İş Bankası Genel Müdürü’ne göre kredi kartı ve krediye müdahalenin sınırı olmalı
Eski Borsa İstanbul Başkanı Prof. Dr. İbrahim Turhan, "Faizi düşüreceğiz dedik, düşürdük. Ne oldu, battık mı?" diye soran Cumhurbaşkanı Erdoğan'a cevap verdi: "Yüksek enflasyon yüzünden yoksullaşmanın hazin tablosu... Artık bunu nasıl tanımlarsınız, battık mı uçtuk mu, onu size bırakıyorum."
Cumhurbaşkanı Erdoğan geçen hafta TRT özel yayınında yaptığı konuşmada, “Faizi düşüreceğiz dedik ve düşürdük. Ne oldu? Battık mı?” diye sordu. Ülkeyi anonim şirket gibi yönetmenin önemine de dikkat çeken Erdoğan, “Eğer bunu yapmazsanız bürokratın, teknokratın eline avucuna düşersin, ülkeyi yönetemezsiniz. Hızla mesafe almamız ve ülkemizi muasır medeniyetler seviyesinin üzerine çıkarmalıyız” dedi.
2008-2011 yılları arasında Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Başkan Yardımcısı, 2012-2015 yılları arasında da Borsa İstanbul Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü olarak görev yapan Prof. Dr. İbrahim Turhan, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a Twitter hesabından cevap verdi.
“İzlediği politikalara 2014’ten beri itiraz etmiş ve eleştirilerimi açık biçimde hem kendisine hem diğer yöneticilere doğrudan iletmiş biri olarak cevap hakkı doğduğunu düşünüyorum” diyen Turhan, ülkelerin nasıl battığını 3 maddeyle şu şekilde özetledi:
“Birincisi; ülkelerin ve devletlerin ‘batması’ şirketlerinki gibi olmuyor. Sn. Erdoğan ülkeyi şirket gibi yönetmeye eğilimli olduğundan aradaki farkı bilmiyor ve anlamıyor olabilir. Açıklamaya çalışalım: Ülkelerin batması öncelikle yoksullaşma ile olur.
Bütün bu akıl dışılıkların henüz tam anlamıyla başla(ya)mamış olduğu 2013 yılında, kişi başına düşen milli gelirin bugünkü USD fiyatları ile karşılığı $15.700 idi. TÜİK 2022 yılı için kişi başına $10.655 olarak açıkladı.
Yani bu hesaba göre kişi başına gelirimiz sabit dolar fiyatlarıyla üçte bir oranında düşmüş. Her birimizin yaklaşık 7 bin dolar, ülke olarak ise 575 milyar dolar kaybımız var. Soralım; “10 yılda bırakın refah artışı sağlamayı, gelirinin üçte birini kaybetmiş birine ne denir?”
Türkiye’nin küresel üretimden ve dolayısıyla refahtan aldığı pay %1,23 idi. Aynı oran korunabilse, olduğumuz yerde sayabilmiş olsak 2022’de 1 trilyon 232 milyar USD GSYH’ya ulaşmamız gerekirdi. TÜİK 2022 yılı için $905,5 milyar olarak açıkladı.
Bu hesaba göre de kayıp 1/4 olmuş. Yoksullaşma sadece kişi başına düşen milli gelir ile sınırlı değil. TÜİK’in bir ölçütü var: Maddi yoksunluk!
Tanımı aşağıda.
TÜİK’e göre Türkiye’deki hanelerin %27’si (dörtte birinden fazlası) bu durumda! Ortalama gelirin %50’sinin altında kalanların oranı %15. En son açıklanan resmî istatistiğe göre (2021 yılı) yıllık ortalama hanehalkı kullanılabilir geliri 76 bin 733 TL.
Bu gelir, Dünya Bankası’nın Türkiye ile aynı kategoride değerlendirdiği ‘üst-orta gelir grubundaki ülkeler’ için hesapladığı yoksulluk sınırında!İkincisi, ülkelerin batması milli servetin geniş kitlelerden dar bir kesime transferi yoluyla olur.
2022 yılı son çeyreğinde işgücü ödemelerinin, yani emeğin gayrisafi katma değer içerisindeki payı %25,2 ile en düşük düzeye geriledi.
Üçüncüsü; en kötüsü; ülkelerin batması enflasyonla olur! Tüketici fiyat enflasyonu yüzde 85’e Üretici enflasyonu yüzde 160’a çıktı. Enflasyonda; Venezuela, Lübnan, Zimbabwe, Arjantin, Surinam, Haiti, Sri Lanka gibi hepsi uluslararası kriterlere göre “batmış” ülkelerle aynı lige düştük. Enflasyon ahlaksızlıktır. Enflasyon kanunsuz vergidir. Enflasyon, harcama eğilimi yüksek olan yoksul kesimlerin gelirini aşırmaktır. Enflasyon toplumun cebindeki parayı fark ettirmeden çalmaktan farksızdır. Enflasyon bir hükümetin halkına karşı işlediği en büyük ekonomik suçtur.
Sonuç:
Devletin resmî verileriyle durum budur. Yüksek enflasyon yüzünden yoksullaşmanın, enflasyon yoluyla gelir transferinin hazin tablosu… Artık bunu nasıl tanımlarsınız, battık mı uçtuk mu, onu size bırakıyorum…”