Hafıza yalnızca unutmaz aynı zamanda yanılır da. Onlarca çocuğu manipüle ettiği iddiasıyla tutuklanan psikiyatr Süleyman Salih Zoroğlu haberlerine yayın yasağı geldi. Yine de boş durmayalım, hafızanın loş koridorlarında dolaşalım. Rehberimiz adli klinik psikoloji uzmanı Doç Dr. Aslı Akdaş Mitrani.
Çocuklara uyuşturucu madde vererek aileleri hakkında çocuk istismarı suçlaması yapmaya teşvik ettiği iddiasıyla tutuklanan Prof. Dr. Süleyman Salih Zoroğlu’yu duymayan kaldı mı? Kaldıysa şayet, 10Haber’den güçlü bir ekip, konuyu titizlikle araştırıyor. Hoş, dün soruşturmayla ilgili yayın yasağı geldi. Bakalım kamuoyu olan biteni ne zaman öğrenebilecek.
Konu psikoloji, adli, etik, sağlık, cinsel istismar boyutlarıyla çok sayıda haber ve yazıya konu olacak kadar çetrefil. Bu yazının konusu hafıza doğası.
Bir tarafta aileleri tarafından cinsel tacize uğradığını söyleyen 50’ye yakın çocuğun anlattıkları, öbür tarafta hastalarıyla etik sınırları fersah fersah aşan ilişkiler kuran ve uyuşturucu etkisi altındaki çocuklara terapi yaparak en hafif deyimle etiğe aykırı davranan bir psikiyatr var.
Bu durumda çocukların ‘hatırlayarak’ anlattıklarına nasıl yaklaşmalıyız?
Doktorasını adli tıp alanında yapan Doçent Dr. Aslı Akdaş Mitrani, uzun yıllardır adli psikoloji dersi veriyor. Avrupa Kriminoloji Derneği üyesi. Aynı zamanda, cinsel istismar da dahil travmaya maruz kalan kişilere terapi uyguluyor. Özetle konunun tam merkezinde yer alan bir uzmanlığı var.
Dr. Akdaş Mitrani konu özelinde yorum yapmayı doğru bulmadı ancak, “hafıza” “travma mağdurları” ve “terapinin etik kuralları” gibi konulardaki bilgisini paylaştı.
Dr. Aslı Akdaş Mitrani, “Hafıza bir kayıt yapar ama play tuşuna her bastığınızda farklı bir şey dinleyebilirsiniz” diyor. Eskiler “Hafıza-i beşer nisyan ile maluldür” der, Türkçesi “Hafızanın zayıf noktası unutmasındadır.” Halbuki Akdaş Mitrani’nin sözünden anlıyoruz ki hafızanın bir başka zayıf noktası da yanılmaya açık olması.
Üstelik bu hatıranın travmatik olması da gerekmiyor, hatırladığınız herhangi bir eski olay / durum, mesela anneannenizin evinde yediğiniz yemek, bir seferinde biber dolması, öbüründe nohut olabiliyor.
Çok ilginç bir şey daha söylüyor Dr. Akdaş Mitrani: “İfadesini değiştiren, yaşadığı travmatik bir olayı farklı anlatan insanlara güvenimiz sarsılır, değil mi? Aslında biz psikologlar bazı durumlarda, her seferinde aynı şeyi anlatanı değil, hikayesi değişeni daha bile güvenilir buluruz. Travmatik olay yaşarken ortada kaos vardır, hafıza sağlıklı kayıt yapamaz. Hafızada boşluklar, olay örüntüsünde kopukluklar olması çok normaldir. O flu resmin içinden her seferinde farklı bir ‘gerçek’ çıkması doğaldır.” Hatta olay öncesi, sonrası, başkalarının yorumları, hepsi hikayeye eklemlenebilir.
Sadece bu bilgi bile cinsel suç mağdurlarının ya da genel olarak travmatik deneyim yaşayanların ifadelerinin ne kadar karmaşık bir mekanizmadan süzülüp geldiğini, dolayısıyla hassasiyetle yaklaşılması gerektiğini gösteriyor. Neyse ki Akdaş Mitrani’ın da teyit ettiği gibi, etik değerleri sağlam donanımlı bir uzman uygun yaklaşım ve sorularla güvenilir bilgiyi alabiliyor.
Madde etkisi altında ya da hipnoz etkisi altında söylenenler, telkin edilerek alınan bilgiler, hatta (annen baban sana bunu yaptı mı gibi) ucu kapalı sorular karşında söylenenler bu anlamda güvenilir sayılmıyor: “Danışan kişi herhangi bir istismardan söz etmediği sürece terapist asla bu konuyu açamaz. Doğru uygulama konuyu mağdurun gündeme getirmesidir.”
Hafızanın kullanılan dille bile nasıl değiştiğini anlatmak için bakabileceğimiz çarpıcı bir deney şöyle:
Bir gruba bir arabanın diğerine çarptığı bir video gösterilir, ancak çarpma fiili beş ayrı şekilde ifade edilir. Daha sonra deneklerden arabanın hızını tahmin etmeleri istenir. “Ezdi”, “çarptı”, “tosladı”, “vurdu”, “dokundu” diye değiştirildikçe tahmini hız da aşağı doğru iner.
Araba hız tahmini deneyi de dahil pek çok özgün deneyi tasarlayan kişi ABD’li profesör Elizabeth Loftus. ‘Alışveriş Merkezinde Kaybolma’ deneyi de profesörün 70’lerden beri yürüttüğü çalışmalarla ortaya koyduğu klasik bir örnek.
Denekler, çocukluk anılarını hatırlamak temalı bir çalışmaya katıldığını düşünmektedir. Ellerine bir akrabaları tarafından geçmişlerine ait dört anının yazılı olduğu notlar verilir.
Bu anılardan biri de alışveriş merkezinde kaybolma hikayesidir. Deneklerden olayı hatırlamıyorlarsa yanına yazmaları, hatırlıyorlarsa yüz yüze görüşmede detaylandırmaları istenir.
Deneklerin akrabaları da araştırmacıyla işbirliği içindedir, hikayenin inandırıcılığını artırmak için gerekli kişisel bilgileri verir.
Sonuçta, 24 denekten 7’si alışveriş merkezinde kaybolduğunu hatırlar, detaylarıyla anlatır. Halbuki böyle bir kaybolma hiç olmamıştır. Bunun bir deney olduğu söylendiğinde bile gerçeği kabul etmez. Sonunda akrabaların deneydeki rolü ortaya çıkınca ikna olur. Sonrasında bu bulgular farklı kültürlerden ülkelerden binlerce kişide de doğrulanır.
Loftus, bu ve benzeri deneyleri insanların belleklerine nasıl sahne anı yerleştirilebileceğini kanıtlamak için yaptı ve ileriki yıllarda adli psikoloji konusuna yaklaşımı ve davaların seyrini değiştirecek kadar etkili oldu. İnsanların hafızalarıyla oynadığı gerekçesiyle eleştirildi de ancak o sağladığı faydanın yanında bu deney amaçlı manipülasyonların lafının bile edilmeyeceğini düşünüyor.
Profesör Loftus’un çarpıcı vakaları anlattığı TED konuşmasını buradan izleyebilirsiniz.
Loftus’a yöneltilen bir eleştiri de, yaşadıklarını zaten zar zor dile getiren çoğu cinsel istismar mağdurunun bir de inandırıcılık sorunu yaşamaları. Hatta kendilerinden bile şüphe eder hale gelmeleri, belki de ben yanlış hatırlıyorum diye düşünmeleri.
Bir kez daha herkesin susup etiğe uygun hareket eden yetkin uzmanların konuşması gereken zamanlardan geçiyoruz: “Ehil olmayanlar, aile, çevre mağdurları sorguladıkça yorum yaptıkça hafıza etkilenmeye devam eder. Hafızadan geçerli güvenilir bilgiyi alabilmek apayrı bir uzmanlık alanı. Hafızanın yanılmaya, çarpıtmaya açık olması, mağdurların ifadelerinin kendi başına güvenilir olmayacağı anlamına asla gelmiyor. Sadece belli bilimsel kural ve prensiplere dayanarak hatırlananları etkilememek gerekli.”
8 Aralık 2024 - 2024 onun yılı oldu: İlkay Nişancı’dan iki film birden
1 Aralık 2024 - Gri boşanma: Bu ikinci bahardır ey ömrüm, neşe ve huzur içinde geç
18 Kasım 2024 - Muazzez İlmiye Çığ’dan dört hayat dersi
7 Kasım 2024 - Brandweek’te ilk gün: Ekrem İmamoğlu çerçeveyi çizdi, Daron Acemoğlu içini doldurdu