Çifte bayram: ‘Eşim bana yeni bir hayat bağışladı’
Patara, kum tepelerinin ardına gizlenmiş bir hazine gibi bizleri karşılıyor. Dört bin yıllık tarihiyle bu antik kent, insanlığın demokrasi yolculuğunda da büyük bir ilham kaynağı. Tatilini tarihi Likya bölgesinde geçirenlerin mutlaka görmesi gereken bu antik şehri ayağınıza getirdik.
Patara, zengin tarihi, sanatı ve yönetim modeliyle günümüz dünyasına ilham kaynağı olmaya devam ediyor. Kentin içinde yer aldığı Likya Birliği de öyle. Kabaca Teke yarımadası olarak tarif edebileceğimiz Antalya’nın batısında kalan bu tarihi bölge ihtişamlı antik kentleriyle aradan geçen binlerce yıla rağmen hayranlık uyandırmaya devam ediyor. Likya Birliği olarak anılan ve 23 kentten oluşan bu siyasi yapının merkezi olan Patara, şüphesiz ayrı bir yere sahip. 10Haber olarak bayram tatilinde soluğu Kaş-Datça ekseninde alan okurlarımız için bölgenin zenginliklerinin izini sürdüğümüz rehberin ilk durağı için bu kum tepelerinin ardındayız..
Patara ya da burada yaşamış insanların deyimiyle Pttara, zaman içerisinde üstünü örten kum tepeleri sayesinde pek çok yapısıyla günümüze kadar ulaşabilmiştir. Antik kente dair ilk yerleşim izlerini dört bin yıl öncesine kadar uzanmakta. Tarihçi Heredot, Patara’daki tapınakta Mısır ve Sümer tanrılarına benzer tanrıların bulunduğunu aktarıyor. Üstelik tapınağın hikâyesi de günümüz dijital platformlarna en az iki sezonluk dizi olacak potansiye de sahip.
Patara’daki tapınak Heredot’un aktardığına göre sekiz katlıydı. Tapınağın en üst katı altınlarla dolu bir yatak odasıydı ve burada sadece bakireler yatabilirdi. Tıpkı Mısır’daki Thebai tanrısı gibi her gece Zeus buraya gelip bakirelerle ilişkiye girermiş. Geceyi burada geçiren bakirelerin rüyaları sonrasında da kâhinler tarafından yorumlanırmış. Bu ilgi çekici mitolojik hikâyeler bir yana Patara, Antik Çağ’da önemli bir liman kentiydi. Bu da haliyle canlı bir kent yaşamı anlamına gelmekteydi. Dışarısıyla yoğun bir etkileşime sahip olan Patara, hem başka kentleri etkilemiş hem de onlarda bir şeyler de almıştı. Kentte bulunan deniz feneri, yüzlerce yıl sonra Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından aslına uygun biçimde yeniden ayağa kaldırılıyor.
Bu etkileşimin en çarpıcı örneği Patara’nın merkezinde yer aldığı Likya Birliği’nin, Avrupa Birliği ve Amerika Birleşk Devletleri gibi yönetimsel yapılara sunduğu katkı oldu. Patara’da bulunan ve buraya gelen ziyaretçilerin mutlaka görmesi gereken Meclis, Likya Birliği’ne bağlı 23 kentten gelen temsilcilerin toplanıp, geleceklerine dair kaderlerini belirledikleri bir yerdi. Bu yönüyle Likya ve tabii Patara demokrasinin de beşiğiydi. Birliğe bağlı büyük kentler üçer, orta büyüklükteki kentler ikişer, küçük kentler ise birer delegeyle
Bouleuterion olarak adlandırılan bu meclis binasında temsili olarak TBMM’den milletvekilleri de bir toplantı gerçekleştirmişti. Patara’da bir zamanlar Luvice sonra da ağırlıklı olarak Yunanca ve Latince konuşuldu. Kentteki yazıtların büyük bölümü Yunanca ve Latince olarak yazılıdır. Antik kent denince turistlerin görmeyi en çok isteyeceği yerlerin başında elbette tiyatro binası geliyor. Efes Antik Kenti’nin 25 bin kişikik kapasitesinin beşte biri büyüklüğe sahip olsa da Patara Antik Tiyatrosu, konumu ve manzarasıyla hayranlık uyandırıyor. Antik kentte 1988 yılında başlayan arkeolojik kazılar günümüzde de devam etmekte.
Kaş ilçesinin merkezine 43 kilometre uzaklıktaki Patara Antik Kenti’ne havaların da ısındığını hesaba katarsak sabahın erken saatlerinde gitmekte fayda var. Yaklaşık 45 dakika süren yolculukla ulaşabileceğiniz bölgede açık renkli kıyafet, rüzgarla savrulan kumlara karşı gözlük ve elbette rahat bir ayakkabı tercih etmek hayati öneme sahip. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları MüzeKart ile antik kenti ücretsiz ziyaret edebiliyor. Antik kent, yerleşim yerlerine biraz uzak olduuğu için yeme-içme konusunda hazırlıklı olmanızda fayda var. Antik kent yakınlarındaki Durak Lokantası, Ayşe Pancake ve St. Nicholas Restaurant, TripAdvisor’da en yüksek notu alan üç işletme olarak sıralanıyor.
Gelelim son olarak Patara Plajı’na. 18 kilometrelik uzunluğa sahip kumsal, kum tepeleriyle de görsel olarak harika fotoğraf kareleri vaat ediyor. Burada kendinizi Akdeniz’in tuzlu sularına kendinizi bırakabileceğiniz gibi sörf de yapabililrsiniz. Bir diğer seçenekse elbette kilometrelerce uzayan plajda yürümek. Patara’yı gördükten sonra yolumuzu biraz daha batıya doğru sürdürmeye ne dersiniz? Ölüdeniz, Fethiye, Göcek, Dalaman, Köyceğiz, Marmaris’ten geçerek yaklaşık dört saatlik bir yolculuk sonrası Datça’daki Knidos’a ulaşmak mümkün. Oradan da ver elini Karya’nın başkenti Halikarnassos. Ama bu tabii yolculuğumuzun yarınki konusu olacak.