Dikili ‘Cannes’, Uğur Mumcu ‘Sean Connery’

Bu gözler İzmir'in Dikili ilçesinde Fransa'nın sahil şehri Cannes'ı görüyorsa bir değil iki sebebi var. Beach club gibi halk plajları, kumsal temizlenirken içinden çıkanlar, 'Komünist Osman' ve bir celebrity olarak Uğur Mumcu da bu yazının gezindiği sular.

5 Temmuz 2023
Dikili'nin güneybatı çıkışında, Bademli yolundaki halk plajı

Cannes deyince zihnimde iki eski fotoğraf beliriyor.

Biri, uçları siyah bantla kapatılmış çıplak memeleriyle plajda dolaşan kadınlar. 1980’lerin bulvar gazeteleri dünyanın en önemli film festivalinden hiç mi haberdar değildi acaba, iki satır da ondan bahsetmezlerdi.

Diğeri, şehir içinden denize giren insanlar. Çocukluğum İzmir’de geçti ama o yıllarda bırakın denize girmeyi yanına bile yaklaşamazdınız Körfez’in. Benim için deniz demek kum, kumsal; sahilde çadır, pansiyon, otel, motel demekti. Şehir içinden denize girmek ilginç ve değişikti.

Bayramda Dikili’nin derin ve berrak denizinde yüzerken, Bademli’ye giden sahil yolu boyunca dizili apartmanlara bakarak, ‘İşte burası da benim Cannes’ım’ dedim. Bu güzelliği herkes görsün diye de, su geçirmez kılıflara koyduğum cep telefonumla karşıdaki dubaya yüzüp fotoğraf çektim. Amma da abarttın diyenlere hatırlatmak isterim: Güzellik biraz da bakanın gözlerindedir. 

Yüzerken manzaram Fotoğraf: Zeynep Güven, İpek Bora

Dikili’de, anne babamın evinin hemen önünden denize girmenin bir ayrıcalığı daha var. Bademli yolundaki halk plajı on numara beş yıldız tesisleri aratmayan temizlik, düzen, kalitede. Duş almak isteyenlerin makineye attığı beş adet bir lira dışında her şey bedava. Çimlerin üstünde palmiye ağaçlarının gölgesinde, kumda hasır şemsiyelerin altında güneşlenmek ya da benim sevdiğim gibi beton zeminden denize beş kuruş ödemeden girmek mümkün.

Bilen biliyor ama bilmeyen de çok insan var. Özellikle de beach club kültürüne doğmuş gençler, Türkiye’de tüm kıyıların halka açık olduğundan, buralarda gezinmenin, denize girmenin herkesin yasal hakkı olduğundan habersiz. Daha açık söyleyeyim. Anayasaya göre kıyıda yükselen 5 yıldızlı bir otelin müşterisi olmasanız da buradan denize girmenizi kimse engelleyemez. Ancak bu hak çeşitli yöntemlerle ‘çevresinden dolaşılarak’ deliniyor.

Kapıdan olmadı, denizden 

Çoğu Hazine’den tahsisli araziler üzerine kurulmuş tesisler öyle bir düzenleme yapıyor ki yurttaş istese de zaten oraya giremiyor. Ama mesela yüzerek o tesisin plajına girerse kimse ona bir şey diyemiyor, en azından yasal olarak. Denemesi bedava!

Bu durumun yalnızca Türkiye’ye özgü olduğu sanılmasın. Turizm Gazetesi’nin kurucusu Fehmi Köfteoğlu, aynı sorunun Yunanistan ve İspanya’da da yaşandığını söylüyor: “Bu ülkelerde yerel yönetimler sık sık otellerin plajlara koydukları şezlong ve şemsiyeleri toplama operasyonları yapar ama sonra yine aynı sistem devam eder. Türkiye’de şimdi oteller Hazine’ye ‘ecri misl’ adı altında bir kira ödeyerek tesislerinin önündeki alanları kullanıyor.”

Burası beach club değil, halk plajı

Madalyonun öbür yüzü yok mu? Tabii ki var. Çeşme Altınkum’da plaj işleten arkadaşım; ‘Gel ben sana plajların bedava olması durumunda ortaya nasıl bir manzara çıkar, anlatayım’ dedi:

“Her yaz plajı açmadan kumsalı temizliyoruz, neredeyse 1,5 ay sürüyor. İçinden bira şişeleri, çocuk bezleri, inanmayacaksın insan dışkısı bile çıkıyor. Yüzlerce, binlerce izmirati saymıyorum bile. Bunu sadece bedava kullananlar yapıyor demiyorum, parasını verip gelen ‘deve’ de yanındaki kül tablası yerine kumda söndürüyor sigarasını.

Müşterilerin arabalarını park ettikleri alan özel mülk, oraya kira ödüyoruz. Girişte para alıyoruz, isteyene yemek içki servis yapıyoruz. Şezlong, duş vs. gibi hizmetler sunuyoruz. İsteyen sahilden gelsin havlusunu sersin otursun hiçbir şey demeyiz. Ama Altınkum’da herhangi bir tesisin olmadığı kıyı şeridi de var, insanların girip girebileceği tek sahil şeridini biz işgal etmiş değiliz. Zaten işgalci de değiliz. Hazine’ye de, park yeri için mülk sahibine de kira ödüyoruz.”

Komünist Osman’ın festivali

Ben yine Dikili’ye döneyim. Deniziyle, civardaki irili ufaklı adalarıyla, zeytin ağaçlarıyla burayı İtalya’nın Amalfi kıyılarına benzetenler de çıkıyor. Ama benim ille de Cannes dememin bir sebebi de, 1986’da başlayan Dikili Festivali.

O günleri yetişkin olanlar, Dikili Festivali’nin Türkiye için ne anlama geldiğini bilir. Dönemin belediye başkanı ve festivalin mimarı Osman Özgüven’i konu alan ‘Komünist Osman’ belgeselinin yönetmeni Gökmen Ulu,  Ajans Bakırçay’a anlatıyor:

“12 Eylül Faşizmine karşı korku duvarlarını yıkarak ilk aydınlanma meşalesini yaktı ve şirin Ege kasabası Dikili’yi bir özgürlük vahasına dönüştürerek yeniden örgütlenme zemini hazırladı. Ülkenin aydınları, ışığa uçan kelebekler gibi Dikili Festivali’ne akın etmiş, karanlıktan aydınlığa çıkış yollarını aramıştı. Özgüven, bugün benzerlerini gördüğümüz festivallerin de yaratıcısıdır.”

Festival deyince aklınıza sadece konserler gelmesin. Genco Erkal, Ferhan Şensoy, Zülfü Livaneli de gelirdi ama Dikili’nin meşhur çay bahçelerinde düzenlenen ve festivale asıl karakterini veren paneller daha çok akademik toplantı gibiydi.

Gördüğüm ilk ‘celebrity’ler

Uğur Mumcular, İlhan Selçuklar, Ali Sirmenler, Aziz Nesinler konuşurdu; 10’lu yaşlarında bir çocuk olarak gider dinlerdim. Ne dediler, ne kadarını anladım tam kestiremiyorum, ama şehirde ‘celebrity’ gibi olduklarını hatırlıyorum. Hatta hayatımda gördüğüm ilk celebrity’ler onlardı diyebilirim. Nerede kalıyorlar, hangi lokantada yemek yediler, nerede denize girdiler merak ederdim. Görünce heyecanlanırdım.

Festivalin daimi panelistlerinden gazeteci Uğur Mumcu (solda) gözümde bir Sean Connery’den farksızdı. 24 Ocak 1993’te evinin önünde katledilen Mumcu, Belediye başkanı Osman Özgüven (sağda) ile. Fotoğraf: Oben Ulu arşivi

Fırsat bu fırsat, farklı şehirlerde gösterimi yapılan ‘Komünist Osman’ın Facebook hesabını, arzu edenler programı takip edebilsin diye buraya bırakıyorum.

Osman Özgüven 1984-1994 ve 2004-2013 yılları arasında toplam 19 yıl belediye başkanlığı yaptı. Suyu halka bedava verdi; ‘kamu zararına yol açtığı gerekçesiyle’ yargılandı. ‘Komünist’ lakabı, yalnızca fikirleri değil, bu halkçı uygulamaları nedeniyle de ona uygun görüldü.

Plajlar Dikili’de bedava olmasın da nerede olsun!

Dikili ve Cannes. Hangisi neresi bir bakışta tahmin edin ve benziyorlar mı, benzemiyorlar mı siz karar verin

Antalya'da plajda bir aylık loca kirası bir yıllık ucuz ev kirası kadar: 75 bin liraAntalya’da plajda bir aylık loca kirası bir yıllık ucuz ev kirası kadar: 75 bin lira

 

 

 

 

10Haber bültenine üye olun, gündem özeti her sabah mailinize gelsin.