Ağrı Dağı eteğinde bahri kuşu görüntülendi
Prof. Dr. Levent Kurnaz, iklim değişikliği ile kutuplarda yer alan buzulların eriyeceğini ve bunun da denizlerde su seviyelerinin yükselmesine sebep olacağına dikkati çekerek 2050 yılına kadar Marmara Denizi'nde en az 50 santimetre civarında yükselme meydana geleceğini söyledi.
Mevsimlerin dengesinin değişmesi son yıllarda git gide kendisini gösterirken iklim krizinin dünyaya vereceği zararın etkileri gözle görülür bir şekilde belirdi. Bilim insanları ise yaşananlara ve yaşanacaklara dair üst üste uyarılarda bulunmaya devam ediyor.
Boğaziçi Üniversitesi İklim Politikaları Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Levent Kurnaz da, iklim değişikliği ve kutuplarda yer alan buzullardaki erimelerin Marmara Denizi’ne etkileri konusunda uyarılarda bulunarak, Marmara Denizi’nin su seviyesindeki yükselmelerin, İstanbul Boğazı’na yakın noktalarda bulunan birçok yapıda ve sahile yakın toplu taşıma istasyonlarında gelecek yıllarda problemlere yol açacağını belirtti.
“Kutuplar eriyor ve bu kutupların erimesinin doğal sonucu olarak da deniz seviyesi yükseliyor” Prof. Dr. Levent Kurnaz, şunları söyledi:
“Bir meşrubat bardağının içine siz önce buzu koyup sonra üstüne, meşrubatı döktüğünüz zaman orada bir yükselme olmaz. Buna karşılık siz önce meşrubatı koyup sonra buzları koyacak olursanız o zaman eridiği zaman taşar. Dolayısıyla, aynı durum söz konusu. Kara üstündeki buzullar yani Antarktika ve Grönland’daki buzullar korkunç hızla eriyorlar.
Bu buzulların erimesi de bu yüzyılın sonuna kadar yaklaşık en az 1 metrelik deniz seviyesine yükselmeye yol açacak. Bunun karşılığı 2050 yılında Marmara Denizi’nde en az 50 santimetre civarında yükselme makul ihtimalle görüyor olacağız. Yani bu kötümser bir şey ama daha da fazla olabilir. Daha az olması ihtimali daha düşük. Bu da hani deniz seviyesine 50 cm-1 metre arasında yaşayan herkesi birazcık tedirgin etmeli.
Yani burada yalnızca boğazdaki yalılardan bahsetmiyoruz. Daha önemli olan Kadıköy’e gittiğinizde mesela Kadıköy Metrosu’nun sol taraftaki çıkışı neredeyse deniz seviyesinden iki karış yukarıdadır. Hani kötü bir lodos fırtınasında onun içine su dolabilir, bunun için de 2050’yi de beklemeyecek muhtemelen. Daha önce de göreceğiz bu problemleri. Boğaz’daki yalıları birkaç defa su basmış olacak 2050’ye kadar, Kadıköy’deki metronun içine epey ciddi su girmiş olacak. Bu hani felaket seviyesine henüz ulaşmayabilir.
Yani işte, 50 santimetrelik bir duvar çekilmesi ile bazı şeyleri kurtarabiliriz 2050’ye kadar ama 2050’nin ötesinde bizim çok çok ciddi önlemler almamız gerekiyor. 2050 biraz daha, orta karar bir senaryo. Dolmabahçe Sarayı, Çırağan Sarayı gibi yerlerde, çevresine iki metrelik bir duvar örersiniz ve pek çok sorunu, tarihi yapıları bu şekilde nispeten su yükselmesinden koruyabilirsiniz ama Kadıköy Sahili gibi ya da işte bütün Boğaz çevresi gibi korkunç uzun mesafeye çok yüksek bir duvar örmeniz gereken durumlarda bu oldukça zor olacak.”
Deniz suyu seviyesindeki yükselmelerin sadece Marmara Bölgesi’ni etkilemeyeceğine değinen Kurnaz, “Şimdi biz İstanbul’dan konuştuk; mesela onun ötesinde biz Susurluk Çayı’na gidecek olursak; denizde su yükseldiği zaman içeri doğru epey uzun bir mesafeye o tuzlu suyun etkisi olacak. Onun çevresinde tarım yapanların, o çevredeki bitkilerin, hayvanların hepsi bundan etkilenecekler. Türkiye’deki büyük ovalara gidecek olursak işte Büyük Menderes’e, Çarşamba Ovası’na falan oralar da çok daha ciddi sorunlar olacak bu suyun yükselmesinden dolayı” dedi.
Marmara Denizi’nde suyun ısınmasına da dikkat çeken Kurnaz, şöyle konuştu:
“Bundan dolayı iki sene önce çok kötü bir müsilaj yaşadık. İnşallah, bu sene Mayıs ayında o kadar kötü bir şey görmeyiz. Çünkü, şu sıra epey yoğun bir yağışla karşılaştık. Bu da Marmara Bölgesi açısından müsilajın hafif hafif kapısını aralıyor. Müsilajla karşılaşma ihtimalimiz Marmara Bölgesi’nde her zaman var. Çünkü, aşağı yukarı tamamen yağışla alakalı bir konu ve ne kadar çok yağış olacak olursa Marmara Bölgesi’nin çevresinde gübreyi denize taşıyarak o müsilajın beslenmesine neden oluyor. Tek sebebi bu değil ama en önemli sebeplerinden bir tanesi.”