6 ayda ÖTV geliri yüzde 96 arttı, Maliye şimdi ‘kusursuz hasat’a hazırlanıyor
Yüksek enflasyonun dayattığı asgari ücrete yüzde 34 ara zammın ardından ara kademe için zamma hazırlanan firmalar, bir yandan da vergi diliminde düzenleme istiyor. KOBİ’ler ile işlerin halen hareketli olduğu sektörlerde yüzde 25-30, tekstil ve konfeksiyonda yüzde 20 zam yapılacağı belirtiliyor.
Asgari ücrete yapılan yüzde 34 zamla bayram tatiline giren reel sektörde, bayram sonrası en önemli mesai ara kademelere yapılacak ücret artışı oldu. Çalışan sayısı görece fazla olmayan küçük ve orta büyüklükteki işletmeler (KOBİ’ler) ile işlerin halen hareketli devam ettiği sektörlerde zam oranının yüzde 25-30 bandında olacağı belirtilirken, özellikle tekstil ve konfeksiyon gibi “iş kaçıran” ve kapasite küçülten sektörlerde ara kademeye en fazla yüzde 20 zam yapılacağı belirtiliyor.
İşleri yavaşlayan sektörlerde ve işletme sermayesi sorunu yaşayan firmalarda istihdam azaltmanın kaçınılmaz olduğu dile getirilirken, çalışanını kaybetmek istemediği için yüksek oranlı artış planlayan firmaların da 1 Temmuz itibarıyla nihai ürün fiyatlarına zam yaparak maliyetleri tutturmaya çalışacağı öğrenildi. İşçilik maliyetlerinin altından kalkabilmek adına iş dünyasının ortak talebi ise gelir vergisi dilimlerinin bir an önce yükseltilmesi…
Ekonomi gazetesinden Merve Yiğitcan tarafından hazırlanan habere göre reel sektörün görüşleri şöyle:
Gelir vergisi dilimlerinin güncellenmesi konusunu sık sık gündeme taşıyan İstanbul Ticaret Odası (İTO) Başkanı Şekib Avdagiç, ücretlilerin gelir vergisi dilimlerinin, asgari ücret artışı ve son 5 yılda yaşanan kayıplar dikkate alınarak yeniden düzenlenmesi gerektiğini söyledi. Çalışanların gelirlerinin bu şekilde korunmuş olacağına dikkat çeken Avdagiç, “Ayrıca diğer iki önemli konu; kıdem tazminatı ve sigorta üst limitiyle ilgili düzenlemelerin yapılması. Hem kıdem tazminatı hem de sigorta üst limitiyle ilgili bir tabanımız var. Her ikisi de işverenler üzerinden çalışanlara ciddi külfet getiriyor. Söz gelimi, SGK üst sınırı, asgari ücretin 5 katı uygulanıyordu. Bu oranı kademeli olarak 7,5 kata yükselterek 75 bin lira olarak uyguluyoruz. İş dünyası olarak, SGK üst limit çarpanının evvelki oranlara çekilmesini bekliyoruz. Aynı şekilde kıdem tazminatı tavanının da asgari ücrete bağlı olmaktan çıkartılıp enflasyon oranında yükseltilmesini istiyoruz” dedi.
Aynı zamanda İstanbul Sanayi Odası (İSO) Yönetim Kurulu Üyesi olan Türkiye Tekstil Terbiye Sanayicileri Derneği Başkanı Vehbi Canpolat, sektörde asgari ücretli sayısının çok düşük olduğunu, ancak her asgari ücret düzenlemesinde çalışanların da aynı oranda zam istediğini dile getirdi. Her kademeye o oranda zam yapmanın mümkün olmadığına işaret eden Canpolat, “Az oranda zam yapıldığında da bu kez ücretler arasında fark azalıyor. Maalesef böyle bir dengesiz durum oluştu. Ancak bu çok önemli bir problem ve taşınabilir bir yük değil. Türkiye’de iş gücü ucuz olmasın ama bu kadar yüksek maliyetler de kaldırılabilir değil” diye konuştu. Vergi dilimlerinin bir an önce düzeltilmesi gerektiğine işaret eden Canpolat, “Vergi dilimleri bizim için yeni bir sorun değil ama bugün güncellenmesi çok daha önemli hale geldi. Eskiden 6 ayda dolan dilim, şimdi iki ayda aşılıyor” diye konuştu. Artan işçilik maliyetleri nedeniyle işten çıkarmaların artabileceğine dikkat çeken Canpolat, “Yunanistan’dan bundan 15 yıl önce ciddi sayıda örme makinesi, dokuma makinesi ve boyahane vardı. Bugün bir tane bile örme makinesi bulamazsınız. Eğer biz de bu maliyetlerle gidersek sonuç aynı olabilir” değerlendirmesini yaptı.
TOBB Plastik, Kauçuk ve Kompozit Sektör Meclisi Başkanı Yavuz Eroğlu, fiyat istikrarının genel anlamda kaybolduğu bu dönemde ücret politikasını oluşturmanın da şirketler için “inanılmaz zor” olduğunu vurguladı. Ücret politikası belirlenirken konunun birkaç boyutuna dikkat çeken Eroğlu, “Bu işi bir tarafı çalışan memnuniyeti, diğer tarafı ise maliyetler… İş dünyasını etkileyen ana konu emek gücü piyasalarındaki arz ile üretim tarafındaki talep. Birçok firma personel bulmakta zorlanıyor. Dolayısıyla emek gücü piyasasında bir arz fazlalığı yok, hala çalışan insana ihtiyaç var. İhracat bir miktar gevşek gidiyor, ancak kurdaki artış sonrası özellikle emek yoğun sektörlerde bir ihracat hareketliliği olacaktır. Yanı sıra turizm sektörünün yarattığı canlılık var. Yurt içi üretimde ise sıkı mali politikalar sonucunda bir daralma bekliyoruz. Ama bu daralma hemen bugün olmayacak, kademeli geçiş sinyali veriliyor. Dolayısıyla emek arzının talebi karşılamadığı bir dönemdeyiz. İşveren de çalışanı bu şartlarda mutlu edip elinde tutacak politikalar gütmeli. Asgari ücret zammı gibi yüksek bir oranın ara kademelere de yapılması yüksek ihtimal görünüyor. Görüntü en az yüzde 25 gibi… Ara kademeler de iyi bir artış alacaktır” ifadelerini kullandı. Bugünkü şartlar altında bir ücret ayarlaması yapılırken, vergi dilimlerinin de güncellenmesi gerektiğine değinen Eroğlu, “Bu sürekli olsun demiyoruz, ancak kademeli bir geçiş sürecinde isek buna kamunun da destek vermesi anlamlı olacaktır” diye konuştu.
İstanbul Mobilya, Kağıt ve Orman Ürünleri İhracatçıları Birliği Başkanı Erkan Özkan da mobilya sektöründe firmaların asgari ücret zammına yakın bir seviyede ücret artışı yapma hazırlığında olduğunu söyledi. Sektörde asgari ücretle çalışan sayısının çok az olduğunu kaydeden Özkan, “Ancak asgari ücrete yapılan zam oranında diğer çalışanlara da bir artış yapmak gerekiyor. Bu da sanayicinin ve ihracatçının sırtına ciddi bir yük getiriyor. Bu noktada vergi dilimlerinin yükseltilmesini istiyoruz. Çünkü sektör asgari ücretli çalıştırmıyor ki mevcut vergi dilimleri ile mutlu olsun. Bu nedenle vergi dilimleri yükseltilerek makul seviyeye getirilmesi önemli” şeklinde konuştu.
Asgari ücret artışından en fazla etkilenen sektörlerin başında hazır giyim geliyor. TOBB Hazır Giyim ve Konfeksiyon Sektör Meclisi Başkanı Şeref Fayat, hazır giyim sektörünün kurun baskılanması nedeniyle sezonu Uzakdoğulu rakiplerine kaybettiğini hatırlatarak şunları söyledi:
“Bu nedenle sektörün elinde iş yok. Hatta asgari ücret artışından sonra istihdam azaltanlar oldu, olmaya da devam edecektir. Önümüzdeki yılın kış siparişlerini kaçırmışken, bu asgari ücret maliyet artışlarıyla istihdamı korumak, hatta beyaz yakalıya bu oranlarda artış yapmak mümkün değil. Çünkü sektörde ne böyle bir iş ne de marj var. Sektör neredeyse zararına üretim yapıyor. Beyaz yakalı kısmın zam oranının sektörde yüzde 20’yi geçeceğini sanmıyorum.”
Türkiye Çelik Üreticileri Derneği Genel Sekreteri Veysel Yayan, ücret artışlarında istikrar oluşturmaya çalışılırken ölçülü olmakta fayda olduğunu söyledi. Dikkatsiz şekilde yapılan ve birbirini takip eden zamların istikrar oluşturmada sıkıntı yaratacağını gözden uzak tutmamak gerektiğini belirten Yayan, “Bir iş dünyası temsilcisi olarak genel görüşüm şu ki, şüphesiz bir enflasyon var, enflasyon dışında farklı faktörler de var. Burada asgari ücret belirlenirken TÜFE artı refah payı dışında inisiyatif alınarak kullanılan yöntemler asgari ücret mekanizmanın içinin boşaltılması gibi bir durum yaratabilir, dikkat edilmesi gerekiyor” dedi. Çelik sektörünün asgari ücretten çok fazla etkilenmediğini, çünkü ücretlerin asgari ücretin üzerinde olduğunu kaydeden Yayan, “Ama asgari ücretteki son artışları ücret skalaları arasındaki farkın daralmasına neden olarak dengeleri bozuyor. Üst kademelere çıkınca skalalar altüst oluyor” diye konuştu.
Gıda sektöründe faaliyetlerde bulunan İstanbul Tüccarlar Kulübü Başkanı İlker Önel, genel gözleminin işlerin halen canlı olduğu ve çalışan sayısı düşük olan KOBİ’lerin ara kademelere yüzde 25-30 oranında bir ücret artışı hazırlığında olduğunu söyledi. Çalışan sayısı fazla olanlarda ise yüzde 15-20 seviyesinde oranların konuşulduğunu kaydeden Önel, eleman sıkıntısı yaşayan firmalarda yüzde 25’in altında bir zam olmayacağını dile getirdi. Çalışanını kaybetmek istemeyen firmaların yapacağı ücret artışları sonrası nihai ürün fiyatlarında artış yapmasının kaçınılmaz olduğunu vurgulayan Önel, “Asgari ücret artışından bu yana işveren tarafı pozisyon alıyor. 1 Temmuz itibarıyla ürün fiyatlarında yeni geçişler oldu. Herkes müşterilerini arayıp haberdar ediyor. İşletmelerin maliyetleri artıyor. Sektörde işlenmiş ve işlenmemiş mamulde bir enflasyon baskısı olacaktır” dedi.
“193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’na göre ücret gelirleri; gerçek ücretler ve diğer ücretler olmak üzere iki şekilde vergilendirilmektedir. Gerçek usulde elde edilen ücret gelirlerinin vergilendirilmesi tevkifat usulü ve/veya yıllık beyanname verilmesi yöntemiyle yapılmaktadır. İşverenler tarafından çalışanlara yapılan ücret ödemeleri genel olarak tevkif suretiyle vergilendirilmekte olup ücret üzerinden, yapılan gelir vergisi tevkifatı işverenler tarafından muhtasar ve prim hizmet beyannamesi ile beyan edilmek suretiyle ödenmektedir.
Bu anlamda ülkemizde ücret üzerinden alınan vergilerin çok büyük bir kısmı tevkifat/kaynakta vergi kesintisi yöntemiyle alınırken kalan kısımda, ücret geliri 1.900.000 TL yi aşan mükelleflerin yıllık beyanname vermeleri suretiyle vergilendirme yapılmaktadır. Son dönemlerde özellikle kur artışları ve küresel ekonomide yaşanan olumsuzluklar nedeniyle ülkemizde fiyatlar genel seviyesinin artış seyrinde olduğu görülmektedir. Bu enflasyonist ortamda, özellikle asgari ücrete yapılan ara zamlar ile kamu çalışanlarına yönelik verilen seçim vaatlerinin de etkisiyle çalışanların ücretlerinde de artış yapılması zorunluluk halini almıştır. Ücretlerde sürekli artışlar yaşanırken, Gelir Vergisi Kanununun 103. Maddesindeki ücret gelirlerinin vergilendirilmesine esas teşkil eden vergi dilimlerinin, enflasyondaki yükselişe eş zamanlı artırılmamasından dolayı çalışanlar daha yüksek vergi ödemek zorunda kalmaktadır. Bu durum diğer taraftan ücretler üzerinden vergi kesintisi yapmak zorunda olan işverenlerin maliyetlerinde de sürekli bir artışa neden olmaktadır. Her ne kadar asgari ücret üzerinden bir vergi alınmasa da asgari ücret üzerinde ücret geliri elde eden çalışanlar ve bunların işverenleri açısından bu olumsuzluklar devam etmektedir. Söz konusu olumsuzlukların giderilmesi amacıyla acil olarak gelir vergi tarifesinde yer alan dilimlerin artırılması önem arz etmektedir. Bu durumda hem çalışanlar üst gelir dilimlerinden daha geç vergilendirilecek hem de işverenler üzerinde oluşan maliyetlerin daha makul ve katlanılabilir seviyelerde kalacağı kanaatindeyiz. Bu sebeplerden dolayı gelir vergisi kanunda yapılacak bir değişiklik ile vergilendirmeye esas gelir dilimlerini artıracak bir yasal değişikliğin acilen yapılması ve bu konuda kalıcı bir çözüm getirilecek diğer mekanizmaların hayata geçirilmesi yerinde olacaktır.”