Mayısta ithalat rekor kırdı, 5 aylık dış ticaret açığı 56,1 milyar dolara çıktı
TÜSİAD “Türkiye sanayisinin bugününe bakış ve öneriler” başlıklı raporuyla sanayinin 20 yıllık gelişimini masaya yatırdı. Zorlukların aşılması için etkin bir sanayi politikası tasarımı ve uygulamasına ihtiyaç duyulduğu belirtilen raporda, "Böylece Türkiye rekabet avantajı elde edebilir" denildi.
Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD), son 20 yılda sanayide yaşanan gelişmeleri “Türkiye sanayisinin bugününe bakış ve öneriler” raporuyla ortaya serdi. Dr. Nurşen Numanoğlu, F. Hazal İnce ve Berkay Kekül’ün hazırladığı raporda şu tespitlere yer verildi:
Türkiye imalat sanayi son 20-25 yıl içinde otomotiv ile beyaz eşya sektörlerinin öncülüğünde teknoloji içeriği düşük olan sektörlerin ağırlıkta olduğu bir yapıdan orta ve orta-yüksek teknolojili ürünlerin üretildiği sektörlerin önem kazandığı bir yapıya doğru evrildi. Ancak yapısal dönüşümün durakladı ve yüksek teknolojili ürünlere doğru bir hareket gerçekleşmedi.
İhracatta, 2000’li yılların ortalarına kadar düşük teknolojili ürünlerden orta ve orta-yüksek teknolojili ürünlere bir yönelim gerçekleşti ancak daha sonra teknolojik yenilenme durağanlaştı, yüksek teknolojili ürünlerin payında kayda değer bir artış sağlamadı.
Sanayide yapısal değişimin duraklamasına paralel olarak verimlilik artışı sınırlı oldu. İmalat sanayi genelinde iş gücü verimliliği az da olsa artarken toplam faktör verimliliği az da olsa düştü. Girişimler arası bileşen, bir başka ifade ile kaynakların girişimler arası dağılımı, sadece kriz yıllarında pozitif (yani toplam faktör verimliliğini artıracak biçimde) gerçekleşti. Girişimler arası bileşenin negatif etkisi sektörlerin verimlilik artışının önünde önemli bir engel oluşturdu. Verimliliği daha az artan işletmelerin pazar payları daha fazla arttı. Verimliliği yüksek şirketlerin pazar payı artışı düşük kaldı.
İmalat sanayiinde araştırma ve geliştirme (Ar-Ge) harcamalarının ciroya oranı hem imalat sanayi genelinde hem de belli başlı sektörler itibariyle arttı. Ancak Ar-Ge harcamaları artmasına rağmen imalat sanayi genelinde verimlilik artışının sınırlı kalmış olması girişimler arası bileşendeki olumsuz eğilimin ekonomiye maliyetini daha açık biçimde ortaya koyuyor.
Türkiye’nin beşeri beceriler konusundaki eksiklikleri sanayide dönüşümü engelleyebilecek en önemli etkenlerden biridir. Bu engelin aşılması sadece yüksek öğretimde değil eğitimin tüm basamaklarında kalitenin artırılması ve daha eşit erişimin gerçekleştirilmesini gerektiriyor.
Teknoloji üretimini ve kullanımını kolaylaştıran ve hızlandıran önemli etkenlerden biri de doğrudan yabancı sermaye yatırımları (DYY) olduğu dikkate alındığında, Türkiye’de doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının azalma eğiliminde olması, imalat sanayi payının da düşme eğilimi içinde olması teknoloji edinimi konusunda zorluk yaratıyor.
İmalat sanayiin gayri safi yurtiçi hasıla (GSYH) içindeki payı 2021 itibarıyla yüzde 22. Bu oran 1998 düzeyi ile aynı. Ara dönemde bu pay yüzde 15.2 (2009) düzeyine kadar düştü, bir çeşit sanayisizleşme dönemi yaşandıysa da son yılarda tekrar toparlanarak yüzde 22’ye çıktı. Bu Türkiye ile aynı gruptaki ülkeler içinde iyi sayılabilecek bir düzey.
İmalat sanayi alt sektörlerinin katma değer payları 2005-2021 yılları arasında değişiklik gösterdi. İncelenen 24 sektörde 12’sinin katma değer payları artarken, 12’sinin düştü. En dikkat çekici gelişme otomotivde oldu. Ülke ihracatında çok önemli rol oynayan motorlu kara taşıtları sektörünün katma değer payı %9,2’dan %7,54’e düştü. Ana metal, kağıt, kimya gibi önemli sektörlerin katma değer payı artarken, otomotivin yanı sıra tekstil, gıda, eczacılık, mobilya, giyim gibi sektörlerde düşüşler oldu.
İhracatın kalitesini ölçmek için kullanılan göstergelerden biri olan ve ihracatın “verimlilik düzeyi” olarak da bilinen sofistikasyon endeksinde (EXPY) Türkiye ihracatı için bulgular şöyledir: EXPY endeksi 2002-2007 yılları arasında yıllık ortalama %0,7 oranında artarken artış hızı 2008-2021 yılları arasında yıllık ortalama %0,3 düzeyine düştü. Yani Türkiye’de ihracat verimliliğinin artış hızı son 10 yılda önceki döneme göre ciddi biçimde düştü.
Raporda bu zorlukların aşılması için etkin bir sanayi politikası tasarımı ve uygulamasına ihtiyaç duyulduğu belirtilerek şöyle deniliyor:
“Bunun için de öncelikle verimlilik artışını sınırlayan etkenlerin, özel olarak da verimliliği görece yüksek şirketlerin pazar paylarının neden diğerlerine göre geride kaldığının anlaşılması gerekmektedir. Teşvik sisteminin sistematik etki analizine tabi tutulması ve teşvik politikalarının etki analizlerinin sonuçlarına göre gözden geçirilmesi öncelikli bir konudur. Teşvik sisteminin ikiz dönüşümün (dijitalleşme ve karbon ayak izinin azaltılmasını da içeren yeşil dönüşüm) gereklerine göre şekillendirilmesi önem arz etmektedir. Bütün bunların gerçekleşmesiyle Türkiye sanayisinin gelecekte dönüşüm yarışına öncülük eden ülkeler arasında yer alması, şirketler ile yerli ve yabancı tedarikçiler arasında köprü kuran kapsayıcı sanayi iş birliklerinin oluşturulduğu bir ekosistemin oluşturulması ve ikiz dönüşümün yarattığı birçok fırsattan yararlanarak rekabet avantajı elde edebilmesi mümkün hale gelecektir.”