Uğur Vardan’ın çizgi roman yazısı: Deniz üstü köpürür…
Lili Sohn'un kendi hikayesinden yola çıkarak yazıp çizdiği 'Annelik' adlı grafik romanı, ana karakteri üzerinden okuru ‘kadın meselesi’, ‘feminizm’, ‘çocuk sahibi olmak’, ‘anne olmak’, ‘çocuk büyütmek’ gibi duraklarda dolaştırıyor bütün bu cepheleri bir bireyin gözünden, tartıp biçiyor.
Yedi yaşında geleceğe ait verilen sözler, çizilen hedefler, kat edilecek mesafeler sonrasında tutturulabilir mi? Bir çocuğun gözünden tahayyül edilen geleceği inşa etmek mümkün müdür? Lili, ailesinin evindeki kutuları karıştırırken yedi yaşında kaleme aldığı bir metne rastlıyor. 20 maddeden oluşan ve bir tür tarihe kendince not düşürdüğü ve uzak yıllarına ilişkin isteklerini kapsayan ‘manifestosu’na, ait olduğu zamandan baktığında şunu söylüyor: “O küçük kızın hedeflerini hiç hatırlamıyordum ama o zamanlar şundan yüzde yüz emindim: ÇOCUKLARIM OLACAKTI!”
Lakin aradan geçen yıllar, içinde büyüyüp serpildiği dünyanın gerçekleri, onda bıraktığı tortular, edindiği deneyimler, okudukları, gördükleri bu fikrinin geçerliliği konusunda onu sallantılı bir zemine taşıyor…
Lili Sohn 1984’te Fransa-Strazburg doğumlu bir yazar-çizer. Görsel ve uygulamalı sanatlar eğitiminin ardından Montreal’e yerleşip burada bir süre bilgisayar oyunu alanında grafik tasarımcı olarak çalışmış. 2014 yılında kendisine meme kanseri teşhisi konmuş ve bu aşamadan sonra hastalığının seyrini renkli ve mizah dolu bir üslupla anlattığı ‘Tchao Günther’ adındaki blogunu açmış.
Buradaki paylaşımlarını, izlenimlerini, aktardıklarını bir kitapta derlemiş ve ‘La Guerre des tétons’ (‘Memelerin Savaşı’) adlı bu üç ciltlik eser, Fransa’da ve Quebec’te yayımlanmış, ilgi görmüş ve kendisinin daha çok insan tarafından tanınıp sevilmesine ortam hazırlamış. 2015’te biten tedavi sürecinin ardından da ülkesi Fransa’ya geri dönerek kendisine, tam zamanlı olarak çizime ve çizgi romana yönelik bir rota belirlemiş. 2016 yılında, kadın anatomisine giriş niteliğinde bir rehber olan ‘Vagin-tonic’ (‘Vajina-tonik’) adlı yeni bir blog açmış ve buradaki paylaşımları da 2018 yılında, önceki adımlarında olduğu gibi bir kitaba dönüştürmüş.
Bu biyografik gezintinin ardından gelelim asıl meselemize. Girişteki birkaç cümle, Lili Sohn’un son kitabı ‘Annelik: Annelik İçgüdüsüne Tarihsel ve Eleştirel Bir Bakış’ın (orijinal ismi ‘Mamas’) ana mantığını açıklamak için yaptığım alıntılamalardı. Bizde, yakın zaman önce Ayrıntı Yayınları’nın edebiyatta yeni yollar keşfetme arzusuyla oluşturulan markası Düşbaz Kitaplar’dan çıkan bu çalışma, bence modern dünyanın önemli dertlerine parmak basıyor.
Ana karakterin kendi iç sesi, duygu ve düşünceleri eşliğinde okuru ‘kadın meselesi’, ‘feminizm’, ‘çocuk sahibi olmak’, ‘anne olmak’, ‘çocuk büyütmek’ gibi duraklarda dolaştırıyor ve bütün bu cepheleri çağının temsilcisi bir bireyin gözünden, bakışından, dert ve tasalarından, kaygılarından, bilincinden, siyaseten durduğu noktadan tartıp biçiyor.
Lili Sohn, elbette yine biyografik unsurlarla donatarak yazıp çizdiği kitabında bence çok değerli bir çabaya soyunmuş; kadının tarihsel konumunu ve yolculuğunu da kimi kaynaklar eşliğinde sayfalarına taşımış. Bütün bu bilgilerle dolu grafik roman aslında desenlerin (resimlerin) eşlik ettiği didaktik bir metin olabilirmiş. Lakin Lili Sohn’un maharetli elleri kadar zekice çözümleri, pratik yaklaşımları ve görsel yetkinliği ‘Annelik: Annelik İçgüdüsüne Tarihsel ve Eleştirel Bir Bakış’ı eğlenceli bir okuma yolculuğuna çevirmiş…
Ülkesinde 2019’da yayımlanan kitabın bence en önemli yanlarından biri çocuk sahibi olma fikriyle ve doğasının ona yükledikleriyle hesaplaşan ana karakterin aynı zamanda feminizme ihanet edip etmeme konusundaki (bir tür ‘günah işleme’ yani!) gelgitleri olmuş.
Metin, ana kahramanı bütün bu dertlerle yola devam edip kimi yerlerde kendini, dönemini, inandığı değerleri ve ait olduğunu düşündüğü ideolojik refleksleri sorgularken zekice görsel hamlelerle arka planda da tarihsel bir yapının ayak izlerini takip eder bir iskelet oluşturmuş. Kitapta mizahın hâkim olduğu çok çok güzel, ince görülmüş yerler var ama ben en çok gerçek tarihi karakterlerin kadınlara ilişkin görüşleri itibariyle ipliklerinin pazara çıkarıldığı bölümleri beğendim.
Örneğin düşünceleriyle Fransız devriminin yol göstericilerinden olan Jean-Jacques Rousseau’nun ülkesinin kadınlarına aslında parmak salladığı ve bir bakıma evlere kapanma yolunda öğütler verdiği kitabı ‘Émile’le çok zeki ve zarif bir şekilde dalga geçilmiş. Ayrıca Sohn’un kalemi ve çizdiklerinden sadece Rousseau değil, Montaigne, Molière ve Fénelon da payını almış.
Sonuç? ‘Annelik: Annelik İçgüdüsüne Tarihsel ve Eleştirel Bir Bakış’ için eğlenceli bir dile, entelektüel bir bakışa, dertlere, kaygılara sahip bir ruh ve bedenin ifadesi diyebilirim. Ve bu ‘grafik roman’ formatıyla önümüze gelen ifadeler bütünü itibariyle bize zevkli bir okuma serüveni sunuyor. Ben doğrusu bu kitap dolayısıyla hiç bilmediğim bir yazar-çizeri tanıdığıma memnum oldum. Asıl olarak da girişte, yayınevinin basın bülteninden alıntıladığım biyografisindeki bilgiler eşliğinde öğrendiğim daha önceki çalışmalarını da merak ettim. Umarım Düşbaz Kitaplar, Lili Sohn’un önceki yapıtlarını da okurumuzla buluşturur.
Sonuç olarak Ayşenur Müslümanoğlu tarafından Türkçeye kazandırılan bu değerli çalışmayı başta annelik serüvenini bizatihi tatmak isteyenler olmak üzere çağın dertleriyle dertlenen bütün grafik roman tutkunlarına tavsiye ederim…