İnanmadığım ve odaklanmadığım işlerde başarılı oldum mu? Hatırlamıyorum. Olduklarım mutlaka vardı, ama aklımda kalmaması bile yeterli bir işaret. Sevilmeden ve inanmadan yapılan işlerin izi de kalmıyor.
Beni durduran ve harekete geçmekten alıkoyan korkuların, endişelerin, belirsizliklerin ve yorgunlukların en büyük sebebinin ‘ben’ olduğuna karar verdim. İçinde bulunduğum ve yaşadığım çevrenin, ülkenin hatta dünyanın benim duygu ve düşüncelerim üzerinde elbette etkisi çok büyük. Ama harekete geçme ve ne yapacağımı seçme kararı ve özgürlüğü tamamen ‘ben’de.
Bugüne kadar iyi yaptığımı düşündüğüm işleri bir kağıda yazıp baktığımda çok sayıda ortak özellikleri olduğunu görüyorum. İyi yapmadığım veya yapmaya girişmediğim işlerin özellikleri de hep aynı. Ucundan tuttuğum işlerin sonucu iyi olmuyor. Yaptığım işe ya da birlikte yapacağım kişilere inancım azsa sonuç baştan belli. Kişisel olarak içime sinmeyen, bir amacı olmayan, değerlerime uzak olan işler ‘benden uzak dursun’ diyebiliyorum. Bu özgürlüğe sahip olmak bizim elimizde.
Hangi işi ve kiminle yapacağınızı seçme özgürlüğü, özgürlüklerin başında geliyor. Benim gibi değerleriniz arasında hatta değerler hiyerarşimin en tepesinde özgürlük kavramı varsa yola çıkarken, işi yaparken ve sonuçlarını aldığınızda keyfi de büyük oluyor.Sevmediğiniz işi yaparken ne yol ne de sonuç sizi mutlu edebiliyor.
Beni ayakta tutan, hayata ve dünyaya bağlayan en önemli bağ üretmek, yaptığım her işte fark ve olumlu etki yaratmak. İşte bunu önüme koyduğum zaman korkularım, endişelerim bitiyor, belirsizlikler ortadan kalkıyor. Yorgunluklarım ortadan yok oluyor.
Enerjin ne kadar yüksek, nasıl bu kadar pozitif olabiliyorsun, her gün başka yerde nasıl olabiliyorsun sorularınızın cevabı bu. İstemediğim ve sevmediğim işi yaparken binbir bahane bulan ben, sevdiğim işi yaparken işe en erken giden ve en geç çıkan oluyorum. Severek yapacağım işlerde ‘hayır’ demeyi bilmiyorum. Yapabileceğim bir şey varsa kendimi içinde buluyorum. Sevdiğim ve inandığım kişilere ‘senin için ne yapabilirim’ demezsem uyuyamıyorum.
Sevdiğim işi severek yaparsam ‘iş’ de beni seviyor. İş kendini seveni anlar ve işini kolaylaştırır, oldurur. O işler rahat akıyor, sorunlar yolda ve hızlı çözülüyor, insanlar o işi konuşuyor, keşke bizde içinde olsak diyor. Evet, sevdiğiniz işi bulunca atlayın, ben de dahil olabilir miyim, diye sorun. Sevdiğiniz işi yaptığınız dışarıdan da görülür ve anlaşılır, işi yaparken zorlandığınızda veya başarısız olduğunuzda bile işi severek yaptığınızı dışarıdan gören işin ustaları yardım eli uzatır, destek olarak çözmenize yardımcı olur. Sevdiğiniz işleri bulun ve yapın. O zaman iş, iş olur. Sevdiğiniz işi yapınca da hem işler hem siz güzelleşirsiniz.
Güzel iş nasıl bulunur? Galiba, en zor soru bu. Burada aceleye gerek yok, siz isteyin yeter. Biliyoruz ki istersek ve çok çalışırsak dünyayı değiştiririz. Bakın değiştirebiliriz demiyorum, değiştiririz diyorum. Sizi heyecanlandıran, elinizi terleten, mutluluktan yüzünüze saçma gülücükler konduran, yaparken zamanın nasıl geçtiğini anlamadığınız, kısacası sizi iyi hissettiren iş veya işleri bulun.
Sevdiğiniz işi bulduğunuzu anlama kriterlerinin başında, işinizi başkalarına anlatırken yaşadığınız heyecan ve karşınızdakinin size verdiği tepkiler gelir. Eğer işinizi ve yaptıklarınızı anlatırken, sesiniz cıvıldarsa, kollar bacaklar hareketlenirse, konuşmanız çok pozitif ve su gibi akarsa doğru yoldasınız demektir. Karşınızdaki kişi siz anlattıktan sonra ‘ne kadar heyecanlı anlattın, hiç mi kötü yanı yok?’ gibi sorular sorarsa anlayın ki sevdiğiniz işin daha çok iyi yanlarına odaklanmışsınız. Doğru yoldasınız!
Mutlaka değişmesi gereken, düzeltilmesi gereken bir çok iş ve konu olacaktır. Siz o işi yapmaya severek yapmaya devam ettikçe ve sorumluluklarınız arttıkça olumsuz tarafları düzeltmek sizin işiniz olacaktır. Biraz da size düzeltecek ve keyiflenecek işler kalsın değil mi? Aradığımız ve seveceğimiz işi bulma konusunda en iyi yöntem kolları sıvayıp denemek ve yanılmak, o işi yapanlara sorarak öğrenmek ve bize uyup uymadığını anlamaktır.
Burada acele etmeyin. Ben aradığım işi çok farklı işler yaparak buldum. Bulduğumda ise arada yaptığım ve çok da sevmediğim işlerin büyük faydasını gördüm. Hala yapmadığım ve daha çok seveceğim başka neler var merakındayım. Bu merakım bittiğinde bende biterim diye düşünürüm.
Gençlerle buluşmalarımda en çok konuştuğumuz konu ‘ne yapmak istediğimi bilmiyorum’ oluyor. Etrafta örneklerin ve hikayelerin çok olması, her kafadan bir ses çıkması, ailelerin konuya dahil olma istekleri veya dönemin moda işlerinin ve mesleklerinin çok hızlı değişiyor olması kafaları karıştırıyor. Hangi yaşta, hangi kuşakta olursak olalım sorular ve sorunlar değişmiyor. Ne yapmak istediğimize ve bundan sonra ne var, sorusuna cevabı mutlaka bizim vermemiz gerekiyor.
Netlik ve odaklanma. Denemeleri yapıp, ne sevdiğimizi ve sevmediğimizi anlayıp, güvendiğimiz ve cömert insanlara sorup listeyi büyütüp sonra küçültüp ‘netleşme’miz gerekiyor. Ben ne yapmak istiyorum? En keyif aldığım ve sonuçlarını gördüğümde sevinçten gözyaşlarımı akıttığım iş ne? Geceleri yatağımda aklıma işle ilgili güzel fikirler geldiğimde komodinin üstündeki kağıda küçük ve hatırlatıcı notlar alacak kadar motive miyim? Bu örneği kendimden verdim. İlla bir kerede bulacağız diye bir şey yok, zaman alabilir ve deneme yanılma şart olabilir, endişeye mahal yok. Ama netleşmek, kararsızlıklarımızı, belirsizliklerimizi ve korkularımızı ortadan kaldırır, kaldırmalı.
Seçme kadar vedalaşma da önemli bir süreç. Seçmediğimiz, içimize sinmeyen ve bize göre değil dediğimiz işlerle güzelce ve hızlıca vedalaşmalıyız. Uzatmaları oynamadan, listemizdeki diğer alternatife geçmeli ve arayışa başlamalıyız. Seçmediğimiz işi de niye içimize sinmediğini ve neden onu seçmediğimizi kendimize iyi anlatmalıyız ki bir daha dönüp dönüp aklımıza girmesin, kafamızı karıştırmasın.Seçmediğimiz işler de saygılı ve güzel bir vedalaşmayı hak eder. Onları yaşamasaydık sevdiğimiz ve aradığımız ‘o’ işe bir adım daha yaklaşamazdık.
Netlik varsa sıra odaklanmaya geldi. Diğer tüm fikirleri, opsiyonları ve düşünceleri dışarı atıp, vedalaşıp işe girişme zamanı. Seçtiğimiz iş fikrinde veya işte hedefimizi koyma ve odaklanma zamanı. Burada doğru hedefler koymamız gerekli. Zamanı belli, anlaşılır, ölçülebilir, harekete geçiren ve gerçekçi hedefler. Netlik ve odaklanma var ve tüm enerjimizi ortaya koyduk. İşe girişip sonuçlarını aldığımızda hissettikleriniz ne?
Hala iyi hissetmiyorsunuz dönüp listenize tekrar bakın. Listede hala sizi heyecanlandıran ve kalp atışlarınızı arttıran ve daha tehlikeli bulduğunuz ve yapmaktan korktuğunuz başka bir iş var mı? Varsa belki de sırada denemesi zor gelen ve sizi korkutan o işi denemeye sıra gelmiştir. Yeterince tecrübe de kazandığımızı düşünelim. Patinaj çekerseniz güvendiğiniz konunun uzmanlarına ben nerede hata yaptım, diye sormaktan çekinmeyin. Belki küçük düzeltmelerle iş tekrar rayına girer ve seversiniz.
Her şeyi göze alıp denemeye hazırsanız, sıra onu denemekte. Daha zamanı var, kafa ve bilgi olarak daha hazır değilim, sermayem yeterli değil gibi endişeleriniz varsa da bunu bilerek o fikrinizi biraz nadasa yatırın. Biraz daha üzerine çalışın, düşünün ve öğrenin.
Benim en kötü hissettiğim zamanlar inanmadığım işleri yaptığım zamanlardı. Tecrübeye ve ustalığa her zaman inandım ve saygı duyarım. Ama iş olsun diye yapılan, olmayacağını bile bile bir de şu alternatif elimizde olsun diye boşa zaman ve emek harcanarak yapılan hiçbir iş içime sinmez ve yapılmasını istemem.
Hiçbirimiz inanmadığı halde sağdan, soldan, yukarıdan gelen, ‘bir deneyin, olmazsa olmaz deriz’ gibi can sıkan, zaman ve enerji alan, içimizi şişiren işlere en başta hayır diyecek işler kurun ve bulun. Hiçbir zaman daha üst pozisyonlara çıkayım diye hırs ve heyecanlarım olmamasına rağmen, doğru işlerin yapılması ve ekiplerin daha doğru ve odaklı çalışması için karar verici olmayı istedim.
Patron siz değilseniz, her zaman üstünüzde birileri oluyor ve onları her zaman ikna etmek zorunda kalıyorsunuz. Onları ikna etmenin tek yolu da ‘net ve odaklı’ olduğunuzu göstermek, hatta zorlayarak ikna etmek. Her zaman çalışıyor diyemem ama tek çalışan yöntem bende bu oldu.
Önce kendim inanmam gerekir, sonra tüm ekibi inandırırsam ve beraber yola çıkmaya ikna edersem sıra en tepeye gelir.İnanmadığım ve odaklanmadığım işlerde başarılı oldum mu? Hatırlamıyorum. Olduklarım mutlaka vardı, ama aklımda kalmaması bile yeterli bir işaret. Sevilmeden ve inanmadan yapılan işlerin izi de kalmıyor.
26 Aralık 2024 - 2024 yılı Z Raporumu açıklıyorum
23 Aralık 2024 - Bir adım önden ve arkana bakmadan yürü
19 Aralık 2024 - Başla-ma-mak için ne çok sebebimiz var?
Tuğrul Ağırbaş Kimdir?
30 yılı aşkın süre ile Türkiye, Rusya ve CIS ülkelerinde FMCG alanında değişik görevler alan Tuğrul Ağırbaş, son 20 yıldır Efes’in global marka olma, satınalma ve birleşme projeleri ve yeni pazarlara giriş işlerini yürüten ekipte, büyüme odaklı projelere liderlik yapmıştır.
Pertevniyal Lisesi ve İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi mezunu olan Tuğrul Ağırbaş öğrenim hayatı boyunca Kapalıçarşı’da değişik alanlarda çalışarak, ticareti ve tüketici davranışlarını öğrenme şansına sahip oldu.
İş hayatına 1990 yılına Anadolu Efes’te Pazarlama uzmanı olarak başlayan Ağırbaş, sırasıyla Proje Geliştirme, Satış ve Pazarlama’da görev aldıktan sonra, son olarak da değişik ülkelerde 16 yıl boyunca Genel Müdürlük görevlerini sürdürdü.
Anadolu Efes’in Rusya operayonunu 10 yıl boyunca yönetti ve dünyanın en büyük bira pazarlarından biri olan Rusya’da satınalma ve birleşmelerle firma pazar payını ikinciliğe taşıyan ekibe liderlik yaptı. Türkiye,Rusya ve çalıştığı diğer ülkelerde büyüme odağıyla çok sayıda yeniliği ve markayı tüketicisiyle buluşturdu.
Efes Türkiye Genel Müdürlük görevini yürüttüğü dönemde ise, marka ve kurumun topluma katkısını büyütme amaçlı, pazarı büyütmeye yönelik, bira kültürü oluşturma ve inovasyon, kültür, sanat, turizm ve spor alanında çok sayıda projeye öncülük etmiş ve tüm paydaşlara katkı sağlayan stratejileri hayata geçirmiştir.
İnovasyon ve yeni ürünlerin hem hızını artırma hem de etkisini büyütme amaçlı, inovasyon ve kurum içi girişimcilik çalışmalarını yapılandırarak ve ekosistemdeki çok sayıda girişimle işbirliği kurarak, Efes’in Start-Up dostu şirket olması yönünde çalışmalara öncülük etmiştir.
Halen çalışmalarını yurtiçi ve yurtdışı şirket ve girişimlere danışmanlık ve üst düzey yöneticilere koçluk yaparak sürdürmekte olan Ağırbaş, Türkiye’de kurumsal şirketlerin, girişimci kurumlara dönüşmesi vizyonu ile 2018’de kurulan ‘ Girişimci Kurumlar Platformu’nun danışma kurulu üyesi ve başkanıdır.
2022 sonunda, ortağı Zeynep Kurmuş ile birlikte, 40+ yaş ve kurumsal deneyimi olanlar için, birikmiş deneyim ve tecrübelerin yeni işlere ve girişimlere dönüşmesini sağlayan, üretim ve paketleme kampı Genwise girişimini hayata geçirmiştir.
Köylerde, çocuktan başlayarak tüm topluma yayılacak yenilikçi bir eğitim anlayışını hayata geçirmek için 2016’da kurulan Köy Okulları Değişim Ağı- KODA’nın yönetim kurulunda görev almaktadır.