Cumhuriyetin 100. yıl kutlamaları sırasında sosyal medyadaki bir tartışma dikkatimi çekti. Son dönemde çok popüler olan yapay zekâ görselleştirmenin Atatürk’ün yer aldığı çıktılarıyla ilgiliydi.
Eğer geçen hafta sosyal medyaya girdiyseniz, siz de yaptırmış ya da en azından görmüşsünüzdür. 1920’ler ve 30’ların kostümleri içinde, yapay zekâ üretimi Atatürk ile yan yana poz veren günümüz insanları doldurdu her yeri. 10 Kasım’a doğru daha da artacaktır.
Mavi köşede Atatürk ile yan yana bir fotoğrafı olsun isteyenler ve bunu sosyal medyadan çarşaf çarşaf paylaşanlar var. Kırmızı köşede ise “Atatürk sizin arkadaşınız değil, hatırasına saygısızlık yapmayın” diye kızanlar.
Tribünlerde ise yaptırmak isteyerek bekleme listesine giren ama yaptıramayanlar. Çünkü sunucu yoğun ilgi nedeniyle herkese yetişememiş; bir yerde çökmüş. Zaten 30 Ekim itibariyle de uygulamaya son verilmiş.
Projenin ne kadar ilgi gördüğü, üzerine SEO (Search Engine Optimization) çalışmaları yapılmasından belli. Koca koca haber siteleri bu uygulamayı aramak için Google’a girenlerin trafiğini öncelikle kendi sitelerine çekmek için haber adı altında SEO metinleri girmişler.
Bir marka deneyim ajansının Cumhuriyetin 100. yılına ait bir projesi olduğunu öğrendiğimiz bu projeyle ilgili birkaç koldan yazı yazılabilir.
Birincisi toplanan kişisel fotoğrafların veri haklarıyla ilgili konu; nasıl kullanılacaklar, KVKK’ye uygunluk sorgulamaları vs.
İkincisi yapay zekâ tarafından üretilen görsel ve videolar yardımıyla hakikatin iyice tartışmalı hale gelmesi ve bunun insanlığı sürükleyeceği distopik gelecek konusu.
Bu yazıda ikisine de girmeyeceğim. Kaldı ki, açığa çıkan fotoğraflar sadece bir projeyle de ilgili değil. Atatürk’ün kalabalık topluluklarla selfie çeken fotoğrafları gibi, farklı yapay zekâ görselleştirme araçlarıyla üretilen fotoğraflar sardı her yeri.
Burada üzerinde durmak istediğim, bunun Atatürk’e saygısızlık olup olmadığıyla ilgili güncel tartışma.
Her şeyden önce, Atatürk’ün çok uzun yıllar önce söylediği o meşhur sözü hatırlayalım. “Beni görmek demek, mutlaka yüzümü görmek değildir. Benim fikirlerimi, benim duygularımı anlıyorsanız ve hissediyorsanız bu kâfidir.” (Ayın Tarihi, Sayı: 65, 1929)
Şimdi durup, Atatürk’ü bu sözleri söylemeye sevk eden ortam hakkında bir düşünelim. Yaşarken de insanların kendisini fiziki olarak görmek için yoğun çaba sarf ettiğinin göstergesi bu sözler.
Buna rağmen Atatürk ile ilgili anlatı, hiçbir zaman kendisinin fiziksel özelliklerinden yalıtılabilen bir anlatı olmadı. Konu bir şekilde saç ve göz rengine (Sarı saçlım, mavi gözlüm) geliyor.
Atatürk’ün dehası, zaten yaptıkları ve işaret ettiği değerlerle ortadayken, konunun fiziksel özelliklerine gelmesini evvel ezelden beri garip buluyorum. Ancak bunu insanların sevgisini ifade etmesinin bir biçimi olarak değerlendirerek çok da sorgulamıyorum.
Peki bu fotoğraflar Atatürk’e saygısızlık mı?
Şahsımın dahil olduğu böyle bir fotoğraf üretmek aklımın ucundan geçmedi ve haliyle paylaşmadım da. Buna rağmen benim görüşüm, bunun bir saygısızlık olmadığı yönünde.
Barış Yarkadaş’ın tartışma konusu Twitter paylaşımındaki “Atatürk sizin mahalle arkadaşınız, asker arkadaşınız, sınıf arkadaşınız değil” ifadesine de katılmıyorum.
İnsanların yeni Atatürk fotoğrafları görmek istemesinde bir saygısızlık yok. Bunu bir ressamın hayalindeki Atatürk’ü bir tuvale resmetmesinden çok farklı görmüyorum.
İnsanlar, 85 yıl önce ebediyete intikal etmiş bir kurucu liderle kendilerini bir kare de olsa yan yana görmek, arkadaş gibi hissetmek istiyorlarsa, bunda rahatsız olunacak değil, onun adına çok sevinilecek bir yön var. Bir sevgi ve bağlılık ifadesinden öte bir şey değil bence. Bilakis insanlar Atatürk ile kendisini arkadaş olarak görmek istiyorsa, büyük bir iş başarmış demektir.
Hayatını yitirmiş insanların yeni görüntülerinin üretilmesi konusunu genel olarak tuhaf karşılayabilirsiniz. Burada tekinsiz vadiye sürükleyen bir duygu hissedebilirsiniz. Ancak bunun saygısızlık olup olmadığı konusu biraz bağlamla ilgili.
Yapay zekânın üretebileceklerinin ucu bucağı olmadığı için, umalım ki gelecekte bu masum fotoğrafları arayacağımız bir ortama düşmeyelim.
Bence, örneğin; “Atatürk’e benzeyen adam” diye bilinen birinin bir dönem etkinlikten etkinliğe gezmesi çok daha tuhaftı. Hatta öyle popüler oldu ki belgeseli bile yapıldı.
Benim perspektifim, gerçeğine ne kadar benzerse benzesin, ünlü insanların balmumu heykellerinin bile çok rahatsız edici olduğu yönünde ama bunu bir ‘saygısızlık’ olarak değil, ‘gerek var mıydı?’ konusu olarak değerlendiriyorum. Bu çok kişisel bir hissim olduğu için bunu genelleştiremem.
Bana kalırsa asıl saygısızlık, Atatürk’ün (veya başka bir tarihsel figürün) kendine ait olmayan sözlerinin kendinin gibi ortalıkta dolaşması, sözlerinin bilerek veya bilmeyerek çarpıtılması, yeteri kadar araştırılmaması. (Üstelik mealen; boş verin görünüşümü, fikirlerimi bilin ve anlayın yeter demişken)
Küçük bir incelemeyle, Atatürk’e ait olduğu savıyla ortalıkta dolaşan bazı özlü sözlerin ona ait olmadığını fark edebilirsiniz.
Öyle ki son dönem tartışmalara konu alan Disney Plus / Fox Tv filminde Atatürk’ü canlandıran Aras Bulut İynemli, sessiz kalmasıyla ilgili kendini eleştiren Ahmet Hakan’a cevaben yaptığı açıklamada Atatürk’e ait olmayan “Vatanını en çok seven, görevini en iyi yapandır” ifadesini kullandı.
Bu ifade, 90’ların sonunda askeri kışlalarda her boşluğa yazılan imzasız bir özlü sözdü. İnternetin yaygınlaşmasıyla birlikte altına Atatürk imzası uygun görüldü.
“Söz yanlış bir söz değil, Atatürk’ün felsefesine uygun, o da yaşasa böyle düşünürdü” diye düşünebilirsiniz ama böyle yorumlu yakıştırmaların sonunun nereye varacağını asla bilemezsiniz.
Oyuncu İynemli’nin burada bir kötü niyeti yok ancak bu yanlışın konu bile olmaması, dizinin arkasındaki iletişim ekibinin onu bu konuda uyarmaması çok şey anlatıyor.
Çünkü bunun gibi birçok sahte Atatürk sözü ortada dolanıyor. Bunları bazen siyasi figürler bile kullanıyor. En azından siyasetçilerin, yazarların ve Atatürk’e biraz saygı duyan herkesin bu konu üzerine düşünmesi gerekiyor.
Benim tavsiyem, Atatürk’ün belli bir sözü hangi konuşma ya da metinde söylediğini belgeleyen kitaplara ulaşmadan veya Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumuna bağlı Atatürk Araştırma Merkezi’nin Atam.gov.tr sitesinden doğrulamadan o Atatürk sözünü alıntılamamak.
Yazının sonunda, tüm bu tartışmaların ötesinde sözü yine Atatürk’e bırakmak istiyorum. Artık kendisiyle ilgili konuşmalardan nasıl bunaldıysa, yakın çevresinden Afet İnan’ın aktarımıyla öğrendiğimiz şöyle bir söz söylemiş:
“Beni övme sözlerini bırakınız; gelecek için neler yapacağız, onları söyleyin!”*
Böyle bir tartışmada, Atatürk’ün ne söyleyeceğiyle ilgili de biraz fikir veriyor bence.
……..
*Afet İnan, Atatürk’ün Büyük Nutuk’unun Müsveddeleri Üzerinde Arkadaşlarının Eleştirilerini Dinlemesi ve Gençliğe Seslenişi; Atatürk’ün Büyük Söylevi’nin 50. Yılı Semineri, s.37, T.T.K. Yayını, 1980.
20 Kasım 2024 - Sanki başka bir çağdan gelen umut reçetesi: Federer’in Nadal’a veda mektubu
13 Kasım 2024 - Biraz da “Gayrisafi Milli Mutluluk”tan söz etsek mi?
10 Kasım 2024 - Hani Kamala Harris etkileşim şampiyonuydu, ne oldu bizim Vahşi 25’liklere?
6 Kasım 2024 - Muhalif siyasetçiler Jose Mourinho’nun maç çıkışı açıklamalarından ne öğrenebilir?