Ricky Rubio basketbola ara verdi
Ergin Ataman'ın Panathinaikos’a imza atması büyük olay. Türkiye’de başardığı onca şeyin üstüne daha da yükselmeye çalışıyor sanki Ataman. Ama hamaset onun dilinin önemli parçası. Üstelik PAO Başkanı, ondan geri durabilecek birisi değil. Parkede ne olur bilinmez, ama parke dışı da hareketli olabilir.
Önce hak ediş. Ergin Ataman’ın Panathinaikos’a imza atması büyük olay. Türkiye’de başardığı onca şeyin üstüne daha da yükselmeye çalışıyor sanki Ataman. Tıpkı tüm diğer şampiyonlar gibi. Asla doymuyor, asla yetinmiyor. Emekliliğini hesaplamayanlardan. Kazanmaktan başka bir yol yok onun için. Meydan okumalara bayılıyor. Ve bu yeni macerası onun için çok önemli.
Panathinaikos ise malum, Euroleague’in yapıtaşlarından. Obradoviç döneminde Avrupa’nın en büyüğüydü. O günleri mumla arıyor şimdilerde. Epeydir arayıştalar ve geçen sezon dibe vurdular. Ve böyle dönemlerden geçen takımları ayağa kaldırmasıyla ünlü Ergin Ataman’ı seçtiler. Unutmayalım, 2018 yılında Anadolu Efes de dipteydi. Sonrasındaki hikayeyi biliyorsunuz.
Peki kadro, oyun anlayışı, uyum süreci falan?.. Derrick Wiliams’ı bir tık yukarı çıkarır mı? Takımın papazlarına diş geçirebilir mi? Transfer yapabilecek mi? Bunları basketbol erbabı bilir. Bu yazının derdi başka. Çünkü bu eşleşme, yani Panathinaikos-Ergin Hoca eşleşmesi, düzeltiyorum, Başkan Dimitris Yannakopoulos-koç Ataman eşleşmesi başka şeylere de gebe.
Kardak Krizi zamanları. Mavra olsun diye yakın arkadaşlarımızı Rum ikizleri Efes Pilsen-Panathinaikos maçına götürdük. Bol bol “Yuuu-naaa-nis-tan f.ck you” dinlesinler diye. Ama öyle sıradan bir gerginlik değilmiş bu. Sonradan anladık. Düşmanlaştıran tezahüratlara tepki gösteren muhalif gençler olarak az daha gözaltına alınıyorduk hatta. Sonrasında uluslararası literatüre “Türkiye-Yunanistan gerginliği” olarak geçen bu şeyin tribüne yansımalarına pek çok kez şahit oldum. “Yunan gelmiş Ege’ye, kafa tutmuş Türklere…” diye başlayan tezahüratlar dinledim. Her 12 Ada, kıta sahanlığı gerginliğinde muhalif dergilerin kapakları bile nefret söyleminden kurtulamadı. Popüler düşmanlar arasında hep ilk sıradaydı ‘komşi’. Sırf bu yüzden büyük turnuvalarda yıllarca eşleşemedik. Sonra bir şeyler oldu, bitti bu öfke. Turistik geziler patladı. “Ne kadar da benziyoruz” geyikleri içinde diplomatik nefret sönümlenmeye yüz tuttu.
Ara ara hortlamadı değil tabii. Misal Trabzonspor 2005’te Şampiyonlar Ligi ön elemesinde Kıbrıs Rum Kesimi takımı Anorthosis’le eşleştiğinde kızılca kıyamet koptu. Şovenist nefret öyle abartıldı ki açık ara favori olduğu eşleşmede Anorthosis karşısında Trabzonspor’un eli ayağı tutuldu ve rakibine eleniverdi. Futbol o tarihsel hınçların yükünü taşıyamadı yani.
Bir benzeri 2007’de ‘karşı’da yaşandı. Yunanistan’da ders kitaplarından Türkiye karşıtı ifadelerin çıkarılması gündeme gelince kabaran milliyetçi/şovenist dalga Türk düşmanlığını yeniden hortlattı. Unutmuyorum, tam o sıralarda oynanan Yunanistan-Türkiye futbol maçı için “Vatan-Millet-Selanik” diye başlık atmıştım. Gerginliğin farkında olmayan Milli Takım rahat bir oyunla 4 atmıştı rakibine. Bu sefer paralize olan Mavi-Beyazlılardı.
Sonra iyice azaldı bu öfke. Neredeyse biteyazdı. Ta ki düşmana yeniden ihtiyaç duyuncaya dek. Şimdilerde tekrar hortlatmaya çalışabilecek iki hükümet var iktidarda. İkisi de ona uygun adımlar atıp duruyor. Ayasofya’nın ibadete açılması etkisini bir tek iç siyasette göstermiyor misal. Ege’nin diğer tarafına da bir mesaj bu. Buna cevap futboldan geldi üstelik. AEK takımının yeni stadının ismi de Ayasofya.
Şimdi gelelim Ergin Hoca’ya. Parkede yaptıklarına söylenecek söz yok. Kendisi Türkiye tarihinin en iyi koçu belki. Avrupa’nın da sayılı isimlerinden. Ama sözünü sakınmayan, hatta sporun dışına çıkmayı da seven biri. En kötüsü de hamaset kullandığı dilin önemli bir parçası. Militarizme her zaman meyli var. Hatırlayalım ne demişti Milli Takım’ın başına geldiğinde: “Biz sadece iyi basketbol oynamak değil bayrağımızı koruyan askerlerimizin, kanını akıtan her vatandaşımızın coşkuyla bizi takip edeceği bir milli takım kurmak istiyoruz.” Sadece bir ay sonra, Anadolu Efes-Olimpiakos maçı öncesinde verdiği 19 Mayıs mesajını “Yunan basını bunu iyi duysun” diye bitirdi. Daha geçen ağustosta Yunanistan’daki bir maçta diskalifiye oldu ve gene bir Yunanistan ‘ötekileştirmesinin’ sınırlarında dolandı. Militarizmi, şovenist çizgiye yakın milliyetçi bir jargonu ağzından hiç eksik etmedi Ergin Hoca. Şimdi Panathinaikos’ta onu idaresi zor bir koltuk bekliyor.
Zorluğun nedeni bir tek o da değil. Panathinaikos Başkanı Yannakopulos da yeterince zor ve sivri dilli bir karakter. Euroleague yönetimiyle kavgası dillere destan. Küfürler savuracak kadar sert konuşuyor. O küfürlerden bir dönem Fenerbahçe taraftarı da nasibini almıştı hatırlarsanız. Daha bir hafta önce PAOK voleybol takımına koç olarak giden Ataman Güneyligil’in Atatürk paylaşımları nedeniyle sözleşmesinin feshedildiği bir dönemde insan endişelenmeden duramıyor.
Oysa Ergin Ataman’ın orada başarılı olması memleket basketbolu için oldukça önemli. Umarız, sağ hükümetlerin çok sevdiği sporun ‘gaz hali’ gereksiz bir gerginlik yaratmaz. Umarız Ergin Hoca hamasi dilinden, gereksiz popülizminden biraz uzak durur ve sadece işine odaklanır. Umarız Panathinaikos başkanı Yannakopulos diline bir kemik bulur. Fenerbahçe’nin başında Itoudis varken, futbolda Yunan kökenli oyunculara kadrosunda en fazla yer veren kulüp Trabzonspor’ken böyle bir tuzağa düşmenin alemi yok değil mi?