Bence Trump başkanlığı hem toplumumuzda hem de siyaset düzeyinde yanlış anlaşılıyor. Açıkça söyleyeyim, ‘Birbirimize telefon açarız sorunları çözeriz’ yaklaşımı bizim açımızdan hayli sorun yaratacaktır. bunların neler olabileceği Trump’ın ilk başkanlığında Amerika’da yaşanmış ve tecrübeli gözsüz görülemeyen bazı olaylara bakınca anlaşılabiliyor. bu olaylarsa ne yazık ki Trump’ın yeni başkanlık döneminin hem Türkiye hem de bölgemiz açısından hayli sorunlu ve hatta son derece tehlikeli olacağını gösteriyor.
ilk başkanlığının başından sonuna kadar ben Washington’da gazeteci olarak onu izlemiş olduğumdan sizlerin onu anlamak açısından tecrübeli gözsüz kalmanız mümkün değil.
Trump ile birlikte ABD’de öyle bir süreç başladı, perde arkasında öyle vahim olaylar yaşandı ki onun başkanlığının bu yeni döneminin ne anlama geleceğini ancak bu gözden kaçırılmış olayları anlayarak görebiliriz.
Bu yüzden bugün sizleri küçük bir yakın geçmiş yolculuğuna çıkarıp ilk başkanlığı döneminde Trump’ın Amerika’da hangi tehlikeli güçleri harekete geçirmiş olduğunu ve o güçlerin bugünü nasıl belirleyeceğini hatırlatacağım. Bu anlatacaklarımı öyle kolayca haberlerde, yorumlarda göremezsiniz, bunları sadece Washington’da sağlam kaynakları ve bağlantıları olan tecrübeli bir gazeteci görebilirdi.
Trump’ın ilk başkanlık dönemini başlatan seçim henüz sürerken Washington’da Beyaz Saray’a yürüme mesafesinde K caddesinde bir düşünce üretim merkezinde bir kutlama partisi düzenlendiğini öğrenmiştim.
bu düşünce kuruluşu Amerika’nın önde gelen neocon ve evanjelist çevrelerinin buluşup birlikte özellikle bölgemiz hakkında stratejiler ürettiği kuruluştu. Gayet tabii ki arzu edenin derin devlet olarak da adlandırabileceği bu kuruluş henüz bitmemiş olan seçimin sonucunun Trump’ı işaret ettiğini hesap edince bir erken kutlama partisi düzenlemişti.
evanjelist ve neocon çevreler Trump’ın başkanlığında aslında yönetimde kendilerinin olacaklarını gördüklerinden erken kutlama yapıyordu.
parti haberini duyduğumda ben Dupont Circle’daydım. yürüyüp gittim adresin kapısına, amacım kimlerin o partiye katılacağını görmekti.
daha sonra Trump yönetiminde ulusal güvenlik mekanizmasının içinde önemi yerlere gelecek, dışişleri bakanı ve savunma bakanı, CIA başkanı olarak atanacak tüm isimler ortaydı: Amerikan ulusal güvenlik camiası içinde türkiye düşmanı olarak bilinen tüm isimler partiye gelmişti.
bu isimler arasında bugün Türkiye’de var olduğu tartışılmaya başlayan kürt devleti haritasını masa başında çizmiş evanjelist neocon grubun önde gelen isimleri de bulunuyordu. çoğu aynı zamanda israil çifte vatandaşı olan bu devlet görevlilerinden biri bu haritayı bana yıllar önce Clinton başkanlığı döneminde Pentagon’da göstermişti.
bugün tartışılmaya başlanan o haritada güney sınırımızda suriye ve ırak topraklarında kurulacak ve Türkiye’den de alınacak toprakla güçlendirecek bir kürt devleti gösteriliyordu ve neoconlarla işbirliği içinde olan evanjelistler tarafından çizilmişti.
ben Trump yönetimi henüz daha işe başlamadan madem bu evanjelistler bu kadar Türkiye ile ilgili ve başkanlığı süresince Trump’ı da yönlendirecekler, o zaman da ben bunları biraz araştırmalıyım diye işe girişmiştim.
araştırdıkça, öğrendikçe olağanüstü ezoterik ve hurafelerle dolu tuhaf bir dünyanın içine düşmüştüm. bu çevreler İsrail’in Armageddon denen büyük savaşa doğru gideceğini ve bu savaşla birlikte İsa Mesih’in de gökyüzünden ineceğini düşünüyorlardı.
Bunlara göre Armageddon ikinci bir savaş olacaktı. birinci savaş ise bölgede onlara göre kötülüğü temsil eden bir ülkeyle İsrail arasında olacaktı. işin ilginci bu çevrelerin çıkardıkları kitaplarda ve radyo konuşmalarında bu ilk savaşın yaşanacağı ülkenin türkiye olması ihtimali de anlatılıyordu.
Hatta bu çevrelerin okuyup tartıştığı 2014 yılında basılan Turkey Invades Israel-Halfway to Armageddon (yazarı Caig White) adlı kitapta Türkiye’nin Israil’i nasıl işgal girişiminde bulunacağı ve israil vatandaşlarının bu birinci savaş ile ikinci büyük savaş arasında güvenle yaşamaları için bir yeni toprağa ihtiyacı olacağı ve bunun da güney sınırımızda kürt devleti adı altında kurulacak toprak olacağı düşünülüyordu.
benim gibi seküler bir insanın inanması son derece imkansız olan bu fikirlere başkan Trump inanıyor muydu bilmiyorum. ama hem ülkesi içinde hem de dış politikada neocon ve evanjelistlerin desteğine ihtiyacı olduğundan en azından inanıyormuş gibi davranıyordu.
ilk başkanlık dönemi başlar başlamaz bürokrasinin her düzeyi bu çevrelerin onayladığı isimlerle dolduruldu.
Neocon evanjelist koalisyonu Washington’u ele geçirme operasyonunun başarıyla tamamlandığını kongre binasına çok yakın bir adreste bir incil müzesi kurdurarak ilan etti. bu çevrelerin inanmakta olduğu Armageddon’a giden olayların da anlatıldığı bu müzeyi dünyada bir tek Netanyahu tebrik etmişti. Daha sonra turizm bakanını da gönderip özel mesajlarını iletti bu çevrelere.
Trump göreve başlamadan önce Netanyahu Washington’a Mossad’ın başkanı Yossi Cohen’i göndermiş ve o da başta Trump’ın damadı Jared Kushner ile birlikte çalışıp İsrail’in Evanjelist çevrelerle nasıl ortak hareket edebleceğini araştırmıştı.
Jared Kushner, Trump tarafından yönetimin İsrail işlerini koordine etmekle görevlendirildi. Netanyahu Trump başkanlığı döneminde her ABD’ye gelişinde çoğunlukla Kushner’in babasının New Jersey’deki evinde, Kushner’in eski odasında kalıyordu.
anlatılan hurafelere aynen inanan evanjelist milyarder Sheldon Adelson ve eşi Miriam, Trump ile New York’ta Trump Tower’da ve Adelson’un Los Vegas’taki otelinde defalarca görüştü. toplantıların tek gündemi vardı, Israil’de bir gazetenin sahibi de olan Sheldon ve eşi Miriam Kudüs’ün israil başkenti olması mücadelesinin başını çekiyordu. Hatta abd Trump’ın emriyle büyükelçiliğini Kudüs’e taşıdığı gün Miriam’ın sevinçten ağladığı biliniyor. daha sonra Trump Miriam’a Presidential Medal of Freedom madalyası da verdi.
Abd büyükelçiliğinin kudüs’e taşınmasının İsrail’de kutlandığı toplantıya Jared Kushner ile birlikte Sheldon Adelson ve ABD hazine Bakanı Munchin de katıldı. Trump’ın kızı da oradaydı. toplantıda hazine bakanı ve Sheldon Adelson’un o günlerde israil’i en çok eleştiren ülke olan Türkiye’den bunun hesabını sormaya yemin ettikleri anlaşıldı.
işte bugüne kadar pek tartışılmayan bazı gerçekler böyle. şimdi soruyorum size, bu güçlerin kontrolünde bir Trump’ın başkanlığının Türkiye açısından çok olumlu olabilmesi mümkün mü?