklerinize nasıl hangi söylemlerimizle baktığımız gerçek algımızı değiştirir diyor Shirin Neshat burada.

***

İsrail ve Gazze’de yaşananlara uygun olduğundan bugün ele alacağım ikinci eser Mona Hatoum’a ait Asma Bahçesi adını taşıyor.

Bu eser çağdaş sanatın yeni sanat dallarından biri olan bir yerleştirme eseri.

Kum torbalarından oluşan bu siper kapalı alanda sergilenebildiği gibi açık havada da gösterime çıkabiliyor.

siperdeki kum torbalarının arasında yeşillikler doğmuş. büyüyorlar ve belki de bir süre sonra kum torbalarını tamamen kaplayıp onları yemyeşil yapacaklar. 

Mona Hatoum diyor ki bu tür siperler (sınırlar) bizim bölgemizde hep varlar ve hep bizi birbirimizden ayırıyorlar ama bu siperler aslında bizim beynimizde olduğundan aramızda setler, sınırlar oluşuyor. bu siperde  yeşiller çıkınca beynimizdeki ideolojik  siperlerimizi de sorgulamaya başlayabiliriz ve o siperleri sonunda tabiatın bir parçası olarak görüp onları artık yok farz edebiliriz.

Hamas’ın ilk önce sınırları yıkıp sivilleri öldürdüğü ve İsrail’in de Gazze’de sınırı yıkıp acılara neden olduğu bir dünyada bu iyiniyetli bir çaba mı?

evet büyük ihtimalle öyle, ama Mona Hatoum bu eseriyle birbirimize karşı kurduğumuz siperlerin mantığını da sorgulamaya çağırıyor bizleri.

10Haber bültenine üye olun, gündem özeti her sabah mailinize gelsin.