HSBC’ye göre yerel seçim sonrası politika değişikliği yok
Prof. Dr. Selva Demiralp, Prof. Dr. Evren Balta ve Doç. Dr. Seda Demiralp'i AK Parti seçmen davranışlarını inceleyen makalesi yayınlandı. Makalede, "En düşük gelir seviyesinde olan grupların ekonomik şartlardan şikayetçi olsalar da AKP’ye bağlılıklarını ifade ettiklerini gözlemliyoruz" denildi.
Koç Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Koç Üniversitesi-TÜSİAD Ekonomik Araştırmalar Forumu Direktörü Prof. Dr. Selva Demiralp, Özyeğin Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Evren Balta ve Işık Üniversitesi Doç. Dr. Seda Demiralp’in birlikte hazırladığı AK Parti seçmen davranışlarını inceleyen makale yayınlandı.
Prof. Dr. Selva Demiralp “Ekonomik kriz seçim sonuçlarını etkiler mi?” sorusuna anket verilerini inceleyerek cevap aradıklarında buldukları yanıtın “evet” olduğunu belirterek, “2018 seçimlerinde AKP’ye oy vermiş olup ekonomik zorluklardan şikayetçi olan seçmenlerin bu seçimde AKP’ye oy verme olasılığı düşüyor. Buna karşılık en düşük gelir seviyesinde olan grupların ekonomik şartlardan şikayetçi olsalar da AKP’ye bağlılıklarını ifade ettiklerini gözlemliyoruz” dedi.
Prof. Dr. Evren Balta da, makalelerinin beklenildiği gibi dindarlık arttıkça oy değiştirme olasılığının azaldığını gösterdiğini vurgulayarak, şunları söyledi:
“Ekonomik memnuniyetsizlik (ve beklenti) iktidara desteği azaltıp, oy değişikliğine neden oluyor. Ancak ekonomik memnuniyetsizlik kadar önemli bir diğer faktör de ülkenin demokratik işleyişinden memnuniyetsizlik. Asgari ücret ve altı grupların ekonomik ve demokratik memnuniyetsizlikleri yüksek olduğunda bile oy değiştirme olasılıkları düşük. Kısacası bu makalede 1) dindarlık düzeyi, 2) ekonomi ve demokrasiye dair beklentiler ve 3) olası bir değişime karşı kırılganlık olarak ifade edebileceğimiz 3 “çerçevenin” oy değişimini açıklamada önemli olduğunu gösteriyoruz. Makalenin bence en önemli bulgularından biri demokratik bozulmanın ve buna dair memnuniyetsizliğin oy değişiminde açıklayıcı etkisi. Genellikle literatür otoriter partilere desteğin azalmasını refah/gelir/büyüme karşılığında haklardan feragat ilkesine dayanan ‘otoriter pazarlık’ın bozulması ile açıklıyor. Demokrasinin önemli bir faktör haline gelmiş olması ise muhalif siyasal aktörlerin siyasetin artık refah artıramıyor olmasının ana nedeni olarak “demokratik bozulmayı” işaret ediyor olmaları ve ülkedeki etkin siyasi kırılmayı demokrasi ve otoriterlik arasında bir kırılma haline dönüştürmüş olmaları olabilir.”
Doç. Dr. Seda Demiralp de, Yetkin Report’ta makaleyle ilgili olarak yayınlanan yazısında Millet İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu’nun “ilk 100 gün” vaatlerini açıkladığını belirterek, “100 gün, yakından izlenebilecek kadar kısa ve etki yaratabilecek kadar da uzun bir süre olduğu için iyi bir ‘ilk karne’ dönemi yaratmaktadır. Elbette, iktidarın yaratacağı gerçek değişim daha fazla zaman alacaktır ama ilk 100 gün, arkadan gelecek icraatler için de sinyal verir” diye yazdı.
Tüm ekonomik sıkıntılara rağmen en dar gelirli AKP seçmeninin oyunu en zor değiştiren kesim olduğunu kaydeden Demiralp, “İşte bu yüzden, bu kesimin muhalefete yönelmesi için kuvvetli garantiler mühim ve Kılıçdaroğlu kampanyasının yoksullukla mücadeleye odaklanmış olması bu ihtimali artırıyor” dedi.