Akıl sadece biyolojik değil, aynı zamanda kurumsal yaştaymış
Bunları yaşayıp, ilk çocuğumuzun doğumuna girmekle kalmayıp eve gelene kadar eşim ve bebeğimizle birlikte hastanede kaldığımı hatırlıyorum. Kötü örnekler insana doğru yolu daha kolay bulduruyor.
Otuz altı yaşlarındayım, ama kurumsal yaşım on üç. Dört senedir Moskova’dayım, birbirine en benzemez insanlardan kurulu bir takımın içindeyim. Ama yine de yaptığımız işten aldığımız keyif tarif edilemez. En önemli özelliğimiz gözümüzün karalığı, cesaretimiz. Üstüne hızımız eklenince durdurulamıyoruz.
İş hayatı, oyun alanım. Hafta sonlarımı eve ve aileme net çizgilerle ayırmış durumdayım. Ama tatilde bir haftayı geçince işe dönmek için sabırsızlanmaya başlıyorum. Eğer tatilde o gün telefon gelmezse, finans direktörünü arayıp, ‘bir sorun mu var?’ diye soruyorum. Telefon gelince de saatlerce telefonla konuşuyorum.
O zaman, yani otuz altı yaşlarındayken kırk beş yaşında kurumsaldan çıkıp başka bir hayat kurma kararı almıştım. O temponun on seneden fazla sürmesi çok iyi hissettirmemişti. Aynı işi yıllarca aynı istek ve heyecanla yapmak çok da bana göre değildi. Düşündüğüm zamanda çıkamadım ama yine de farklı işler yapmak için bir adım attım. İnsanlık için küçük, benim için ise büyük bir adım oldu.
Yıllar sonra “kırklardan sonra kurumsalda bizi ne tutuyor? Orada ne hissediyoruz? Nasıl harekete geçeriz” sorularının cevabını almak için tüketici iç görüleri konusunda iki harika uzman olan Sevgili Asude Aydagül ve Sosyal Antropolog Kurtuluş Kantar’ın kapılarını çaldığımızda bu süreçten daha önce ben ve onlarca arkadaşım geçmiş ve geçiyor olmasına rağmen çıkan sonuçların beni bu kadar şaşırtacağını beklemiyordum.
Aslında içimizde hep bir girişimci dolaşıyordu. Çalıştığımız şirketler ve markalar için binlerce dolarlık harika fikirler ve yenilikler bulmada kullandığımız cömertliğimizi kendimiz için kullanırken neden bu kadar elimiz sıkıydı. Kurumsalda fikirlerimizi hızlı hayata geçirme konusundaki cömertliğimiz, kendi işimizi kurma konusuna gelince birden tutuculuğa ve karamsarlığa dönüşüyordu.
İşte araştırmada benim de ilk defa karşılaştığım ‘kurumsal yaş’ kavramından sonra yepyeni kavramlarda karşımıza çıktı. Aslında çoğunu yaşayıp bilmemize rağmen ya da yakın çevremizdeki arkadaşlardan duymamıza rağmen bir araştırma raporunda okumak, konuyu tekrar tekrar düşünmemizi sağlıyor.
Kurumsal yaşımızın ilk on-yirmi yılını yaşadıklarımızı, araştırmaya katılanların ifadelerinden bazı alıntılar yaparak anlatmak daha anlaşılır hale getirecek; ‘kurumsal hayatımızın ilk yıllarında 0-15 yıl arası kendini gösterme, başarılı olma, daha hırslı olma duyguları öne çıkıyor. Yabani bir atı eğitmek gibi, kamçılıyorsunuz, düşüyor kalkıyorsunuz, tekme yiyorsunuz’.
‘Ergenlik gibi bir his işte, heyecan, stres çok fazla var, sorumluluk bilinci çok fazla, yanlış yapma korkusu çok fazla var. Eşim doğum yapacaktı, ben fabrikadan çıkamadım, günü belli olan doğuma yetişemedim. Çalıştığım fabrika benimdi, kapıdan girdiğim zaman evime gelmiş gibi hissediyordum’.
Tanıdık geliyor mu bu duygular ve hisler. Bana çok tanıdık geldi. İşe girdiğim ilk yıllarda müdürüm ilk çocuğu doğduğu zaman odasında oturup çalışmıştı. Akşam eşini ve çocuğunu görmeye gitmişti. Biz gün bu konuyu aramızda konuşup ‘bu nasıl olur?’ diye birbirimize sorduğumuzu hatırlıyorum.
Bunları yaşayıp ilk çocuğumuzun doğumuna girmekle kalmayıp eve gelene kadar eşim ve bebeğimizle birlikte hastanede onlarla kaldığımı hatırlıyorum. Kötü örnekler insana doğru yolu, daha kolay bulduruyor. Özellikle kendi kendimize bulduğumuz iyi çalışma pratiklerinin büyük bir kısmını, başımıza gelmesini istemediğimiz yöneticilerimizin davranışlarını takip ederek ama yapmayarak öğrendik.
Kendimizi iş hayatımızın ilk yıllarında yabani ata benzetiyor olmamız bile ilginç. Yükselme isteği, hırslarımız, içerde yaratılan rekabet ve ellerimizden kayan hayallerimiz ve yıllarımız. Hayatımızın merkezinde kim ne dersin, ‘işimiz’ oluyor. Ve onun bize dayattığı yazılı ve yazısız kuralları. İşte amacım biraz bunların değişmesi ve normale dönmesi için yazmak ve konuşmak. Farkındalık yaratmak, eylem çağrısı yapmak. Bizden sonraki kuşaklarda bu değişecek eminim ama bu değişimi benim kuşağımın başlatması ve iyi bir miras bırakmasını önemsiyorum.
Kurumsalda on beş, yirmi yılda tecrübe, deneyim ve birikimle doluyoruz. Peki nelerden vazgeçtik, eksik kaldıklarımız neler? İşte kırklı yaşlarda kafalarımızda dolaşan ve birbirimize sorduğumuz sorular bunlar.
Bu yaşlarımızda ana tansiyon; şimdiye kadar nelerden vazgeçtik? bilmiyoruz bile, ama şimdi dengemizi bulma zamanı. Artık vazgeçmeye gerek yok. Vazgeçmiyoruz.
Kısacası, artık tutkumuzun peşinden gitme zamanı, fayda yaratma ve daha büyük amacın parçası olma zamanı. Sevdiğimiz bir şeylerin peşinden gitme, sonuçlarından tatmin ve mutlu olma, kendimiz olma zamanı. Çünkü artık kurumsal yaşlarımız yirmilerde, çiçeği burnunda gençleriz. Harekete geçmek için harika bir yaş. Enerji doluyuz, motivasyonumuz tavan ve kurumsala ilk girdiğimiz yaşların heyecanı var.
Üstelik artık olduk, tam zamanındayız. Ertelemek ve vazgeçmek için bir sebebimiz kalmadı. Hayatımızda, ailemizde, işimizde ‘denge’ kurma zamanı. Daha fazla beklemek olmaz.
Çünkü 20’li yaşlarımızdayız ve aradığımız şeyler;
-duygu ve rasyonalite arasında
-para ve tutku,
-bireysel ve toplumsal fayda,
-iş ve özel hayat,
-geçmiş ve gelecek,
-var olan ve yeni beceriler,
arasında ‘denge’ kurmak.
Bizim için yeni bir dönem, yeni bir çağ. Denge çağımız da diyebileceğimiz bir döneme giriyoruz. Hareket etmemiz, eyleme geçmemiz , tutkularımızı bulmamız ve peşinden koşmamız, öğrenmeye ve bilgilerimizi aktarmaya devam etmemiz ve fayda sağlamaya odaklanmamız gereken bir dönem.
İşte bu döneme araştırmacılarımız ‘Hasat’ dönemi diye adlandırmışlar. Ne güzel bir tanımlama, yılların birikimlerini kullanmaya başlayacak, birikim ve deneyimlerimizi herkese açacak, hayatımızda yeni dengeler kuracağız.
Hasat dönemine hoş geldiniz.
23 Aralık 2024 - Bir adım önden ve arkana bakmadan yürü
19 Aralık 2024 - Başla-ma-mak için ne çok sebebimiz var?
16 Aralık 2024 - Böyle geleceksen bana gelme 2025!
Tuğrul Ağırbaş Kimdir?
30 yılı aşkın süre ile Türkiye, Rusya ve CIS ülkelerinde FMCG alanında değişik görevler alan Tuğrul Ağırbaş, son 20 yıldır Efes’in global marka olma, satınalma ve birleşme projeleri ve yeni pazarlara giriş işlerini yürüten ekipte, büyüme odaklı projelere liderlik yapmıştır.
Pertevniyal Lisesi ve İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi mezunu olan Tuğrul Ağırbaş öğrenim hayatı boyunca Kapalıçarşı’da değişik alanlarda çalışarak, ticareti ve tüketici davranışlarını öğrenme şansına sahip oldu.
İş hayatına 1990 yılına Anadolu Efes’te Pazarlama uzmanı olarak başlayan Ağırbaş, sırasıyla Proje Geliştirme, Satış ve Pazarlama’da görev aldıktan sonra, son olarak da değişik ülkelerde 16 yıl boyunca Genel Müdürlük görevlerini sürdürdü.
Anadolu Efes’in Rusya operayonunu 10 yıl boyunca yönetti ve dünyanın en büyük bira pazarlarından biri olan Rusya’da satınalma ve birleşmelerle firma pazar payını ikinciliğe taşıyan ekibe liderlik yaptı. Türkiye,Rusya ve çalıştığı diğer ülkelerde büyüme odağıyla çok sayıda yeniliği ve markayı tüketicisiyle buluşturdu.
Efes Türkiye Genel Müdürlük görevini yürüttüğü dönemde ise, marka ve kurumun topluma katkısını büyütme amaçlı, pazarı büyütmeye yönelik, bira kültürü oluşturma ve inovasyon, kültür, sanat, turizm ve spor alanında çok sayıda projeye öncülük etmiş ve tüm paydaşlara katkı sağlayan stratejileri hayata geçirmiştir.
İnovasyon ve yeni ürünlerin hem hızını artırma hem de etkisini büyütme amaçlı, inovasyon ve kurum içi girişimcilik çalışmalarını yapılandırarak ve ekosistemdeki çok sayıda girişimle işbirliği kurarak, Efes’in Start-Up dostu şirket olması yönünde çalışmalara öncülük etmiştir.
Halen çalışmalarını yurtiçi ve yurtdışı şirket ve girişimlere danışmanlık ve üst düzey yöneticilere koçluk yaparak sürdürmekte olan Ağırbaş, Türkiye’de kurumsal şirketlerin, girişimci kurumlara dönüşmesi vizyonu ile 2018’de kurulan ‘ Girişimci Kurumlar Platformu’nun danışma kurulu üyesi ve başkanıdır.
2022 sonunda, ortağı Zeynep Kurmuş ile birlikte, 40+ yaş ve kurumsal deneyimi olanlar için, birikmiş deneyim ve tecrübelerin yeni işlere ve girişimlere dönüşmesini sağlayan, üretim ve paketleme kampı Genwise girişimini hayata geçirmiştir.
Köylerde, çocuktan başlayarak tüm topluma yayılacak yenilikçi bir eğitim anlayışını hayata geçirmek için 2016’da kurulan Köy Okulları Değişim Ağı- KODA’nın yönetim kurulunda görev almaktadır.