Hayatımıza birden bire giriveren Ali Cabbar adlı şarkı ve etrafındaki tartışma, bize çok yeni bir pazarlama stratejisiyle karşı karşıya olduğumuz izlenimi veriyor.
Bir ‘Ali Cabbar’ tartışmasıdır gidiyor. Oysa ortada ne benzersiz bir şarkı ne de benzersiz bir hikâye var. Klasik bir sevdiğine kavuşamama hikâyesi. Âşık Veysel’in tabiriyle “kavuşamazsın bu aşk olur” meselesi. Ali Cabbar isimli gırnatacı bir genç bir kızı sever, kavuşamaz. Bir gün kendisi gibi müzisyen olan babasının çağrısıyla bir düğüne gırnata çalmaya gider. Talihsizlik o ki, müzik yapmaya gittiği düğün, sevip de kavuşamadığı kızın düğündür. Yaşadığı üzüntü üzerine aniden askere gitmeye karar veren Ali Cabbar, askerde şehit olur ve üzücü bir şekilde final yaparız.
Hem hikâyesi hem de melodisiyle aslında bildiğimiz türkü formu bu. 2020’lerin dünyasında yeni bir türkü yapılabilir mi sorusunun da cevabı gibi.
Tüm bunlarla birlikte Ali Cabbar’dan çoğumuz şarkının gücünden ziyade tartışmalarıyla haberdar olduk.
Sürekli cümle içinde kullanıldığı ve futbolcu Tadic’in Beşiktaş yerine Fenerbahçe’ye gitmesine yönelik esprilerde geçtiği için izlemediğim bir yerli dizinin kahramanı olduğunu düşünmüştüm ilkin.
Sonra gördüm ki Emir Can İğrek isimli bir müzisyene ait şarkıymış bu. Bu yazı yazıldığı sırada Youtube’ta 32 milyon kez izlenmişti ve henüz resmi bir klibi bile yoktu. Youtube’a “Official Video” diye yüklenen, yakın plan bir klarnet görüntüsünü saymazsak tabii.
Peki Ali Cabbar’ı bir şarkının ötesinde bir olay yapan ne? Bence yeni medyanın gerektirdiği bütün dinamikleri harekete geçirmesi.
Sırayla bakalım. Şarkıyla ilgili ilk tartışmalardan biri gerçek bir hikâyeden uyarlanıp uyarlanmadığı tartışması. İşte Ali Cabbar, Tekirdağ’ın bir köyünde gerçekten yaşamış diyenler, ona itiraz edenler vesaire. Yani meşhur “Aman Ormancı” türküsü gibi ardında gerçek bir olay arama gibi bir durum.
Öyle ki, soru çok sorulduğu için olacak, hakkında Google’da SEO çalışmaları bile yapılmış. “Ali Cabbar kimdir, gerçek hikayesi ne, gerçekten yaşadı mı?” gibi yanıtını alamayacağınız pek çok soru öneri olarak geliyor.
Öyle ya, bir soru ne kadar yanıtsız bırakılırsa o kadar çok aranır. Hem SEO’cular tık kazanır hem şarkı daha da popüler olur.
Şarkının popülerleşmesini hazırlayan dinamiklerden ikincisi “çalıntı mı, değil mi?” tartışması.
Zeki Alasya – Metin Akpınar’ın 1975 tarihli “Bana Beş Milyoncuk Borç Verir Misin” filminin jenerik müziğini dinleyen herkes, eminim ki benzerliği inkâr edemez.
Aralarında sadece bir nota fark olduğu iddia ediliyor ama bunu amatör bir kulağın ayırt etmesi imkânsız.
Filmin müziği Önder Bali – Metin Alkanlı orkestrasının Evlerinin Önü Handır isimli 1974 tarihli eseri.
Buna karşılık Ali Cabbar’ın künyesinde ‘Söz-Müzik: Emir Can İğrek’ yazıyor. Çıkan tartışmalar üzerine İğrek cephesinden de kendinden emin bir açıklama gelmiş. İğrek diyor ki, “8 senelik şu mütevazı kariyer geçmişimde hiçbir şarkım çalıntı değildir. İddiası olan dava açıp uzmanlara sorabilir. (…) 9/8 ritim kalıbında ve halk müziği formunda olduğu için, merdiven melodiler benzerlik hissi yaratabilir. Burada da 2-3 saniyelik bir merdiven melodisi andırıyor sadece.”
Uzmanlığım müzik olmadığı için bu açıklama üzerine bir yorum yapamayacağım ama benim dinleyici amatörlüğündeki kulağım bu iki melodi aynı diyor, onu da inkâr edemem. Gerisine yargı süreci ve gerçek bilirkişiler karar verecektir.
Ali Cabbar olayı bu tartışmalarla da bitmiyor.
Eğer TikTok kullanıyorsanız, birçok Ali Cabbar akımına da rastlamışsınızdır. Bu, bir şarkının TikTok akımlarıyla popülerleşmesinin ilk örneği değil kuşkusuz. Günümüzde çoğu şarkı dolaşıma TikTok akımlarıyla giriyor. Ancak bu şarkı özelinde çok daha ötesinde bir gayretin olduğu açık.
Sadece Ali Cabbar akımı yapımına öğretmeye yönelik videoların bu yazı yazıldığı sırada 36,7 milyon görüntülemeye ulaştığı görülüyordu. Youtube cephesindeyse taklitleriyle bilinen komedyen İsmail Baki Tuncer’in 10 farklı ünlünün sesiyle Ali Cabbar’ı söylediği video popülerleşmişti.
Şarkı adeta etrafında bir ekonomi oluşturmuş ve bir etkileşim üretme enstrümanı haline gelmişti.
Peki bütün bunlar bir tesadüf olabilir mi? Böyle şeyleri kanıtlamak kolay değildir ama benim fikrimi sorarsanız, şarkının olay hale gelmesine giden süreçte tamamen doğal olmayan bir şeyler var.
Bütün bunlar yeni medya koşullarına uygun olarak, şarkıyı bir olay haline getirmek için yapılmış çalışmaların sonucu olarak da ortaya çıkmış gibi görünüyor.
Bunu olumsuz bir durum olarak ele almayın. Bu belki ileride bir başarı hikâyesi olarak da açıklanabilir. Nihayetinde siz eğer doğru sinir uçlarına oynarsanız, genel kullanıcılar da sizin başlattığınız süreci takip eder ve viralleşme gerçekleşir.
‘Çalıntı’ tartışması bunların içinde değildir belki ama şarkıyı olay haline getiren sürecin iyi tasarlanmış bir proje olabileceğini düşünüyorum.
Bununla birlikte, ‘çalıntı’ tartışmasının da şarkının popülerliğine yaptığı katkı tartışılamaz.
Aslında bu olay biraz da Mirkelam’ın neredeyse bir gecede koşar adım hayatımıza girmesini hatırlattı.
20 Mayıs 1995 gecesi ekranlarda dönmeye başlayan klip haber bültenlerine, programlara konu olmuş, Mirkelam’ın neden ve nereye koştuğu bir soru olarak dolaşıma sokulmuştu. Hatta albümün çıkmasından çok kısa süre sonra Mirkelam Nereye Koşuyor isimli Hulusi Tunca imzalı bir kitap bile çıkmıştı.
Mirkelam elbette bu albümle ve şarkıyla sınırlı kalmadı ve ilerleyen yıllarda çok güzel şarkılar yapmaya devam etti ve kalite çıtasını hiç düşürmedi ama ilk çıkışı o günün geleneksel medya şartlarına göre iyi tasarlanmış bir projeydi.
“Koşan Adam” bir ikon olmuş, bir klip, o dönemin en büyük TV olayı sayılabilecek Ali Kırca ile ATV Haber’de bile haber olarak çıkmış ve olaylar gelişmişti.
İşte Emir Can İğrek’in Ali Cabbar olayı da yeni medya koşullarında gerekli dinamikleri bir araya getiriyor.
TikTok’ta akım oluyor, üzerine Twitter’da, Ekşi’de tartışmalar çıkıyor, mizahı üretiliyor.
O nedenle Ali Cabbar’a sadece bir şarkı ya da müzik olayı olarak bakmak zor. Yeni medya çağının sonsuz gürültüsü ve seçenek bolluğunda, bir şarkının duyulabilmesi için bir şarkıdan çok daha fazlası gerekiyor. Bunların içinde en önemlisi de sosyal medyada iki veya birden fazla kutup yaratarak konuşuluyor olmak. Artık iş, birkaç güçlü kanaat önderinin işaret etmesi ve geleneksel medyanın size alan açması, başka bir deyişle itelemesiyle bitmiyor çünkü. Algoritmaların desteği şart. Bunun için de bir bağlam, bir tartışma yaratmak gerekiyor.
Doğru bulalım ya da bulmayalım böyle bu. Ali Cabbar olayı ve Emir Can İğrek’in müzik kariyeri nereye gider bugünden bilemiyoruz tabii. Çünkü kalıcı olmak için olay yaratmaktan fazlası gerekiyor kuşkusuz.