Yaşadığımız şeye ‘Kültür savaşı’ demek, onu hafifletmek mi?
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin onarıp yeni bir sanat merkezi olarak İstanbul’a kazandırdığı Haliç kıyısındaki Feshane’de açılan bir sergiye tepki geldi.
Bu tepkiler iktidar yanlısı medyanın ve sosyal medyanın etkisiyle köpürdü. Sonunda Feshane’nin bulunduğu bölgenin belediyesi olan Ak Partili Eyüp Belediyesi’nden Ak Partili siyasilere kadar bir grup gelip Feshane’nin önünde protesto gösterisi yaptı.
Protesto ettikleri şeyler, sergide yer alan bazı eserlerdi. Onlara göre bu eserler ‘Milli ahlakla ve değerlerle bağdaşmıyor’du, sergi tamamen kapatılmalıydı.
10Haber’de günler önce biz bu haberi verirken başlıkta ‘kültür savaşı’ ifadesini kullandık. Daha o sabah bir dostum mesaj yazdı, ‘Buna kültür savaşı denmez, dinci saldırı denir’ dedi.
Haklı mıydı?
Aynı gruplar dün bir kez daha Feshane’nin önüne gidip gösteri yaptılar, serginin yasaklanmasını istediler.
Yasak isteyenler tam olarak neyi istediklerini gayet iyi biliyorlar: İfade özgürlüğünü kısıtlamak, sansür getirmek…
Bunu istedikleri için utanmıyorlar da. Kendi ahlak anlayışlarına sığmayan şeylerin yasaklanmasını istemekten çekinmiyorlar.
Yıllar önce, yönetmen Mustafa Altıoklar’ın ‘İstanbul Kanatlarımın Altında’ adlı filminde padişah 4. Murat’ın eşcinselliği ima edildiği için dönemin Refah Partili Kayseri Belediye Başkanı Şükrü Kabatepe bu filmin Kayseri’de gösterilmesini yasaklamıştı. Ama o zaman Kabatepe’nin kendisi dahil kimse çıkıp göğsünü gere gere yasağı savunmamıştı, bir mahçubiyet vardı.
Artık bu ahlak bekçiliği ve bu uğurda yasağı sansürü savunmak konusunda kimse mahçupça falan konuşmuyor, aksine göğsünü gere gere yasağı ve sansürü savunuyor. Yeni Türkiye ve yeni normalimiz bu maalesef.
Kendilerine ‘sivil toplum kuruluşu’ diyen ama çoğu hükümete yakın olduğu için kamu kaynaklarından da yararlanan 25 dernek ve vakıf Balıkesir’de geçen yıldan sonra bu yıl da ortaya çıktı, konserlerin yasaklanmasını istedi. Dün Burhaniye kaymakamlığı bu isteği yerine getirdi, Hande Yener’in vereceği konser iptal edildi.
Eğlenmeyi, gülmeyi, hoşça vakit geçirmeyi yasaklamak, herkesi kendi taassuplarında yaşatmak istiyorlar anlaşılan.
Burhaniye, Edremit Körfezi kıyısında, her biri birbirinden güzel ondan fazla kıyı kasabasından biri. Necmettin Erbakan’ın tatil için yazlık evini buraya yapmasıyla dindar/muhafazakarlar arasında ‘moda’ bir yer haline geldi. Ama Edremit Körfezi’ne en güneyde Ayvalık’tan en Kuzey’de Küçükkuyu ve Ayvacık’a kadar bakacak olursak, yaz aylarında aşırı kalabalık hale gelen bu bölgenin son derece kozmopolit olduğunu da görürüz.
Hemen burnunun dibindeki Midilli adasıyla da sıkı bağları olan bu körfez ve eğlence yasağı bir arada duramayacak iki kavram aslında. Ama devlet gücü kullanmak için ‘sivil toplum’ kisvesine giren gruplar, kendi güçlerinin çok ötesinde bir etkiye sahipler burada. Geçen yıl çok sayıda festival ve konser engellenmişti, bu yıl da sezonu Hande Yener’le açtılar.
Bütün bunlar bir yandan Türkiye’nin son 200 yıldır yaşadığı ama son 5-6 yılda çok fazla şiddetlenen ‘kültür savaşı’nın parçası ve bu savaşta geldiğimiz nokta.
Dediğim gibi yasak talep etmekten, sansür istemekten eskiden utanılırdı, artık açık açık yapılıyor. Bu da ‘kültür savaşı’nda bir tarafın kendini galibiyete yakın hissettiğini gösteriyor.
Dünyanın her yerinde kültür savaşlarının bir tarafında az veya çok dini taassup da yer alır. Türkiye’de dini taassubun bu savaşın başlıca unsuru olduğunu hepimiz biliyoruz.
Bu konserler serbestçe yapılır, hatta içki firmaları bu konserlerin sponsoru olurken Türkiye daha az dindar bir ülke değildi; hatta aksine pek çok araştırma söylüyor, daha dindar bir ülkeydi. Din elden gitmedi.
Bugün konserlere yasak isteniyor ve bu talep yerine getiriliyor diye daha dindar da olmuyor, yine araştırmalar gösteriyor, son 20 yılda Türkiye’de dinden kopuş var, deizm yayılıyor.
Bugün bakınca, din kılıklı bir taassubu savunanlar kendilerini bu savaşın kazananı olmaya çok yakın görüyor olabilirler ama bugünkü hırçınlıkları ve utanmasız yasakçı tutumları belki de orta-uzun vadede kaybedeceklerini görmelerinden kaynaklanıyor.
Dün Ertuğrul Özkök’ün hatırlatması çok yerindeydi: Bu devlet zamanında Türk sanat müziğine ve arabeske savaş açtı ve kazanamadı, bugün de kazanamaz.