Kurtuluş Savaşı’nın kahramanlarından Kazım Karabekir, 1. Dünya Savaşı’nın son döneminde Doğu Anadolu’da Vehip Paşa komutasındaki 3. Orduda kolordu komutanı olarak görev yapıyordu.
Rusya’da Sovyet Devrimi’nin olması sonrası Vehip Paşa hiç vakit geçirmeden hareket etmiş, Rusya tarafından Sarıkamış yenilgisi sonrası işgal edilen bütün Doğu Anadolu ile Doğu Karadeniz’i geri almaya başlamıştı. Ordular bununla da yetinmemiş, 93 Harbi ile Rusya’nın eline geçmiş olan Kars, Erzurum, Batum gibi şehirleri de geri almaya başlamış, bu arada Ermeni ordusunu da geriletmiş, Gümrü ve Nahçivan dahil pek çok yere girmişti.
İşte bu 1. Dünya Savaşı’na ait ender zafer haberlerini getiren komutanlardan biri Kazım Karabekir’di, Erzurum’u, Sarıkamış’ı, Kars’ı, Ardahan’ı onun komuta ettiği birlikler geri kazanmıştı.
Mondros Mütarekesi imzalandığı sırada Vehip Paşa ve Kazım Karabekir, Ermeni heyetiyle barış müzakereleri yapıyordu. Mütareke bütün hesapları bozdu. Karabekir İstanbul’a yola çıktı, 28 Kasım 1918’de onu taşıyan gemi İstanbul’a vardı.
Şimdi Karabekir’in günlüklerinden genişçe bir bölümü (bazı günleri kısaltarak) aktarmak istiyoruz:
28 Kasım 1918 (28 Teşrinisani 1334) Perşembe
İstanbul’a vardık. Hava iyi. Öğle vakti Haydarpaşa rıhtımına yanaştık. Gece Reşitpaşa vapurunda kaldık. Boğazın tarafeynindeki İngiliz, Fransız bayrakları. Büyükdere’ye İngiliz bayrağı asma merasimi. Müteessirim. Kararım “tek dağ başı mezar oluncaya kadar uğraşmalı” dedim. İtilâf donanması bostan korkuluğu gibi.
29 Kasım 1918 (29 Teşrinisani 1334) Cuma
Zeyrek’te Hamdi ağabeyimin ziyaretine (Kilise Camii mihrabı karşısında) geldim. Akşam İsmet (İnönü) geldi. Çiftçi olalım, diyor. Tek bile kalsam uğraşacağım dedim. İstanbul’a toplanmakla fena oldu. Anadolu’ya atılmanın kolayına bak dedim.
30 Kasım 1918 (30 Teşrinisani 1334) Cumartesi
Harbiye Nâzırı Abdullah Paşa’yı ziyaret ettim. Tahliye edilecek menâtıkta İtilâf heyetleri bulunmazsa Ermeni ve Gürcülerin katliamlarından korkulur. Ordu bunu tekiden yazmış. Ne yapıldığını sordum. Cevaben, tahriren bir şey yaz da Meclis-i Vükelâ’da müzakere için elimizde vesika bulunsun dedi. Gazetelerimizin halini de anlattım. Raporuna ilave et dedi. Şedîd bir şey yazdım. Ermeni mezaliminin fotoğraflarını da buldurdum. Bilahare İsmet’in riyasetinde bir komisyon bunlara istinaden bir risale çıkardılar. Fransızcaya da tercüme oldu. Ne gariptir, tercümana verilecek mesture yokmuş! Ben ödünç verdim de sonra muamelelerle parayı aldım.
(not) Şevki Paşa’nın ricaları: İsmet imzasıyla ordulara nazik yazsın. İtiraz edilen mesaili nâzır imzalasın.
1 Aralık 1918 (1 Kânunuevvel 1334) Pazar
Erkân-ı Harbiye-i Umumiye Reisi Cevat Paşa’yı ziyaret ettim. Ermeni ve Gürcülerin Nahcivan ve Ahıska’da tahliyeyi müteakip yine mezalim yapacaklarını ve bunu yine yalan feryatlarla ahali-i İslamiyeye tahmil edeceklerini, bunun için İtilâf’tan heyet gönderilmesini, bizden de lisan aşina memurlar terfikini ve İstanbul’da Türk gazetelerinin bile Ermenilerin mazlum olduğunu yazmaları gaflet olduğu arazi-i müstevliye ve Elviye-i Selâse’nin istirdadında şehitlerle dolu kuyuların henüz görülmek imkânı olduğundan taraf-ı hükümetten muavenetle isteyenlerin o mıntıkalara gönderilmesini mübeyyin bir tahrirat verdim. Ve İstanbul’a toplanmaklığımızın felâketini anlatarak benim Şark’a iademi rica ettim.
Öğleden sonra sabık sadrazam Ahmet İzzet Paşa’yı ziyaret ettim. Meyûs idi. Beyanatımdan ümitvar oldu ağladı. Şark’a iademi buna da rica ettim. Bugün İzzet Paşa’yı da ziyaret ettim. Eski Erkân-ı Harbiye Saffet’le beraber. Rauf Bey de geldi.
Milletin istiklâlinin mahvolduğunu ve bunu şarktan kurtarabileceğini takdir etmediniz mi dedim. Gözleri yaşardı. Seni getirmekle vatana ihanet ettim dedi. Vatanın istihlâsı ümidiniz var idiyse kabineden istifa etmemekliğiniz icap ederdi. Kalmadı ise beni derhal Şark’a iadeye çalışınız dedim. Bazı arkadaşlarla görüşeyim, kararımı söylerim dedi.
6 Aralık 1918 (6 Kânunuevvel 1334) Cuma
Selamlığa davet olundum. Namazdan sonra da huzuru şahaneye kabul olundum. Fevkalâde iltifat buyurdular. “Şâyân-ı itimat ve muhtelif yerlerden sizi sordum. Pek mert ve her veçhile şâyân-ı itimat bir kumandanım olduğunuzu anladım. Mevcudiyetinle iftihar ederim. Cenab-ı Hak milletime bağışlasın” buyurdular. Cevaben, “İltifat-ı şahaneleri ebedi bir hiss-i minnetle medar-ı fahrımdır. Bulunduğum cephelerde kumanda ettiğim kıtalarla Türklüğün namını düşürmedim (Sulh takarrür etmeden genç kumandanları iş başından almayınız. Benim Şark’tan alınmaklığım büyük hata oldu, beni hemen iade buyurunuz). Fakat vatanımızın bu son darbeden kurtulmasına çalışabilecek bir mevkide bulunamadığımdan meyusum” dedim. Sözümü keserek “Manen müsterih olunuz, çünkü pek uzaklarda idiniz ve vazifenizi lâzımı gibi yaptınız” buyurdular. Dedim: “Şevket-meâbım milletimiz başlarında sevgili hakanıyla inşallah kurtulacaktır. Türklük ölmeyecek ve öldürülemeyecektir. Tarihimizde bugünkü gibi tehlikeler çoktur. Azimkâr padişahlarımızın namuskâr evlatları ile yekvücut olmasıyla hepsi bertaraf olmuştur”. Cevaben, “Sizin gibi genç, mert ve şâyân-ı itimat kumandanlara malik olan bir millet elbette zeval bulmaz. Berhudar ol! Sizin gibi bir kumandana malik olmakla ben ve milletim iftihar eder” buyurdular ve gayet samimi elimi kuvvetlice ve uzun müddet sıktılar. Arz-ı şükranla ayrıldım.
7 Aralık 1918 (7 Kânunuevvel 1334) Cumartesi
Öğleden sonra İsmet’e gittim. İzzet Paşa’ya sadâreti kabul için hariçten de rica edilmiş. Kabineye Rauf’u ve İsmet’le benden birimizi almayı şart koşuyormuş.
13 Aralık 1918 (13 Kânunuevvel 1334) Cuma
Saffet’le birlikte Kadıköy’de Seyfi’ye gittik. Akşam yemeğini Tokatlıyan’da yedik. İki kişi yedi küsur lira. Gece bizde kaldık.
17 Aralık 1918 (17 Kânunuevvel 1334) Salı
Yıldız’a mevlit selâmlığına davetle gittim. Herkes yaya, vükela, kumandanlar … ilh. Yalnız padişah arabada. Amin çocuğu gibi. Yaveran araba arkasında atlı. Gülünç bir merasim.
Karabekir, daha İstanbul’a gelir gelmez geldiğine pişmandır, bir an önce Anadolu’ya geri dönmek ve kurtuluş mücadelesi başlatmak istemektedir. Ama onun ilk tayini Aralık 1918’de o zamanki adıyla Tekfurdağı’na, yani bugünkü Tekirdağ’a çıkar. Mecburen oradaki kolorduya gider.
1 Ocak 1919 günü Karabekir’in İstanbul’daki son günüdür, ertesi gün Tekfurdağı’na hareket edecek. O gün günlüğüne düştüğü şu not ilginç:
Şimdiye kadar tebellür eden fikirler:
İzzet Paşa – Mütereddit. Hükümetten çekildiğine nadim. Belki bu kadar fenalık olmazdı diyor. Sıkıştırınca ağlıyor.
Mustafa Kemal Paşa – Harbiye Nezâretine geçmek suretiyle teşekkül edecek kabinede iş göreceğine kani. Hususi yaver-i Padişahi, her Cuma selamlığında temasta.
Rauf Bey – Sıkıya gelince Bolşevik olmalı, ne Rum kalır ne Ermeni zannediyor (Tashih-i fikir ettirdim).
Fevzi ve Cevat Paşalar – Hangi kabine gelirse vazifelerine devam fikrinde.
İsmet – Askerlikten çıkalım, köylü olalım diyor.
Ben – Mesele silahla hallolacak. Tek bile kalsam yılmayacağım. Anadolu’da bir milli hükümet kurmalı. Şarka gidersem bunu yaparım.
Tekirdağ’a kolordusunun başına geçen Karabekir, kısa süre içinde kolordusunu Balıkesir’e taşıma emri alır. Anadoluya gideceği için sevinçlidir, hemen Balıkesir’e geçip hazılıklara başlar. O sırada kendisi açısından daha sevinçli bir haber alır, tam da istediği gibi Doğu’ya, Erzurum’a tayini çıkmıştır. Ancak bu tayinin padişah tarafından onaylanması iki ayı bulur.
Yine günlükten aktarıyoruz:
23 Mart 1919 Pazar
Mustafa Kemal Paşa’nın Ayan Reisi Ahmet Rıza Bey kabinesinde Harbiye Nâzırlığını kabul edecek veçhile bir kabine, İsmet’e bile vazife var. Bana iaşe nâzırlığını münasip görmüşler. Bunu İsmet söyledi. İçtimadan bana haber vermemişlerdi. İçtimada bulunan Topçu Tahir Bey haber verdi. İsmet’e ziyaretimde kendisine sordum. Evvelce bana da ani haber verdiler. Mesele kabine meselesidir. Sen iaşe nâzırlığını kabul edersen muvaffak oluruz dedi! Bu fikre hayret ettim. Kabine yapmakla görülecek bir iş yoktur. Hususiyetle bana iaşe nâzırlığını nasıl münasip gördünüz. Açlıktan ölenlerin miktarını biliyor musun dedim. Cevaben, açlık diyoruz ama ben aç görmedim dedi. Fakir ailelerden kimin kapısını çalsan açtır, Edirnekapı’ya doğru bir dolaş bunu görürsün dedim.
Mütareke dönemi İstanbul’unda nasıl Mustafa Kemal’in Şişli’deki evi bir merkezse aynı şekilde Kazım Karabekir’in Zeyrek semtindeki evi de öyle bir toplanma mekanı. Karabekir sürekli temasta ve herkese Anadolu’ya geçmek gerektiğini söylüyor.
Kendisine hareket emri Nisan ayı başında geliyor.
10 Nisan 1919 Perşembe
Bir haftaya kadar gideceğini zannederken Gülcemal vapurunun Cumartesiye hareket edeceğini haber verdiler. Bin iş bir güne toplandı. Harbiye Nâzırı Şakir Paşa’yı ziyaret ettim. Bu esnada Mahmut Hayret Paşa geldi. Sivri sakallı bir zat. Attı tuttu. (Vaktiyle Erzurum’da tûl-i müddet kumandanlık ve erkân-ı harplik yapmış. Halbuki İzzet Paşa kendisine bir şey sormamış. Birçok teşkilât değiştirmişler… Sonunda aç da bırakılmış.) Gençliği yiyecek bir iştihada gördüm… Harbiye Nâzırı zeki fakat ihtiyar ve hasta. Anadolu’ya iki şehzade gideceğini ve Mahmut Hayret Paşa’nın da heyete Ferit Paşa ile dahil olduğunu bildirdi. Dairede diğer ziyaretleri yaptım.
Erkân-ı Harbiye-i Umumiye Reisi Fevzi Paşa: Şarka gitme tasfiye yapacaklar. Beyhude zahmet ediyorsun dedi.
Dedim: Ben şarka milli istiklâlimizi temine gidiyorum. Tasfiye artık mevzubahis değildir.
Dedi: Seni Divan-ı Harb’e verirler.
Dedim: Bir kere Trabzon’a ayak basayım. Artık milli mahkemeler mevzubahis oluyor. Genç kumandanların Anadolu’ya bir an evvel gönderilmesine siz de çalışın ve siz de gelin.
11 Nisan 1919 Cuma
Selamlığa gittim. Huzurda kabul buyuruldum. Genç kumandanların bir an evvel Anadolu’ya tayinini tekrar rica ettim. Silahlar toplanıyor, felâket dedim. İltifat ve dua ettiler. Cuma selamlığı olduğu için daha fazla görüşmek münasip olmadığını ilave buyurdular. (Yani nezaketen anlattılar ki hususi ziyaret lâzım.)
İzzet Paşa, Cevat Paşa, Şevket Turgut Paşa (Şevket Turgut Paşa’ya: Şarkta milli mukavemet esaslarını kuracağımı söyledim), M. Kemal Paşa’yı ziyaret ettim. Rauf Bey’i bulamadım. Kemal Paşa hasta yatıyordu. Ameliyat yaptırmış. Anadolu’ya geçip fiili uğraşmaktan başka çare kalmadığını söyledim. Behemehâl gelmelerini anlattım. Münakaşa ettik, neticede “Bakalım, iyi olayım da ben de öyle zannediyorum” dedi.
12 Nisan 1919 Cumartesi
Hareket. Gülcemal ile. Zevalde ilan edildiyse de ateşçiler noksanmış. Akşama kalktık. Kız Kulesi ile Selimiye arasında demirledik. Geceyi vapurda geçirdik. İtilaf kontrol edecek!
13 Nisan 1919 Pazar
Sabahleyin Boğaz’dan çıktık. Hava rüzgârlı ve bulutlu. Büyükdere’de İngiliz bayrağı çırpınıyor. 28 Teşrinievvel 34’te çekilmişti. Hepiniz hepiniz inmeye mahkûmsunuz dedim.