Hayata Schopenhauer gibi bakmama neden olan birçok gelişme var.
Bunlardan bir tanesi de şu: ülkedeki fiyatlara ve kendi mali durumuma baktıktan sonra ‘Artık dışarda yemek yemeyi bırakmak, ne bırakması hatta bunu düşünmeyi de unutmak zamanı geldi galiba’ diye düşündüğüm andan itibaren Türkiye birden restoranları ile Michelin yıldızlarını toparlamaya başladı. bu benim gibi hem yemeyi hem de bunun üzerine düşünmeyi ,teorisini yapmayı seven bir insan olarak son derece acı bir gelişmeydi.
Dahası gitmek isteyip de artık gidemediğim restoranlar hakkındaki yazıları ya Oray Egin ya da Ertuğrul Özkök’ten okumak acıma tuz basan bir gelişmeydi.
Özkök arada bir seni yemeğe çıkarayım diye yalan söyleyerek acımla oyunlar da oynuyor.
Hayatında hiç iki Michelin yıldızlı restoranda yemek yememiş bir insandan bu tür yemekleri özlemesini beklemek manasız da olur tabii .
ama ben bir şans veya bugünkü durumuma bakarsanız bi şanssızlık olarak bir zamanlar Hürriyet gazetesinde Mr.Gurme imzasıyla yazılar yazan bir insandım. Bu,e başkasının parasıyla istediğim restoranda yemek yiyebilmek demekti özetle.
Alışmış kudurmuştan beterdir denir ya, şimdi bu tür yemekleri işte bu yüzden özleyebiliyorum. Ama şu anda durumum o restoranların ancak park ücretini, o da belki, ödememe yetecek durumda.
şimdi sadece artık tadamayacağım yemekler hakkında teori yaparak kendimi kandırıyorum.
Slavoj Zizek izlemeden yazdığı bir film eleştirisi hakkında elinizde iyi bir teori varsa gerçeklere ihtiyacınız olmaz demişti. Ben de yemek teorimi iyileştirdikçe yakında yemediğim yemekler hakkında eleştiriler yazmaya bile başlayabilirim.
ancak yemekte teorik altyapımı geliştirmek için çalışırken iyi bir dadacı olarak entelektüel terör yaratabileceğim konuları hiç atlamamaya da çalışıyorum.
Özellikle Michelin yıldızı bağlamında fine dining alemini sarsacak, rahatsız edecek bir konu bulabilir miyim diye sürekli bakınıyorum. Özellikle bu konuya takmış olmam İstanbul’da düzenlenen ve kaçınılmaz biçimde Özkök tarafından yazılan son Michelin yıldızı dağıtım töreni sebebiyleydi tabii ki.
sonunda aradığımı tabii ki buldum. Arayan sonunda belasını da bulur deyişi var ya, doğru olmalı ki bu defa da aradığımı bulmam fazla zaman almamıştı.
Malum çağımız bildiğimiz anlamıyla medeniyetin sonunun geldiği ve dijitalleşme ile gelen çeşitli abuklukların üst üste yaşanabildiği bir çağ.
bunlardan en sonuncusu ‘hayalet mutfak’ diye bilinen kavramdır. buna cloud mutfak’ da diyorlar.
Bulut kavramından anlamışsınızdır ama ben özetleyerek anlatayım yine de, siparişi dijital veya cep telefonundan (mesela uber eats ile) alan bir mutfak var ama bunun yemek yenen bir mekanı ve masaları yok. sadece sipariş alınınca yemek pişiriliyor ve sipariş edene sıcak olarak servis ediliyor.
Bu tür servis veren hayalet mutfakların sayısı Istanbul’da çok artmaya başladı. 2021 yılında kurulan ‘Avane Cloud Kitchens zaten faaliyet gösteriyordu. ’Rafinera CLoud kitchen’ ise Ağustos 2022 itibarı ile Yeniköy’den Ortaköy’e, Etiler’den Levazım’a, Esentepe’den Maslak’a, Beyoğlu’ndan Nişantaşı’na kadar birçok noktada servis verdiğini söylüyor.
örnekleri hem ben arttırabilirim hem de bu hayalet mutfakların sayıları daha da artacak gibi görünüyor. Trend bu yönde…
diyelim ki X bulut mutfak sistemindeyiz. X’in bir dağıtım merkezi var ve her gün çeşitli semtlerdeki mutfaklara yemek malzemesi dağıtıyor, daha sonra siparişin geldiği semte göre oradaki mutfak yemeği pişirip kurye ile siparişi verene gönderiyor
şimdi tamamen dadacı yıkıcı bir duyguyla diyorum ki Michelin müfettişleri yerleşik bir restoranı denemek için İstanbul’a geldiğinde bu bulut mutfakta pişirilen yemekleri beğenseler ve o yıl bu mutfağa restoranı olmadığı halde 3 yıldız verseler güzel olmaz mıydı. Michelin yıldızı verilmesinin kriterlerine bakarsanız, olabileceğini de görürsünüz
Michelin Yıldızı olağanüstü yemekler sunan restoranlara veriliyor. Her yerde uygulanan 5 kriter dikkate alınıyor: malzeme kalitesi, lezzetlerin uyumu, pişirme tekniklerine hakimiyet, şefin kişiliğinin yemek deneyimine yansıması ve en önemlisi, müfettişlerin ziyaretleri arasındaki tutarlılık.
gördüğümüz gibi iyi yemek yapan bir bulut mutfağının bu kriterleri tutturmasına bir engel katiyen yok.
eğer bu dediğim bir gün gerçekleşirse, ben hem fine dining aleminden intikamımı almış olacağım ve tarihte ilk defa olmayan bir restorana Michelin yıldızı verildiğinden dolayı Istanbul’da skandal çıkacağından bu da entelektüel terör arayışımı tatmin edecek.
23 Aralık 2024 - Yanı başımızdaki tehlikenin bilemiyorum farkında mıyız?
22 Aralık 2024 - Düşünmeyi besleyen tartışma… Yeniden
21 Aralık 2024 - Yılbaşı yaklaşırken
20 Aralık 2024 - Sokak sanatının büyük sanatçısı
19 Aralık 2024 - Serdaramus’un 2025 yılı için 10 Beyaz Türk kehaneti