Gazze’deki Türk hastanesinin vurulmasına Koca’dan tepki
İlaç üreticileri fiyatların belirlenmesinde kullanılan euronun değerinin çok düşük kaldığını ve artan maliyetlerin kendilerini zorladığını Sağlık Bakanı Koca'ya mektupla bildirdiler.
İlaç sektöründe yine ‘düşük euro’ sıkıntısı başladı. İlaç fiyatlarının belirlenmesinde esas alınan euro değerinin çok düşük kalmasının ve asgari ücrete yapılan zammın faaliyetlerini sağlıklı şekilde sürdürmelerini engellediğini ifade eden ilaç üreticileri Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’ya bir şikayet mektubu gönderdiler. TEİS Başkanı Nurten Saydan da eczanelerin ilaca erişiminde sorunun devam ettiğini belirterek, euro kurunun güncel kur olarak hayata geçirilmesini istedi.
İlaç Endüstrisi İşverenler Sendikası (İEİS), Araştırmacı İlaç Firmaları derneği (AİFD), Sağlık ürünleri Derneği (SURDER), Türkiye İlaç Sanayi Derneği (TİSD) başkanlarının ortak mektubunda 2022 Aralık ayında ilaç fiyat belirlemelerinde kullanılan euro değerinin 10,75 TL. olarak belirlendiği ve o tarihte güncel euro güncel yüzde 54’ü olan bu değerin bugün yüzde 38’i düzeyine düştüğü belirtildi.
Türkiye’de ilaç fiyatlarının belirlenmesinde kullanılan Euro değeri 2022’de kurun çok hızlı artması nedeniyle birden fazla kere belirlenmişti. Son belirleme ise Aralık ayında yapılmış ve 2023 yılı için yeni bir belirleme yapılmayacağı ifade edilmişti.
Bakan Koca’ya gönderilen mektupta düşük kurun yanı sıra temmuzdaki ara zamla birlikte asgari ücretteki artışın yüzde 107’ye ulaştığı, üretim maliyeti ve işletme giderlerinin arttığı belirtilerek “Bu durum, hem ilaç firmalarımızın üretim ve ticari faaliyetleri hem de sağlık sisteminin sürdürülebilirliği konusunda ciddi kaygılar uyandırmaktadır’ denildi. İlaç sektörü temsilcileri Koca’dan dönemsel Euro değerinin acil olarak ve makul bir düzeyde güncellenmesi için temmuz ayında bir toplantı istediler.
Bu arada TEİS Başkanı Nurten Saydan yazılı bir açıklama yaparak, eczanelerin ekonomik olarak mevcut fiyat politikası nedeniyle zor durumda olduğunu, ilaca erişim sorunları bulunduğunu vurguladı. Saydan, yaptığı yazılı açıklamada, ilaç fiyatlandırmasında uygulanan Euro kuru ile reel kur arasındaki farkın giderek arttığını, 20 yıldır yaşanmayan ilaç sorununun özellikle son 3 senedir yoğun şekilde görülmesinin asıl nedeninin bu durum olduğunu belirtti.
Nurten Saydan, “Günümüzde ilaç euro kuru 10,77 lira, reel euro kuru ise bugün itibarıyla 28,39 lira düzeyinde. Geçen 14 yıllık sürede bu fark yaklaşık reel ilaç kurunun neredeyse 3 katına ulaştı. Önden koşan reel kurun hızına ilaç kuru artık ayak uyduramıyor. İlaç üretimi ve ithalatı için asla telafi edilemeyecek bu fark, yaşanan ve son zamanlarda vatandaşın ismini ‘ilaç kıtlığı’ koyduğu büyük sorunun en büyük sebebidir.” dedi.
Türkiye, ilaç fiyatlarını belirlerken 2003- 2004’ten beri dünyada yaygın olan “referans fiyatlandırma” sistemini “ülke koşullarına uyarlayarak” kullanıyor. Bu sistemde her ülke kendi demografik özelliklerine göre birtakım kriterleri alarak referans ülkeler seçiyor. Kimisi o ülkelerdeki fiyatlara göre aritmetik ortalama, kimisi medyan alıyor. Kimisi en düşük fiyatı, kimisi de en düşük üç fiyatı göz
önünde bulunduruyor. Yani referans fiyatlandırma sisteminde de farklı hesaplama yöntemleri var.
Türkiye hem patent koruması devam eden hem de jenerik ilaçların fiyatlandırmasında 5+2 formülünü uyguluyor. Formüldeki “5” hiçbir zaman değişmeyen, yani sabit olan ve euro kullanan AB üyesi beş ülkeyi temsil ediyor: Yunanistan, Portekiz, İspanya, Fransa ve İtalya. Kalan 2’nin bir tanesi serinin serbest bırakıldığı ülke (ilacın tüketiciye ulaşmadan önce üretici tarafındaki son nokta), diğeri ise ilacın ithal edildiği ülke. Ancak serinin serbest bırakıldığı ya da ilacın ithal edildiği ülkenin sabit beşliden biri olması durumunda, referans fiyat için yine bu beş ülkeye bakılıyor.
Jenerik ürünler ve jeneriği olan orijinal ürünlerde üretici ruhsat izni almak için bu beş ülkedeki en düşük fiyatın yüzde 60’ı, jeneriği olmayan orijinal ürünlerde ise en düşük fiyat “kaynak fiyat” olarak alınıp başvuru yapılıyor. Türk Lirası cinsinden fiyatın tespitinde ise Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) euro satış kuru yerine özel bir kur uygulanıyor. Bu kur rakamı ise TCMB’nin yayımladığı bir önceki yılın ortalama euro satış değerinin yüzde 60’ı olarak belirleniyor. Sağlık Bakanlığı Fiyat Değerlendirme Komisyonu da (FDK) her yılın ilk 45 günü içinde o yıl uygulanacak euro değerini, yani dönemsel euro değerini ilan ediyor.
Kaynak fiyatın açıklanan dönemsel euro değeriyle çarpılmasıyla ürünün Türkiye’de TL cinsinden depocuya satış fiyatına ulaşılıyor. İlaç üretiminde ham maddenin ve ambalaj dahil birçok girdinin ithal edildiği, dünyada ham madde alanındaki az sayıda üreticinin sürekli zam yaptığı düşünüldüğünde dönemsel euro değerinin kârlılık bakımından hem yerli hem de yabancı şirketler için neden önemli olduğu kolaylıkla anlaşılıyor. İlacın fiyatlandırılma sürecini şöyle özetlemek mümkün:
Patent koruması altındaki bir orijinal ürünün “referans ülkedeki depocuya satış fiyatının” 100 TL’ye tekabül ettiği durumda, dönemsel euro değeriyle güncel euro kuru arasındaki fark sebebiyle 70 TL kayboluyor. Ürünün geri ödemeye girmesi, yani bedelinin Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) tarafından ödenmesi durumunda uygulanan yüzde 41 kamu iskontosunun ardından net fiyat 18 TL’ye düşüyor.
Jeneriği olan orijinal bir ürünün “referans ülkedeki depocuya satış fiyatının” 100 TL’ye tekabül ettiği durumda, ürünün piyasada jeneriği bulunduğu
için fiyat önce 60 TL’ye düşüyor. Dönemsel euro değeriyle güncel euro kuru arasındaki fark sebebiyle 42 TL daha kayboluyor. Ürünün geri ödemeye girmesi durumunda yüzde 28’lik kamu iskontosu da uygulandıktan sonra ortaya 13 TL’lik net fiyat çıkıyor.
Türkiye 2003-2004’ten beri referans fiyat uyguladığı ilaçta dönemsel euro kuruyla tanışma süreci 2011’de başladı. Daha önce euronun yüzde 10’dan fazla değer kazanması durumunda toplanıp yeni kur değerini açıklayan Fiyat Değerlendirme Komisyonu 2011’de bu düzenlemeyi yapmadı. Düzenlemenin yapılması için Sağlık Bakanlığı’nın kapısını çalan ilaç endüstrisi başvurudan sonuç alamayınca Danıştay’da dava açtı. Danıştay “Yürütmenin kararı yanlıştır. Mevzuata göre FDK’nın toplanıp karar vermesi gerekir” diyerek ilaç endüstrisi lehine karar verdi. Bunun üzerine FDK toplandı ancak kur değeriyle ilgili değişiklik yapmama kararı aldı. İlaççılar bunun üzerine “FDK toplanmış olmak için toplanamaz. Eğer kurda yüzde 10’dan fazla artış varsa yeni kur değeri açıklamak zorundadır” gerekçesiyle ikinci bir dava daha açtı. Danıştay uygulamanın yanlış olduğuna ve düzeltilmesine ilişkin karar verdi ama aradan da zamsız bir dört yıl geçti ve ilaççıların iddialarına göre yüzde 30’luk bir kayıpları oldu. O arada. 2015’te Danıştay kararının kesinleşmesinden sonra devlet bu konudaki mevzuatı bir Bakanlar Kurulu Kararnamesi’yle değiştirdi ve kur belirlemede her yıl bir önceki yılın ortalama kurunun yüzde 70’inin alınması kabul edildi. 2016 ve 2017 yıllarında bu sistem uygulandı. Uygulanması gereken artışın yüzde 22’ye tekabül ettiği 2018’de devlet ilaççıları masaya çağırıp “Biz bunu pazarlık etmek istiyoruz” dedi. O nedenle 2018 için fiyat artışı yüzde 15’te kaldı.
2018’de ise Rahip Brunson nedeniyle ABD ile Türkiye arasında baş gösteren gerginlik Türk Lirası’na ciddi oranda değer kaybettirdi. Yüzde 70’lik oran üzerinden dönemsel euro değeri belirlemek 2019’da ilaç fiyatlarına yüzde 43-44 gibi uygulanması mümkün olmayan zam anlamına geldiği için Sağlık Bakanı Fahrettin Koca ilaççıları çağırdı ve “Yüzde 70’i, 60’a indireceğiz, bunu da bir daha değiştirmeyeceğiz. Size söz veriyorum” dedi. Dönemsel euronun ve yüzde 60’ın öyküsü böyle.