Change maker’lara çok ihtiyacım var!

Oyunu bozanlar, hep daha iyi, daha eşit, daha adil, daha vicdanlı, daha etik, daha yeşil, daha kapsayıcı ve topluluk odaklı kişilerdir. Çevresindeki sorunlara duyarlıdırlar, çözüm odaklı düşünürler ve harekete geçerek fark yaratırlar.

6 Ocak 2025
Yeni fikir yaratın, olanı sorgulayın, iyi örneklere bakın, dünyayla yazışın, ilham alacağınız işler, fikirler bulun, parçası olun, öğrenin, planınızı yapın ve oyunu bozun. İster toplum ve toplulukla, ister iş dünyasında isterse diğer alanlarda olsun fikrinizi ve kendinizi ortaya koyun.

Change maker, tüm dünyada kullanılan ve benim çok sevdiğim bir kelime. Bendeki tam karşılığı ‘oyunu değiştiren’ veya ‘oyunu bozan’. Karışmasın, ‘oyun bozan’ değil, ‘oyunu bozan’.

“Oyun bozan”, genelde çocukça veya bencilce bir tutumu ima eder; genellikle olumsuz bir çağrışım taşır ve bir kişinin bir oyunu yada akışı gereksiz yere bozması, iş birliğini reddetmesi anlamına gelir. Sana anlatılan, herkesin bilip kanıksadığı, içine doğduğun kurallar, gelenekler, alışkanlıklar hatta tabular bile içine girer.

“Oyunu bozan” ise stratejik, cesur ve fark yaratan bir eylemi anlatır; cesaret, kararlılık ve dayanıklılık içerir. Bir durumu bilinçli olarak değiştiren veya mevcut düzeni yıkan ama bunu genellikle olumlu bir amaç için yapan kişi ya da topluluk anlamına gelir.

Ailede, mahallede, okulda, iş yaşamında ve girdiğimiz her toplulukta birilerinin koyduğu ve daha az ve rütbeli kişiler tarafından benimsenen, korunan, değiştirmek istediğinizde karşınızda birileri ya da en tepedeki kişilerin isimlerini duyduğunuz ‘oyunun kurallar’ vardır hep. Her ortamda her toplantıda değişim, teknoloji, çeviklik, hız konuşan büyüklerimiz daha çok insanı mutlu edecek ya da yeni gereksinimlere uyum için atılacak en küçük adımda bile karşımıza dikilirler. Aslında yaşınız ilerledikçe ve ‘kariyerinizde en iyi yaptığınız işleri’ düşününce aklınıza ilk gelen işler, engellemelere ve karşınıza bir sürü engel çıkarılmasına rağmen yaptığınız değişim ve etki yarattığınız işler oluyor.

Her işin ayrı bir amacı ve felsefesi var

Benim en çok da aklımda kalan işlerim, yüzyıllardır kullanılan ve kamyondan direkt satış-sıcak satış- sisteminden, el terminalleri ile sipariş sistemine geçişimizde yaşadığım çok zorlu yolculuktu, üstelik tek şehirde değil, aynı anda dört farklı şehirde, arkasından satın alma ile gelen Marmara 34 birasına yeni kimlik yaratma ve pazarda kendi şirketime yeni bir rekabet yaratma, yeni oyun yazma hikayem, hemen arkasından birayı daha  premium yapmak  için Miller’ın lansmanı, Moskova’ya gidiş ve bir Türk markasını dünyaya tanıtma işim, şimdi de yeni bir oyun bozma hikayem nesiller arası işbirliğini büyütme ve üçüncü çeyrek planları yaptıran Genwise’ işim. Her işin ayrı bir amacı ve felsefesi var ve çok net. Sistemi ve yapıyı değiştirmek, oyunu bozmaya ‘oynamak’.

Asıl heyecan burda, yaptığınız her işte kalbiniz atacak, eliniz terleyecek, anlatırken sesiniz titreyecek, sabah işe gitmek için yataktan kuş gibi kalkacaksınız. Elinizi taşın altına koyacaksınız, eyleme geçeceksiniz, problem yaratan değil, çözüm üreten olacaksınız,.

Yeni fikir yaratın, olanı sorgulayın, iyi örneklere bakın, dünyayla yazışın, ilham alacağınız işler, fikirler bulun, parçası olun, öğrenin, planınızı yapın ve oyunu bozun.

İster toplum ve toplulukla, ister iş dünyasında isterse diğer alanlarda olsun fikrinizi ve kendinizi ortaya koyun.

İşte tam da bu yüzden, ‘kötü ile devam etmeyip, sistemi sorgulayıp oyunu bozan’ cesur insanlara ihtiyacım var.

Önce iyi gitmeyen şeyleri görerek ve söyleyerek başlamak gerek

En çok da benim daha iyi bildiğim iş dünyasında.

Oyunu bozmak için ne çok yaşa, ne büyük bir pozisyona, ne de başka büyük kaynaklara ihtiyacımız var.

Önce iyi gitmeyen şeyleri görerek ve söyleyerek başlamak gerek. Sonra, onun yerine ne koyacağını kolektif bir şekilde düşünerek, araştırarak ve tartışarak bulmak.

Oysa düzen bozulmasın diye yarattığımız korku veya küçük düşürücü mekanizmalar, her oyunu değiştirme eylemine karşı anında ve otomatik olarak farklı cümle ve hareketlerle devreye girer:

“Daha dün geldin, bizim yirmi yılda çözemediğimizi bir günde mi çözeceksin?”

“Patron öyle dedi, ben elçiyim.” (‘Soru sorma, cevap alamazsın’ anlamında kullanılır.)

“Böyle gelmiş böyle gidiyor. Değiştirmek için Don Kişotluğa soyunan çok oldu ama hepsi gitti, ben hâlâ buradayım.”

“Neden bunlara kafa yoruyorsun? Yorma kendini. Sana dokunan bir tarafı yok ki.”

Mevcut düzendeki bozuklukları mesele eden, olan bitenin yanlış olduğunu görüp cesurca meydan okuyan ve yeni bir yol açan kişiler, değişim öncüsü ya da ‘oyunu değiştiren’ olurlar.

Asıl fark yaratan kişiler; insanların birlikte olmaktan ve birlikte çalışmaktan keyif aldıkları, ilham veren kişilerdir.

Oyunu bozan veya değiştirenler bazen evin en genç üyesi, bazen işe en son başlayan genç bir mühendis, bazen de öğretmen değil öğrencisi olur.

Oyunda iyi köşeleri tutanlar, bırakın oyunu değiştirmeyi; oyunu değiştirmemek ve mevcut düzeni korumak için büyük çaba sarf ederler.

Elde ettikleri tüm ünvanlar ve mal varlıkları, yanlış giden düzen üzerinden geldiği için, düzenin devam etmesi adına direnirler.

Daha iyi bir hayat yaşamak istiyorsak, her yerde – dünyada, işte, mahallede – daha iyi insanlara ve liderlere ihtiyacımız var.

İşte oyunu bozanlar, hep daha iyi, daha eşit, daha adil, daha vicdanlı, daha etik, daha yeşil, daha kapsayıcı ve topluluk odaklı kişilerdir. Çevresindeki sorunlara duyarlı olan, çözüm odaklı düşünen ve harekete geçerek fark yaratan kişilerdir.

Oyunu bozanların ortak özellikleri nelerdir?

Onlar, genelde mevcut düzeni sorgular, cesur adımlar atar ve topluma, iş dünyasına ya da çevreye olumlu bir etki bırakmak için çalışır.

Ortak özelliklerine bakarsak, çevresindeki problemlere kayıtsız kalmaz, sorunu fark eder ve görmezden gelinen konuları gündeme getirir, insanların dikkatini çeker.

Sorunları fark etme yetenekleri öne çıkar.

Sadece sorunları dile getirmekle kalmaz, aynı zamanda çözüm önerileri getirir. Önerilerini paylaşarak ve fikir toplayarak büyütürler. Çözüm üretirken yaratıcı, yenilikçi ve stratejiktirler.

Mevcut düzeni sorgulamaktan çekinmezler. Cesur, kararlı ve dayanıklıdırlar. Eleştirilere ve zorluklara rağmen hedeflerinden vazgeçmez, geri adım atmazlar.

“Ben” yerine “biz” diyen bir yaklaşımları vardır. İnsanları bir araya getirir, ekip ruhunu güçlendirirler. İş birliği ve kolektif güce inanırlar.

Geçici çözümler yerine uzun vadeli etkiler yaratmayı hedeflerler. Sistematik, kalıcı ve sürdürülebilir çözümler üretirler. Zorluk derecesinden korkmadan harekete geçerler. Toplum, çevre veya iş dünyasında kalıcı değişim için çalışırlar.

Bir girişimci, bir aktivist, bir öğretmen, bir lider veya sıradan bir birey ‘oyun bozucu’ olabilir. Yeter ki kişi, bulunduğu alanda fark yaratmaya istekli olsun.

Adaletsizliklere, eşitsizliklere veya işlevsiz sistemlere karşı mücadele ederler.

Daha iyi bir dünya için insanların, sistemlerin ve süreçlerin değişmesi gerektiğine inanır ve bunu söylemekten, çözüm üretmekten vazgeçmezler.

Bu değişimi hayata geçirmek için hem fikir hem de eylem lideri olurlar.

Dünyayı daha iyi bir yer haline getirme sorumluluğunu hisseden ve bu doğrultuda harekete geçen kişilerdir.

Gezegenimizi, doğayı, hayvanları, mahallemizi ve hatta evimizi koruyacak; farklı disiplinlerde düşünen, üreten ve farklı fikirleri bir araya getiren değişim öncüleri ve oyunu değiştiren insanlara ihtiyaç var.

Bu yüzden oyunu bozacak ve değiştirecek insanlara ihtiyacımız çok. Çünkü sadece onlar, ters giden işleri çözme cesareti gösterir, konuları masaya taşır, görünür kılar ve sorunları çözmek için harekete geçerler.

“Ben yola çıkıyorum, peşimden gelen var mı?” diyebilecek kadar cesurlardır; korkusuzca risk alırlar.

Hepimize ihtiyaç var, hepimizin oyun bozucu olmasına ihtiyaç var.

Geçmişte yarattığımız ve büyüttüğümüz sorunları çözmek için uğraşıyoruz ama geleceğin getirecekleri belirsizlik konusunda düşünmüyor ve harekete geçmiyoruz.

Oyunu bozanlar yetkiye değil, kolektif güce inanıyorlar

Oyunu bozanlar ise zorluklarla karşılaştıklarında düşseler bile kalkıp yeniden yollarına devam edebiliyorlar.

Alçakgönüllü, herkesi kapsayan ve davalarına insanları katmaya çalışan; yıkıcı değil yapıcı, “ben” değil “biz” diyen bir anlayışın temsilcileri.

Yetkiye değil, kolektif güce inanıyorlar.

Şirketler ve yöneticiler de bu konuyu ciddiye almalı. Her şeyin hızla değiştiği bir dünyada, şirketler, patronlar ve liderler de geçmişi unutup oyunu değiştirmek için harekete geçmeli, bir yerlerden başlamalı.

Hepimizin davranış ve kararlarını yeniden gözden geçirmesi gerekiyor. Artık daha katılımcı ve ortak akılla hareket eden bir liderlik anlayışına ihtiyacımız var.

İyi bir liderde olması gereken özellikler; beraber çalıştıkları ekipleri tek bir amaca odaklayan, yenilikçi düşünceye sahip, tüm ekip üyelerinin katkılarını değerlendiren, motive eden, onlara güven veren ve ilham veren kişi olmak değil miydi?

Yıllar geçtikçe bu tanımın içi ne kadar boşalmış.

Tüm yöneticiler şu soruları tekrar tekrar düşünmeli: “İyi bir yönetici olmak ne demek? İyi bir insan olmak ne demek? Nasıl daha iyi bir insan ve lider olabilirim? Nasıl değişirim?”

Bu soruların cevabı, hem bireylerin hem de toplumların daha iyi bir geleceğe adım atması için hayati öneme sahip.

Kitap okumayan, sanatın gücüne inanmayan, merak etmeyen, odasına saklanan, sorudan ve eleştiriden kaçan, her soruyu ve konuyu bildiğini zanneden bir anlayışla ilerlemek imkânsız.

Binlerce kişinin sorumluluğunu tek bir kişinin omuzlarına yüklemek kadar büyük bir hata olamaz. Bu, sürdürülebilir bir liderlik anlayışından çok uzaktır.

Daha iyi liderler, hem bireylerin hem de kurumların dönüşümünü başlatabilir. Bizim ihtiyacımız olan, kolektif güce ve çeşitliliğin sinerjisine inanan, dünyayı daha iyi bir yer haline getirmek için tüm enerjisini ortaya koyan liderlerdir.

Ancak böyle bir anlayışla, geleceği hep birlikte inşa edebiliriz.

İyi bir lider olmak için hazırlık yapmak gerekli mi? Yoksa -daha kolayı var- lider doğulur mu?İyi bir lider olmak için hazırlık yapmak gerekli mi? Yoksa -daha kolayı var- lider doğulur mu?

 

İyi insan olmak iyi lider olmanın birinci şartıdırİyi insan olmak iyi lider olmanın birinci şartıdır

 

 

 

 

 

 

Tuğrul Ağırbaş Kimdir?

30 yılı aşkın süre ile Türkiye, Rusya ve CIS ülkelerinde FMCG alanında değişik görevler alan Tuğrul Ağırbaş, son 20 yıldır Efes’in global marka olma, satınalma ve birleşme projeleri ve yeni pazarlara giriş işlerini yürüten ekipte, büyüme odaklı projelere liderlik yapmıştır.

Pertevniyal Lisesi ve İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi mezunu olan Tuğrul Ağırbaş öğrenim hayatı boyunca Kapalıçarşı’da değişik alanlarda çalışarak, ticareti ve tüketici davranışlarını öğrenme şansına sahip oldu.

İş hayatına 1990 yılına Anadolu Efes’te Pazarlama uzmanı olarak başlayan Ağırbaş, sırasıyla Proje Geliştirme, Satış ve Pazarlama’da görev aldıktan sonra, son olarak da değişik ülkelerde 16 yıl boyunca Genel Müdürlük görevlerini sürdürdü.

Anadolu Efes’in Rusya operayonunu 10 yıl boyunca yönetti ve dünyanın en büyük bira pazarlarından biri olan Rusya’da satınalma ve birleşmelerle firma pazar payını ikinciliğe taşıyan ekibe liderlik yaptı. Türkiye,Rusya ve çalıştığı diğer ülkelerde büyüme odağıyla çok sayıda yeniliği ve markayı tüketicisiyle buluşturdu.

Efes Türkiye Genel Müdürlük görevini yürüttüğü dönemde ise, marka ve kurumun topluma katkısını büyütme amaçlı, pazarı büyütmeye yönelik, bira kültürü oluşturma ve inovasyon, kültür, sanat, turizm ve spor alanında çok sayıda projeye öncülük etmiş ve tüm paydaşlara katkı sağlayan stratejileri hayata geçirmiştir.

İnovasyon ve yeni ürünlerin hem hızını artırma hem de etkisini büyütme amaçlı, inovasyon ve kurum içi girişimcilik çalışmalarını yapılandırarak ve ekosistemdeki çok sayıda girişimle işbirliği kurarak, Efes’in Start-Up dostu şirket olması yönünde çalışmalara öncülük etmiştir.

Halen çalışmalarını yurtiçi ve yurtdışı şirket ve girişimlere danışmanlık ve üst düzey yöneticilere koçluk yaparak sürdürmekte olan Ağırbaş, Türkiye’de kurumsal şirketlerin, girişimci kurumlara dönüşmesi vizyonu ile 2018’de kurulan ‘ Girişimci Kurumlar Platformu’nun danışma kurulu üyesi ve başkanıdır.

2022 sonunda, ortağı Zeynep Kurmuş ile birlikte, 40+ yaş ve kurumsal deneyimi olanlar için, birikmiş deneyim ve tecrübelerin yeni işlere ve girişimlere dönüşmesini sağlayan, üretim ve paketleme kampı Genwise girişimini hayata geçirmiştir.

Köylerde, çocuktan başlayarak tüm topluma yayılacak yenilikçi bir eğitim anlayışını hayata geçirmek için 2016’da kurulan Köy Okulları Değişim Ağı- KODA’nın yönetim kurulunda görev almaktadır.

10Haber bültenine üye olun, gündem özeti her sabah mailinize gelsin.