Tencere boş muydu ki, Erdoğan seçimi kaybetsin?
Süleyman Demirel’e atfedilen meşhur bir laf var, bu seçim boyunca çok duyduk, şimdi de yeniden dolaşıma girdi. Demirel zamanında ‘Boş tencerenin devirmeyeceği iktidar yoktur’ demiş.
Muhalefet uzunca bir süre bu sözün irfanına inandı, iktidarın değişeceğini, Erdoğan’ın düşeceğini varsaydı. Şimdi tersi çıkınca da, ‘Meğer Demirel’in sözü doğru değilmiş’ diyor.
İlk seferde de verilere yakından bakmıyorlardı, bugün de bakmıyorlar.
Doğru, Türkiye çok ciddi bir ekonomik sıkıntı döneminden geçiyor, sıkıntı zaman zaman kriz boyutlarına da ulaştı. Geçen yıl enflasyon yüzde 85’e kadar tırmandı; bir kilo soğanın fiyatı bir ara 30 lira oldu. (Bugünlerde 5-6 lira.)
Makro ekonomik seviyede son derece riskli bir ortamdayız. Merkez Bankası rezervleri eksi 70 milyar dolar seviyesinde; bu yüzden yurt dışından borç bulamıyoruz, yurt içinde doların fiyatı üzerinde büyük bir baskı var. Bütçe açıklarımız patlamış durumda, bizi çok yüksek yeni bir enflasyon dalgası bekliyor.
Ama bakın dün Türkiye İstatistik Kurumu açıkladı, ekonomik güven endeksi yükselmiş.
Nasıl oluyor bu? Bir çelişki yok mu?
Hayır yok. TÜİK bu endeksi çeşitli anketlerle hazırlıyor; en etkili anketlerden biri hane halkının gelecek beklentisini de ölçen ‘mutluluk’ anketi. İnsanlar bu ankete geleceğe dair ümitlerine ilişkin cevaplar veriyorlar ama bunu aslında hep bugünlerine bakarak yapıyorlar. Yani onlar ‘Yarın daha güzel olacak, hatta ben para biriktirmeye de başlayabileceğim’ diye cevap verdiğinde bugün cüzdanlarına bakıyorlar.
Makro seviyede ne oluyor olursa olsun, işler mikro seviyede aslında en azından şimdilik o kadar da kötü değil.
Enflasyonun benim ve sizin cebinize yansıması hayat pahalılığıdır, fiyatları takip edemez hale gelmektir. Biz bunu 2021 ve 22’de yaşadık, hem de çok feci ve ciddi biçimde yaşadık. Hayat pahalılığıyla başa çıkamadığımız, fiyatların artışını takip edemez hale geldiğimiz hızlı günler ve haftalar oldu.
Ancak hayat pahalılığıyla başa çıkmanın bir tane yolu var: Fiyatlar mevsimlik bazı ürünler dışında düşemeyeceğine göre bizim gelirlerimizin artması.
Peki gelirlerimiz arttı mı? Evet arttı. Asgari ücrete gelen zamdan memur ve emekliye yapılan zamma kadar bir sürü maaş artışıyla bu yaşandı. Son olarak kamu işçileri de iyi bir zam aldılar.
Ha, bu artış kalıcı olmayacak, sonunda hepimiz çok daha yoksul olacağız ama bugünkü durum bu.
Bir başka faktör daha var. Türkiye’de işsizlik, salgın sebebiyle doruk noktasına Nisan 2020’de ulaştı. O ay çalışma çağındaki 62 milyon 320 bin kişilik nüfustan sadece 25 milyon 614 bini iş sahibiydi. Bir yıl öncenin aynı ayına göre tam 2 milyon 585 bin kişi işini kaybetmişti. Ülkede istihdam oranı yüzde 41,1’e düşmüştü. Yaşadığımız sosyal krizin gerçek dip noktası buydu.
Bugün (Mart 2023’te) çalışma çağı nüfusumuz 65 milyon 257 bine ulaşmış durumda. Bu nüfusun 31 milyon 462 bin kişisi istihdam ediliyor. İstihdam oranı yüzde 48,2’ye yükselmiş durumda. Son üç yılda 6 milyona yakın insan iş bulmuş veya kaybettiği işine geri dönmüş, aynı dönemde çalışma yaşındaki nüfus 3 milyon artmış.
Türkiye’nin fabrikaları haftada 7 gün ve günde neredeyse 24 saat çalışıyor. TÜİK’e göre haftada 44,5 saat çalışıyoruz. Yani istihdamda olanlarımız fazla mesai yapıyorlar.
Peki eski refahımızda mıyız? Hayır, değiliz. 2013’ten beri refahımızdan kayıp yaşıyoruz, bu kayıplar salgınla birlikte ve ardından da Tayyip Erdoğan’ın yanlış politikalarıyla daha da büyüdü. Ama son iki yıldır ilk kez bu kayıpları dolar bazında telafi eder hale geldik.
Peki bu sürdürülebilir mi? Makro göstergelere baktığımızda sürdürülemez olduğunu biliyoruz, hatta bizi korkutucu bir ekonomik durgunluk ve işsizlik dalgası bekliyor olabilir, eğer işsizlik olmayacaksa uzun süren yüksek enflasyon yaşayacağız demektir. En korkutucusu ikisini birden yaşamak.
Ama bugün itibarıyla baktığımızda bir baharda yaşıyoruz; veya Tayyip Erdoğan bizi yalancı bir baharda yaşatıyor. Cumhuriyet tarihinde görülmemiş büyüklükte bir seçim ekonomisi yaşadık, seçimde vaat edilenlerin ve bir kısmı şimdiden gerçekleşenlerin toplam büyüklüğü yüzlerce milyar lirayı buldu.
Evet, seçim 2021’de veya 2022’de yapılsaydı, boş tencere iktidarı devirecekti ama Mayıs 2023’te yapıldı ve o sırada o kadar da boş değildi!