Google yapay zeka tabanlı sohbet robotu Gemini’ın tanıtımını Olimpiyat gündemiyle birleştirerek 'Sevgili Sydney' adlı bir reklam filmi çekti, çok tepki alınca yayından kaldırdı. Peki ama bu reklamı izleyenler neden bu kadar rahatsız oldu?
Geçen hafta Google izleyici tepkilerine kayıtsız kalamayarak yeni reklam filmini geri çekti.
‘Sevgili Sydney’ başlıklı filmde koşu sporunu seven Amerikalı bir kız çocuğu Avustralyalı engelli koşucu Sydney McLaughlin-Levrone’a hayrandır. Ona olan sevgisini bir mektupla anlatmak ister. Baba da Google’ın yapay zeka botu Gemini’dan yardım ister, mektubu ona yazdırır. Henüz kaldırılmadıysa filmi buradan izleyebilirsiniz.
Reklama gelen eleştiriler özetle şöyle: Duyguları ifade etmek üzere yazılması beklenen bir mektup nasıl olur da yapay zekaya bırakılır. Yapay zekanın yazdığı mektubun samimiyetine ne kadar güvenilir. Üstelik bunu yapan da kızını yazmaya teşvik etmesi gereken bir baba. Yapay zekanın duyguları manipüle etme potansiyeli endişe verici… Sonuç olarak Google reklamı geri çekti.
Reklamlardan genellikle gerçeği çarpıttıkları, hayal sattıkları için şikayet edilir. İlginç bir şekilde Google son derece “gerçekçi” bir reklam yapmış, ama bu kez de gerçeği kaldıramadık.
Gerçek şu ki gittikçe daha az insan “sıfırdan” yazı yazacak, gittikçe daha çok insan mektubunu, iş planını, ders programını, aşk ilanını, ayrılık notunu… yapay zekaya yazdıracak. Aklı olan yazılanı okur, üstünden geçerek bir iki “insani” dokunuşta bulunur, o ayrı. Birinin içinden dizeler taşıyordur, şiirini kendi yazar o da ayrı.
Hatırlar mısınız, 30 Kasım 2022’te bildiği dillere Türkçe de eklenince ChatGPT hayatımıza hızlı bir giriş yapmış, herkesi telaşa sürüklemişti. Eyvah artık öğrenciler kompozisyon ödevlerini ona yaptıracak, dava dilekçesi yazacak avukatlar işsiz kalacak, duygular geliştirecek başımıza iş açacak… O günlerde Boğaziçi Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Cem Say’la yaptığımız söyleşi ufuk açıcıydı.
“Öğretmenlerin ödev uygulamalarını a’dan z’ye değiştirmesi lazım” demişti: “Şu konuda bir sayfa yaz getir gibi bir ödev veriyorlarsa ve onu notluyorlarsa bunun kötüye kullanılmaması mümkün değil. Aklı olan bunu böyle yapar. Akla ilk okul geliyor, ama başka şeyler de olabilir. İş başvurusu mesela. ‘Bunun kalemi kuvvetli, o zaman bu iyi’ diye insan seçmeye çalışanlar hata yapmış olur. Çünkü dil becerisinin dil ustalığının büyük bir kısmını yapay zeka ele almış durumda…”
Shelly Palmer teknoloji konusuna odaklanmış bir iletişim profesörü, reklama şiddetle karşı çıkanlardan. Kendi blogunda yazdığı Google’ın ‘Sevgili Sydney’ reklamı neden bende çığlık atma isteği uyandırıyor yazısında “Google’ın reklamını yaptığı geleceği kesinlikle reddediyorum” diyor.
Gelecek üzerinde söz sahibi olmak istiyorsak belki de tam tersine geldiğimiz noktayı sakince kabul etmeliyiz. Öfkenin altında çoğu zaman korku vardır. Bu reklam bizi öfkelendirdi çünkü korkuttu. Korkuyoruz çünkü izlediklerimizin bugünün gerçeklerini yansıttığını içten içe biliyoruz.
Yazılarında bu konuları sık sık ele alan Ümit Alan ise reklamlara gösterilen tepkileri normal buluyor: “Siz reklamda dillendirseniz de dillendirmeseniz de yapay zeka standart süreçleri ele geçirmiş durumda. Bu da pek çok meslek grubunda tedirginlik yaratıyor. İnsanların tepki göstermesini de tepkiyle karşılamamak lazım.” Ama ona göre yapay zekayla övünmek demode olmaya başladı bile: “Gemini reklamında olduğu gibi insana ait değerlerin yerine makinelerin konması gerçekten sevimsiz, işlenmiş gıda hissi yaratıyor. Bazı şeyler de organik kalmalı. Zaten pek çok marka bunu fırsata çevirmeye başladı. Bugün organik gıdaya değer atfedildiği gibi organik insan üretimi de öyle bir marka değeri olmak üzere.”
‘Sevgili Sydney’ filmini Apple’ın Mayıs’ta yayımladığı ‘Crush‘la karşılaştıranlar oldu. Bu reklamda müzik aletleri, boya, tuval, heykel, kitap, defter… yaratıcılığı simgeleyen ne varsa bir hidrolik presle eziliyor ve sonunda hepsi iPad Pro’nun içine sığıyor. Birçok kişi reklamın teknolojiyi yüceltirken yaratıcılığı küçümsediğini düşündü. Apple gelen eleştiriler üzerine özür dileyerek reklamın amacının yanlış anlaşıldığını ve yaratıcı topluluğun değerini yeterince yansıtmadığını kabul etti.
Halbuki o film de bütün kibrine ve kabalığına rağmen gerçeği anlatıyor. iPad’le film çekip kurgulamak, resim ve müzik yapmak, oyun tasarlamak ve daha birçok yaratıcı iş yapmak mümkün.
Apple demişken bir reklam vukuatı daha anlatayım. Marka 2019’dan beri The Underdogs: OOO (Out of Office) diye bir reklam filmi serisi yayımlıyor. Belli bir ürüne değil genel olarak markaya hizmet eden yaklaşık 10 dakikalık mizahi filmler.
Son filmde ABD’den bir grup Apple çalışanı yeni bir paketleme fabrikası bulmak için Tayland’ın başkenti Bangkok’a gider. Eski ve kaotik havaalanına inip yoğun trafikten geçerek kliması olmayan kötü bir otel odasına yerleşir, işe koyulur.
Reklam hukukçuları, influencer’ları ve genel olarak Taylandlıları kızdırdı. Sebep ülkenin 20-30 sene önceki haliyle tasvir edilmesi. Altyapı ve güvenlik standartlarını olduğundan düşük göstermesi… Çoğu kişi reklamın özellikle turizm sektöründeki itibarına zarar verdiğini düşündü. Boykot çağrıları yapılınca Apple özür diledi ve filmi kaldırdı. Filmi bulamadım, ama şu TikTok hesabında bir kısmını görmek mümkün.
Taylandlılar neden kızdı, yoksa onlar da mı gerçekle yüzleşmek istemedi? Çizilen Tayland resmi ne kadar gerçek? Onun için de “çekenlerin Tayland algısı” deyip geçeyim.
Google yapay zeka reklamını geri çekti: Gemini’a mektup yazdıran baba kıza tepki
8 Aralık 2024 - 2024 onun yılı oldu: İlkay Nişancı’dan iki film birden
1 Aralık 2024 - Gri boşanma: Bu ikinci bahardır ey ömrüm, neşe ve huzur içinde geç
18 Kasım 2024 - Muazzez İlmiye Çığ’dan dört hayat dersi
7 Kasım 2024 - Brandweek’te ilk gün: Ekrem İmamoğlu çerçeveyi çizdi, Daron Acemoğlu içini doldurdu