Amerikan Du Pont şirketi, naylon çorapları ilk kez piyasaya 15 Mayıs 1940 tarihinde sürdü. Satış önceden ilan edildiğinden o gün kadınlar arasında bir çift çorap alabilmek için kavgalar çıktı, bir tür isyan yaşandı. O güne “Naylon Günü” denildi. Bu popülerliğin nedeni, şirketin çorabın dayanma gücünün neredeyse sonsuza kadar olduğunu söylemesiydi.
Satıştan bir yıl önce yine New York’ta düzenlenen dünya fuarında sihirli, gizemli maddeden yapılan çorabın yakında piyasaya sürüleceği açıklanmıştı. Bir yıl sonra da söz tutulunca ilgi haliyle büyük oldu tabii ki.
İlk külotlu çoraplar, naylon çorapların üst kısımdaki streç naylonlara iliştirilmesi yoluyla üretilmişti ve bu nedenle iliştirilme sınırları açıkça gözüküyordu.
Bu çorapları düzgün biçimde giyebilmek için kadınların külotlu çorabı neredeyse çenelerine kadar çekip uzatmaları gerekiyordu. Ancak bu şekilde çorap bacağa ve ayağa tam olarak oturuyordu.
Tabii ki böyle giyme zorunluluğu ilk külotlu çorapların popüler olmasına fazla katkıda bulunamadı. Bir süre sonra satılan her külotlu çorap paketinde, nasıl giyilmesi gerektiğini anlatan kılavuzlar da koyuldu.
Külotlu çorap tarihinde Sally Rand adlı striptizcinin de rolü büyüktür.
İlk modellerde eklenme yerinin belli olmasına karşı çıkan striptizci, üstünde sadece bu külotlu çorapla görüldüğü bir fotoğrafını çektirdi ve şirketin müdürüne gönderdi.
İliştirdiği notta ise sahneye bu çorapla çıktığında tamamen çıplaklık görüntüsü verebilmesi için o eklenme yerinin görülmesinin istemiyordu.
Bayan Sally, külotlu çorapların bacağı ve vücudu daha güzel gösterebileceğini anlamıştı ve mesleğinde kullanmak için en güzel yolu bulmaya uğraşıyordu.
Fotoğraf, şirketin başkanına iletildi. Bu fotoğrafı eşinin bulup bulmadığı ve bulduysa neler yaşandığı bilinmiyor ama şirket bu şikayeti haklı bulup eklenme yerinin bulunmadığı bir külotlu çorap icadına girişti.
“What We Wore” adlı çalışmasında Ellen Melinkoff, “Külotlu çorapların bacakları ‘edit ettiğini’, kılları, bazı izleri ve selüliti gizlemeye yaradığını” yazdı (Encyclopedia of Culture s.375). Firmalar külotlu çorabın gerçek değerinin burada yattığını anlattılar satışlarında. Seksilik boyutu daha sonra işlenmeye başlandı ve bunda öylesine başarılı olundu ki külotlu çorap fetişizmi bile oluşturuldu. Erkekler de bir tuhaf zaten, neyi bulurlarsa ondan bir fetiş yaratabiliyorlar. İlk önce jartiyer ve naylon fetişi oldu, sonra da külotlu çorap fetişi yaratıldı. Çıplak bulsalar bu sefer de ayak-bacak fetişi favori tabii ki.
Sadece Amerika’da yılda yüz milyar küsur çift külotlu çorap satıldığı söyleniyor. Anlayacağınız bu bayağı büyük bir endüstri haline dönüştü ve sektörde rekabet de hayli fazla.
Yine Amerika’da North Carolina Eyaleti’ndeki Glen Raven Mills şirketi, Panti-Legs adını verdiği ilk külotlu çorabı 1959’da piyasaya sürdü. Ama bu sefer, 1940’ta naylon çoraplar ilk kez piyasaya çıktığı günkü gibi kimse heyecanlanmadı, haber bile olmadı.
Açıkça söylemek gerekirse, kimse bu yeni ürünle ne yapacağını, nasıl kullanacağını tam olarak bilmiyordu. Şirketin başkanı Ellen Grant, eşinin naylon çorap ve jartiyerden şikâyet etmesine kulak kabartmış ve bir şeyler yapılmasını emrindekilerden istemiş. Bunun üzerine de şirket, şikayetleri ortadan kaldıracak bir ürün düşünmüş.
Evet dayanıklıydı ve evet bacak bakımını tam yapamamış kadınlara bazı kusurlarını ve selüliti saklama imkanını getiriyor olabilirdi ama naylonların giyilmesi çok zahmetliydi. Özellikle jartiyer giyilmesi zorunluluğu kadınlara itici ve zor geliyordu. Jartiyeri ortadan kaldıran bir naylon icat etmek gerekiyordu. Bu ihtiyaç nedeniyle sonunda külotlu çoraba da ulaşıldı.
Tam arayışlar sürerken külotlu çorabı artık zorunluluk haline getiren bir moda başladı.
Tarihi ayrı yazılması gereken mini etek Londra’da Mary Quant adlı bir kadın tarafından yaratıldı ve 1960’larda çılgınca eğlenmekte olan Londra’da birden tuttu. Oradan Amerika’ya ve Hollywood filmleri yoluyla da dünyaya yayıldı.
Jartiyerli naylonları mini etekle giymek imkansızdı ama bir çorap da lazımdı. Çünkü özellikle süper mini etekler, kadınları neredeyse çıplak bıraktığı için, kusurları ve görülmemesi gereken noktaları gizleyecek bir çorap tasarımına acilen ihtiyaç vardı. Bugün bildiğimiz anlamda külotlu çoraplar, işte bu ortamda yaratıldı ve piyasada da çok tuttu.