8. Gün
27 Temmuz 2023
Cumhuriyet'e 100 Gün
Lozan Antlaşmasından 29 Ekim’e günbegün yaşananlar
Rauf Orbay, İsmet Paşa’yı Lozan imzalandıktan 3 gün sonra kutladı

İsmet Paşa’nın ‘Lozan imzaya hazır, izin verirseniz imzalayayım’ telgrafına üç gün cevap vermeyen Başbakan Rauf Orbay, antlaşma imzalandıktan sonra da İsmet Paşa’yı kutlamak için üç gün bekledi.

Rauf Orbay, İsmet Paşa’yı Lozan imzalandıktan 3 gün sonra kutladı

Başbakan Rauf Orbay, halen Lozan’da görüşmelerini sürdüren İsmet Paşa’yı Barış Antlaşmasından ötürü kutlamak için üç gün bekledi. Orbay, İsmet Paşa’ya tebrik telgrafını ancak 27 Temmuz 1923 günü çekti, telgrafta ilginç biçimde 1. dünya Savaşı sonunda Rauf Orbay tarafından müzakere edilip imzalanan Mondros mütarekesinden de söz ediliyor.

Rauf Orbay’ın İsmet Paşa’ya telgrafı aynen şöyle:

Dünya Savaşı‘nın sonsuz acılarından kurtulmak ve milletimizin dünya barışını kurmakta ne büyük bir rolü olduğunu fiilen ispat etmek üzere imzaladığımız Mondros Ateşkes Anlaşmasına rağmen, en feci ve insafsız saldırılara uğramış; bunun arkasından yaşama hakkımızı ve bağımsızlığımızı ayaklar altına alan Sevres Antlaşması yapılmıştı. Yüzyıllar boyunca hür ve bağımsız olarak yaşamış olan aziz Türkiye’nin soylu halkı, uğradığı haksız ve feci saldırılar karşısında bütün şuuru ve bütün varlığıyla yaşama hakkını ve bağımsızlığını kurtarmak için ayaklanarak kurduğu yılmaz ve yenilmez millî ordusuyla Büyük Önderimiz ve Başkomutanımızın ve Kahraman Komutanlarımızın sevk ve idaresiyle zaferden zafere yürüdü. 

Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Hükûmeti’nin Milletten aldığı kudret ve kuvvetle ve ordularının pek yüksek savaş yeteneğiyle elde ettiği bu başarı ve zaferlerin, Lozan’da aylardan beri süregelen barış görüşmeleri sonunda, milletlerarası bir belge ile belgelenmiş olması, milletimize yeni bir çalışma ve huzur dönemi hazırlamıştır. Bakanlar Kurulu, azimli ve fedakâr milletimizin yaşama hakkını ve bağımsızlığını güven altına alan bir antlaşmanın yapılmasındaki çalışmalardan dolayı başta zâtıdevletleri olmak üzere, delegelerimiz Rıza Nur ve Hasan Beyefendilere ve danışmanlarımıza tebriklerini sunar, efendim. 

Hüseyin Rauf 

Başbakan Rauf Orbay, 10 gün önce de İsmet Paşa’nın Lozan’dan çektiği ‘Barış antlaşması imzaya hazır, izniniz varsa imzalayacağım’ şeklindeki telgrafı üç gün boyunca cevaplamamıştı.

Mustafa Kemal’den İsmet Paşa’ya: Tarihi başarı

Bunun üzerine doğrudan Mustafa Kemal’e telgraf çeken İsmet Paşa, imza iznini Meclis Başkanı ve Başkomutan Gazi Mustafa Kemal’den doğrudan almıştı.

24 Temmuz günü Lozan’da düzenlenen törenle barış antlaşması imzalanmış, Gazi Mustafa Kemal Atatürk de bu imzayı daha o gün çektiği bir telgrafla kutlamış, telgrafında ‘Millet ve Hükûmetin, zâtıalilerine vermiş olduğu yeni görevi başarıyla sona erdirdiniz. Memlekete birbiri ardınca yaptığınız yararlı hizmetlerle dolu ömrünüzü, bu defa da tarihî bir başarıyla taçlandırdınız. Uzun çarpışmalardan sonra vatanımızın barış ve bağımsızlığa kavuştuğu bu günde, parlak hizmetiniz dolayısıyla zâtıalinizi, pek sayın arkadaşlarımız Rıza Nur ve Hasan Beyleri ve çalışmalarınızda size yardım eden bütün Delegeler Kurulu üyelerini şükran duygularımla kutlarım’ demişti.

Mustafa Kemal, Rauf Orbay’a çok sert

Rauf Orbay’ın kutlama telgrafı çekmek istememesi, sonra Mustafa Kemal kendisine ısrar edince yukarıda alıntıladığımız metni kaleme almasının hikayesini Mustafa Kemal, 1927 yılında okuduğu Nutuk’ta şöyle anlatıyor:

Efendiler, Bakanlar Kurulu Başkanı Rauf Bey’in İsmet Paşa’ya kutlama telgrafı çekmediğini anladım. Kendisine bunun gerekli olduğunu hatırlattım. Rauf Bey’e bu konuda diğer bazı arkadaşlar da uyarıda bulunmuşlar. 

Daha sonra öğrendim ki, Rauf Bey, İsmet Paşa’yı kutlamayı ve ona yaptığı bu önemli ve tarihî görevden dolayı teşekkürü gerekli görmüyormuş. Yapılan uyarı üzerine Kâzım Paşa’ya bir mektup yazarak ondan kendi adına, İsmet Paşa’ya bir kutlama telgrafı yazmasını rica etmiş. Bunun anlamı nedir? 

Kâzım Paşa, bu mektubu Bahriye Vekili İhsan Bey’in evinde bulunduğu bir sırada almış. Maliye Bakanı Hasan Fehmi Bey’de orada imiş. 

Hep birlikte, Rauf Bey’in ağzından uygun bir telgraf müsveddesi yazarak İsmet Paşa’yı kutlamışlar ve ona teşekkür etmişler. Bu müsveddeyi bir zarfa koyup Rauf Bey’e göndermişler. Fakat Rauf Bey, müsveddeyi beğenmemiş. İsmet Paşa’ya başka bir telgraf yazmış veya yazdırmış. Rauf Bey, Kâzım Paşa’yı gördüğü zaman demiş ki: “Sizin yaptığınız müsveddede sanki her işi yapan İsmet Paşa imiş gibi gösteriliyor. Biz burada bir şey yapmadık mı?” 

(Mustafa Kemal daha sonra Rauf Orbay’ın çektiği telgrafı aynen aktarıyor ve ardından devam ediyor) Efendiler, Rauf Bey, Lozan Antlaşmasını yapan ve ona imzasını koyan İsmet Paşa’yı kutlama vesilesiyle, kendisinin yaptığı ve imzasını koyduğu Mondros Ateşkes Anlaşması‘ndan bahsetmeyi ve onu ne kadar önemli ve yüksek amaçlarla imza ettiğini söyleyerek kendisini savunmayı gerekli görüyor. 

Mondros Ateşkes Anlaşması, Osmanlı Devleti’nin müttefikleriyle birlikte uğradığı acı yenilginin yüz kızartacak bir sonucudur. O anlaşma hükümleridir ki, Türk topraklarını yabancıların işgaline sundu. O anlaşmada kabul edilen maddelerdir ki, Sevres Antlaşması hükümlerini de kolaylıkla kabul ettirilebileceği düşüncesini yabancılara mümkün ve akla yatkınmış gibi gösterdi. 

Rauf Bey, o Ateşkes Anlaşmasını “milletimizin dünya barışını sağlamakta ne büyük bir sebep olduğunu fiilî olarak ispat etmek amacıyla” imzaladığını, söylüyorsa da, bu hayalî cümle ile kendinden başka kimseyi avutmaz. Çünkü böyle bir amaç yoktu. 

Rauf Bey’in, telgrafına Mondros Ateşkes Antlaşması ile başladığına bakılırsa, bu anlaşmanın Lozan Konferansı için bir başlangıç olduğunu ve Lozan Barışının da Rauf Bey’in yaptığı Mondros Ateşkes Anlaşması‘nın sonucu olduğunu söylemek eğiliminde bulunduğuna hükmedilebilir. 

Rauf Bey, telgrafında, Sevres Antlaşması yüzünden Türk milletinin uğradığı saldırıları, buna karşı milletin nasıl ayaklandığını, nasıl yılmaz ve yenilmez bir ordu kurduğunu ve kahraman komutanlarımızın sevk ve idaresi ile nasıl zaferden zafere yürüdüğünü hikâye ediyor. Rauf Bey, bu hikâyeyi İsmet Paşa’ya, o zaferler kazanmış ordunun başından Lozan’a gitmiş olan kişiye anlatıyor. Rauf Bey, bu başarı ve zaferleri Hükûmetin kazandığını anlatabilmek için de parlak bir cümle bulmuştur: Lozan Barış Görüşmelerinin aylardan beri devam ettiğine de işaret ederek, üstü kapalı bir şekilde işin uzatıldığını belirtmekten kendini alamamıştır. Rauf Bey, antlaşmanın yapılmasındaki çalışmalarından dolayı Delegeler Kurulunu tebrik ederken, Mondros Ateşkes Antlaşmasından başlayarak, bütün inkılabımızın bir özetini yapmak şekliyle, Delegeler Kuruluna yaptıkları antlaşmanın nasıl ve ne olduğunu da anlatmak gayretine düşmüştür. Bir tek teşekkür kelimesini bile içine almayan bu yazıların ne anlama geldiğini kavramak, dikkatli ve incelikleri görebilen kimselerce elbette güç değildir. 

Rauf Orbay: Lozan’da yapılabileceğin en iyi yapıldı

Başbakan Rauf Orbay yıllar sonra yazar Feridun Kandemir tarafından kaleme alınan ‘Rauf Orbay-Hatıraları ve Söylemedikleri’ adlı kitapta bu telgraf meselesinden hiç söz etmiyor.

Lozan’la ilgili oldukça geniş bir bölüm içeren kitapta Rauf Orbay uzun uzun bazı pazarlıkların detayından ve İsmet Paşa ile ilişkisinden söz ediyor ama antlaşmayı genel olarak değerlendirmeyi son cümleye saklıyor.

Orbay’ın Lozan değerlendirmesi aynen şöyle:

Hülâsa: Lozan’da -aramızda hasıl olan anlaş­mazlıklara rağmen- memleket hesabına yapılması imkânı ola­nın en iyisi yapılabilmiştir.

Rauf Orbay, 100 yıllık Lozan Antlaşmasından geriye kalan en önemli tartışmalardan biri olan Musul meselesine de hatıralarının pek çok yerinde değiniyor.

Orbay’ın Musul değerlendirmesi de ikircikli

Musul, Misak-ı Milli sınırlarında kabul edildiği halde, Mondros Mütarekesini izleyen günlerde İngiliz ordusu tarafından işgal edilmiş, Lozan görüşmeleri sırasında da ‘Musul yeni kurulacak Irak’ın parçasıdır’ denerek Türkiye’ye verilmemişti. Hatta bu sebeple 1923 Şubat ayında Lozan görüşmeleri kesilmiş, Türk heyeti Ankara’ya geri dönmüştü.

Ancak sonuçta Lozan’da Musul için kararın Milletler Cemiyeti çerçevesinde daha sonra verilmesi kararlaştırıldı ve Türkiye’de Lozan’ı bir ‘yenilgi’ olarak gören çevreler hep bu konuyu gündeme getirdi.

Rauf Orbay’ın Musul değerlendirmesi aynen şöyle:

Benim bildiğim, biz Lozan’da anavatanın bir kıymetli par­ çası olarak üzerine titremekle beraber, nihayet bir vilâyet için bütün bir milleti yeniden sonu neye varacağı bilinmez bir harp felâketine sürüklememek düşüncesi ile, Musul meselesini tâlik yani iki tarafın da sükûnetle işi ele almasını sağlayacak bir zamana bırakmayı muvafık bulmuştuk. O (zaman) gelip çatın­ca neler yapıldığını ve bu arada hakikaten fırsatlar kaçırılıp kaçıramadığını iş başından uzak bulunduğum için, bilmiyorum.

Rauf Orbay, ‘Ben iş başında değildim’ derken kendisinin Başbakanlığı bıraktığını, Musul için müzakereler sırasında artık Cumhuriyet ilan edildiğini ve İsmet Paşa’nın başbakan olduğunu, dolayısıyla Musul’un geri alınamamasının sorumluluğunun da Atatürk ve İsmet Paşa’da olduğunu ima ediyor.

8