Teknoloji devlerinden seçimlerde aldatıcı yapay zeka içerikleriyle mücadele sözü
14 Mayıs seçimlerine günler kala liderler ilk kez oy kullanacak seçmene ulaşmak için sosyal medya kullanımlarını artırıyor. Araştırmalarda bu duruma paralel olarak gençlerin sosyal medya üzerinden haber aldığını doğruluyor. Peki siyasetçiler genç seçmene ulaşabiliyor mu?
14 Mayıs’ta yapılacak Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimlerinde ilk kez oy kullanacak gençlerin siyasi tercihleri merak ediliyor. Yüksek Seçim Kurulu(YSK) verilerine göre yaklaşık 5 milyon genç ilk kez oy kullanacak.
Türkiye Sosyal Ekonomik Siyasal Araştırmalar Vakfı’nın (TÜSES) hazırladığı rapora göre ilk kez oy kullanacak gençler en yoğun olarak Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde bulunuyor.
Buna göre gençlerin oransal olarak en fazla olduğu iller sırasıyla Şırnak, Hakkari, Siirt ve Ağrı. Gençlerin en az olduğu bölgeler ise Muğla, Ordu, Balıkesir, İzmir ve Bursa.
Raporda İstanbul’da 1 milyon 166 bin, İzmir’de 285 bin ve Ankara’da ise 176 bin genç seçmenin ilk kez oy kullanacağı paylaşılıyor.
Yapılan araştırmalar genel olarak gençlerin geleneksel medyadan uzaklaştığını, haber tüketimini sosyal medya platformları aracılığıyla yaptığını ortaya koyuyor. Reuters Enstitüsü’nün 2022 Dijital Haber Raporu’na göre sosyal medya ilk kez haber kaynağı olarak televizyonun önüne geçti. Gençlerin sosyal medya platfomu tercihinde YouTube, Instagram ve TikTok üst sıralarda yer alırken, Facebook’tan uzaklaştığı belirtildi.
BBC Türkçe’den Asya Robins’in haberine göre; İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde Siyaset Bilimi doktoru Öğretim Üyesi Tuğçe Erçetin, genç seçmen deyince homojen bir yapıdan bahsedilmediğinin altını çizerek işsizlik ve geleceğe dair umutsuzluk gibi ortak noktalara rağmen bölgesel anlamda farklılaşan kimlik, anadilde eğitim gibi konularda ayrışan gruplar olduğunu söylüyor.
Dünyanın büyük bir kısmında olduğu gibi Türkiye’de de Covid salgınından sonra haber takip etmemeyi tercih eden hatırı sayılır bir kesim olduğuna dikkat çeken Erçetin, bunun Türkiye’de medya araçlarına güvensizlik ve gençlerde geleceğe dair yoğunlaşan bir umutsuzluktan kaynaklandığını söylüyor.
Gençlerin hiç oy kullanmaması veya oylarını her iki tarafta daha uçta gözüken siyasetçilere yöneltmeleri gibi senaryoların tartışıldığını söyleyen Erçetin şöyle devam ediyor:
“Aslında geçmiş seçimlere bakıldığında 1969 ve 1973 seçimlerindeki yüzde 65 civarı katılımı saymazsanız genelde yüzde 80’e yakın hatta üzerinde bir sandığa gitme oranı olmuş. Seçmen özellikle “baskıcı-tek parti” dönemlerinin ardından, mesela ilk demokratik seçim 1950’de yüzde 89, 12 Eylül darbesinin ardından yapılan 1983’teki ilk seçimlerde yüzde 92 oranında sandığa gitmiş ve her ikisinde de değişimi sağlamış. Birinde Demokrat Parti’yi seçmiş, diğerinde darbecilerin gösterdiği adayın dışındaki partiye, ANAP’a oy vermiş. Burada ‘Sandığa gitmeyebilirler’ önermesi bana çok yakın gelmiyor.”
Öte yandan gençlerin bir dönem “göçmen karşıtı söylemleriyle öne çıkan” Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ ya da “6 Şubat depremleri sonrası oluşan kızgınlığı iyi dile getirdiği söylenen” Memleket Partisi Genel Başkanı Muharrem İnce’ye yöneldiği iddialarına ilişkin Erçetin, “Bu parti ve adaylar özellikle seçime yaklaşıldıkça daha reel söylemlere karşı oy yitirebilir” diyor.
Oy kullanacak her üç kişiden neredeyse biri genç seçmen. Bu yüzden onların siyasi tercihlerinin nasıl şekillendiği son derece önemli.
İstanbul Bilgi Üniversitesi Siyaset Bilimi Bölümü’nden Prof. Dr. Emre Erdoğan’a göre ebeveynden çocuğa yüzde 75 civarında bir oy geçişliliği söz konusu.
“Seçmen Ne İster?” adlı podcaste konuk olan Erdoğan, bu seçimde de sandığa giden gençlerin bir kısmının ebeveynleri gibi oy kullanabileceğini söylüyor.
Ancak Erdoğan, “Z kuşağı” diye adlandırılan ve bilişim teknolojileri ve iletişim çağında doğmuş genç neslin küresel vatandaşlık kavramına yakın olduğunu, toplumsal hareketlilik ve özgürlüğü önemsediğini ve oy verme açısından farklılıklar gösterebileceğine dikkat çekiyor.
Tarihsel olaylara şahitlik etmenin de seçmenin kararlarında belirleyici olduğunu söyleyen Erdoğan, koronavirüs dönemini yaşamış olan genç neslin dünya görüşlerinin de buna göre şekilleneceğini düşünüyor.
Sosyal medyanın neredeyse anadilleri olarak nitelendirilebileceği genç kuşağa seslerini duyurmak isteyen siyasetçilerin sayısı her gün artıyor.
14 Mayıs seçimlerine ilerleyen süreçte siyasetçilerin sosyal medya kullanımını değerlendiren Dr. Tuğçe Erçetin, takipçi sayısına bakıldığında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın neredeyse tüm platformlarda önde olduğunu söylüyor ancak bazı öne çıkan isimlere dikkat çekiyor:
“Akıllı telefonlar artık birer kişiselleştirilmiş miting alanı. Seçimlere az bir süre kala Kılıçdaroğlu Tiktok’a da geldi, şu an 500 bin takipçisi var. Eşi Selvi Kılıçdaroğlu da Twitter’a giriş yaptı, onu da 194 bin kişi izliyor.
“Yaklaşık 7 yıldır cezaevinde olan Selahattin Demirtaş da sosyal medya hesaplarını kullanarak gençleri yakalayan esprili diliyle bu seçimlerde dikkat çekiyor. Cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce ise sosyal medyada özellikle ‘dans videosuyla’ sıklıkla paylaşılan bir isim.
“Türkiye Değişim Partisi Lideri Mustafa Sarıgül de TikTok’u yoğun kullanıyor ve kendisine sorulan sorulara yanıt veriş şekli ya da karşılaştığı kişilerle kurduğu diyaloglarla merak uyandırdı. Sosyal medyayı iyi kullanan ve burada giderek yükselen bir parti ise Türkiye İşçi Partisi ve genel başkanları Erkan Baş ile diğer milletvekilleri çalışmalarını buradan duyuruyor.”
Sosyal medyaya yönelen siyasetçilerin gençlerin dikkatini yakalama girişimlerinin başarılı olup olmadığı ise tartışılıyor.
Uzun zamandır TikTok’u takip eden gazeteci Önder Abay siyasetçilerin sosyal medya platformlarını kullanma stratejisini çok etkili bulmuyor.
Her platformun kendine ait bir yaklaşımı, söylemi ve tonu olduğunu ve her biri için ayrı bir strateji geliştirilmesi gerektiğini düşünen Abay, siyasi liderlerin tek bir iletişim paketi hazırlayıp bunu tüm mecralarda aynı şekilde paylaşmasının doğru olmadığını söylüyor.
“TikTok kocaman bir mahalle. Dijital olarak eşit şartlarda herkes. Bir yandan da alt kültürler ve gelir seviyesi düşük kitleler tarafından da yoğun şekilde kullanılıyor o yüzden çok politik bir mecra. Ama diğer mecralardan farklı olarak daha demokratik bir politika konuşuluyor. Twitter daha çok saldırganlık ve karşıtlık üzerine kendini inşa ederken ben TikTok’u birbirini gören ve tartışabilen insanların olduğu, mutabakat sağlanabilen bir alan olarak izliyorum bu dönemde” diyen Abay şöyle devam ediyor:
“Bir siyasi liderin TikTok’ta karşılık bulması için sahici olması lazım. TikTok sokak gibi, rol yaparak bir şey yapılmaz. İnsanlar seninle ancak gerçekle temas edersen etkileşim kurar.”
TikTok’ta insanların artık yüzlerini, evlerini ve sosyal dünyalarını göstererek ekonomik kriz ve deprem gibi konularda şikayetlerini korkmadan dile getirdiğini söyleyen Abay, aynı zamanda uzun zamandır platformda popülaritesini koruyan Erdoğan’dan Kılıçdaroğlu’na doğru bir yönelim olduğunu belirtiyor.
“İktidarın uzun yıllardır yarattığı korku perdesi kaldırılıyor. İnsanlar gerçeği söylemeye başladı ve bu çok etkileyici” diyen Abay şöyle devam ediyor:
“Uzun zamandır TikTok’u takip ediyorum ve hiç beklemediğim kişiler ilk defa iktidarı eleştiriyor. Bu zamana kadar destekçisi olan yoksul halk ile iktidar arasında kırılım yaşanıyor.
“Örneğin muhafazakâr ev kadınlarının çok yoğun kullandığı bu platformda artık iktidardan yana söylem geliştirilmiyor. Her zaman Erdoğan’ın çok güçlü olduğu TikTok’ta şu anda Kemal Bey’e karşı sempatiyle bakılıyor.”
Her dönemin mecrasını seçtiğini söyleyen Abay, Türkiye’de 30 milyondan fazla kişinin kullandığı TikTok’un Türkiye’nin en önemli seçimlerinden biri olarak tanımlanan 14 Mayıs seçimlerinin mecrası olduğunu düşünüyor:
“Ben çok umutluyum ve TikTok’un ilk defa dönüştürücü kuvvetini bu seçimde kullanacağını düşünüyorum.”