Kral III. Charles'ın Jonathan Yeo imzalı ilk resmi portresi bu haftanın konuşulan konularındandı. Halbuki 1997'de 27 yaşında bir ressam Kral'ınkini aratmayacak kadar cüretkar bir Kraliçe portresi yapmıştı. Hatırlayalım mı?
Resim sanatı ekseriyetle müzayedelerde rekor fiyata satılan eserlerle gündeme geliyor. Bir de iklim krizini gündemde tutmak isteyen aktivistler müzelerdeki resimlere domates çorbası, patates püresi, boya atıyor.
Bu hafta Kral Charles’ın tahta geçtikten sonra yapılan ilk resmi portresini gördük de bu vesileyle biraz resim konuştuk.
Jonathan Yeo imzalı portrede Kral kırmızı ağırlıklı bir zeminde asker üniforması ve omzunda bir kelebekle tasvir ediliyor. Haberleri okudunuz, resim hem eleştirmenler tarafından hem de sosyal medyada bütün detaylarıyla incelendi.
New York Times‘tan Vanessa Friedman kırmızının yoğunluğunu “tedirgin edici” bulurken The Cut‘tan Danielle Cohen daha açık konuşarak ‘kan hissi aldığını’ yazdı. Sosyal medya elbette el artırdı ve “eli kanlı” İngiliz İmparatorluğu’nun kralının cehennemde cayır cayır yanacağını söyledi.
Güç ve otoriteyle ilişkilendirilen kırmızının bu kadar cesurca kullanılması her durumda iyi fikir; 2,5 metreye 2 metre boyutlarındaki bu yağlı boya tabloyu kolay kolay unutamayacağız. Öyleyse 1997’den çarpıcı bir hükümdar portresini hatırlamanın tam zamanı.
Kral Charles’ın portresini fazla iddialı hatta saygısızca bulanların İngiliz ressam Justin Mortimer 1997’de Royal Society of Arts’ın isteği üzerine yaptığı Kraliçe Elizabeth portresini görmesinde fayda var.
Kraliyet üyelerinin geleneksel ve resmi betimlemelerinden bir hayli uzak duran bu soyut portre parlak sarı bir fona Kraliçe’nin bedeninin bir kısmını pikselli bir yeşille yerleştirmiş. Başını ise bedeninden ayırmış ve havada süzülmeye bırakmış.
O zaman 27 yaşında olan Justin Mortimer “koskoca kraliçeyi” böyle göstermekten hiç mi çekinmemiş? Mortimer o dönemde Wall Street Journal’a verdiği bir röportajda Elizabeth’in her türden portre sanatçısı tarafından resmedilmesinin hükümdarlık rolünün bir parçası olduğunu kabul ettiğini ve sıra dışı bir sonuca baştan razı olduğunu söyleyerek bu sorunun cevabını vermiş oluyor.
Mortimer resmi yaparken ‘Kraliçe’nin çağdaş ve çok yönlü doğasını yansıtmak ve modern toplumdaki konumunun karmaşıklıklarını ve paradokslarını yakalamak istediğini’ söylemiş. Kraliçe’yi hem bir kamu figürü hem de özel bir birey olarak yansıtmayı amaçlamış. Başını vücuttan ayırması Kraliçe’nin kamusal ve özel kişiliklerinin ayrı oluşunu simgeliyor.
Ressamın bir arzusu da geleneksel portrelere meydan okuyarak izleyicileri eserle daha derin, daha kavramsal bir düzeyde ilgilenmeye davet etmek ki bunu da başarmış.
Online sanat dergisi Artdog Kral Charles’ın portresinden yola çıkarak ‘Lider portreleri ne anlatıyor” başlıklı bir yazı yayımladı, Türkiye’den ve dünyadan liderlerin fotoğraf ve resimlerine portrelerine yer verdi. Bunların bazılarında lider kimsenin bileğini bükemeyeceği bir süper kahraman gibi resmedilmiş ya da fotoğraflanmış. Kiminde muktedirin içindeki “insan”ın kapısı aralanmış.
Ara Güler’in 2015’te çektiği Erdoğan portrelerinde Cumhurbaşkanı’nın aile babası ve dede kimlikleri öne çıkıyor. Bu fotoğraflar iki sebeple eleştirilmişti. Birincisi klasik Ara Güler çizgisinin dışında olduğu için, ikincisi içeriğinden bağımsız “Ara Güler’in Recep Tayyip’le ne işi olur” mantığıyla. Güler hiç tereddüt etmeden cevap vermişti: Cumhurbaşkanını çekeceğim tabii, seni mi çekicem!
Daha çok heykelleri yapılan ve fotoğrafları çekilen Atatürk’ün yağlıboya portresini şahsen de tanıştığı İbrahim Çallı 1935’te yaptı.
Güç gösterisi deyince Vladimir Putin’i unutmamak lazım. Fotoğraflar Putin’in Sibirya ziyareti sırasında çekilmişti. Görüntüler o kadar ikonikti ki Putin’in ayıya binerkenki görüntüleri photoshop’la üretildi.
Rusya Devlet başkanı Vladimir Putin güç gösterilerini seviyor ama ayıya bindiği doğru değil