Mutluyuz, gururluyuz… 100. yıl çoşkusuna tüm yurtta milyonlar katıldı
Mustafa Kemal Atatürk, Samsun'a çıktıktan sonra hep hedefteymiş. '1935 Atatürk'e Suikast ve Sadakat' kitabında Atatürk'e karşı yapılan 41 suikast girişimi ele alınıyor. Özellikle de pek bilinmeyen 1935'teki girişimin perde arkası anlatılıyor.
Kurtuluş Savaşı yılları… Hintli Müslüman Mustafa Sagir pek muteber biri. Türklerin kurtuluş mücadelesine destek verenlerden! Ankara’ya kadar gelebiliyor. Lakin o aslında bir İngiliz casusu. Amacı da Mustafa Kemal’e yapılacak suikasti planlamak. Birkaç kez Mustafa Kemal’le de görüşen Sagir, kendisinden şüphelenilmediğini düşünerek planlarını hayata geçirmeye çalışıyor. Bir gün gazeteci ve milletvekili Yunus Nadi, Sagir’den işkillenip, Mustafa Kemal Paşa’ya Sagir hakkında ne düşündüğünü soruyor. Mustafa Kemal Paşa’nın cevabı net: “Casustur casus.”
Mustafa Kemal Paşa’ya suikast girişimleri ta Kurtuluş Savaşı yıllarında başladı, uzun yıllar da bu girişimler sürdü. En bilinenleri Sagir’inki ile İzmir Suikasti. Lakin bilmediklerimiz de var.
Prof. Dr. Ali Satan’ın yazdığı Timaş Yayınları‘ndan etiketiyle haftaya raflarda yerini alacak ‘1935 Atatürk’e Suikast ve Sadakat’ kitabı işte pek de bilinmeyen suikast girişimlerine odaklanıyor ve özellikle de 1935’teki girişimi ayrıntılarıyla anlatıyor.
Yıl 1924… Kurtuluş Savaşı verilmiş, Lozan Antlaşması imzalanmış, Cumhuriyet kurulmuş. Lakin Yunanistan’daki Ermeni komitacıları Mustafa Kemal Paşa’yı öldürme niyetiyle bir plan yapıyorlar. Manuk Manukyan Çetesi diye bilinen ve üç kişiden meydana gelen bu çete, Anadolu’ya geçiyor. Dikkat çekmemek için Manuk Manukyan Trakya üzerinden, diğer iki komitacıyı da Suriye üzerinden İskenderun’a oradan da Adana’ya geçip Ankara’da buluşacaklar ve suikastı gerçekleştirecekler.
Trakya üzerinden İstanbul’a gelen Manukyan, 20 Nisan 1925’te Eskişehir’de polis tarafından yakalanınca plan ortaya çıkıyor. Manukyan, 6 Mayıs 1925 günü Ankara’da idam ediliyor.
Aynı yıl içerisinde İstanbul Valiliği 26 Ağustos 1925 tarihli yazısıyla bir başka suikast tertibinin bilgisini veriyor. Yazıda, İstanbul doğumlu olan; Bulgaristan, Macaristan, Almanya ve Fransa’da irtibatları bulunan ve 1. Dünya Savaşı sırasında Türkiye’den ayrılarak Berlin’de Ermenilerle yakın ilişkiye giren Kadri Bilal’in Gazi Mustafa Kemal Paşa’ya suikastta bulunacağı bilgisi var.
Birkaç ay sonra Türkiye’nin Köstence Konsolosluğu’ndan verilen başka bir bilgide Mustafa oğlu Abdülaziz isimli bir şahsın Paşa’ya suikast yapmak üzere gönderildiği belirtiliyor.
1926 yılına gelindiğinde suikast ihbarları arka arkaya geliyor. 2 Şubat 1926 tarihli Türkiye’nin Berlin Büyükelçiliği’nin yazısında Talat Paşa ve arkadaşlarına karşı suikastlar tertip eden Ermeni komitesinin, Silistre’de bulunduğu ve bunların Reisicumhura suikast hazırlığı içerisinde olduğu, bu ihbarın grup içerisinde bulunan firari Vehip tarafından yapıldığı belirtilerek, ihbarın dikkate alınması gerektiği vurgulanıyor.
Bu ihbardan sonra ise ünlü İzmir Suikastı ihbarı yapılıyor. 16 Haziran 1926 tarihli İzmir Valiliği’nin yazısında 17 Haziran’da İzmir’e gidecek olan Reisicumhur Mustafa Kemal Paşa’ya bir suikast planlandığı ve bunun Giritli Şevki tarafından haber verildiği, ele geçirilen Laz İsmail ve diğer sanıkların da itirafta bulundukları bilgisi verilerek, İzmir Suikastı girişimi ortaya çıkarıyor.
İzmir Suikastı sonrasında İstiklâl Mahkemesi’nin verdiği 19 idam kararı, hapis cezaları suikastçılar için caydırıcı olmuyor. Öyle ki daha İzmir Suikastı davası görülürken Türkiye’nin Kahire Büyükelçiliği, Reisicumhur Mustafa Kemal Paşa’ya suikastta bulunmak üzere Kahire’de beş kişilik bir suikast timinin oluşturulduğu, bunların Türkiye’ye girmek üzere Kahire’den ayrılarak; Beyrut’a geçtikleri, buradan Lâzkîye, İskenderun, Payas, Mersin yolu ile Türkiye’ye girdiklerini bildiriyor.
Yine aynı günlerde 3. Ordu Müfettişliği’nin 29 Ağustos 1926 tarihli yazısında, saray mensuplarından Prenses Şivekâr’ın dostlarından bir kadının, deniz seyahatleri sırasında Gazi Paşa’ya; o olmazsa İsmet Paşa veya Mareşal Fevzi
Çakmak’a şırıngayla zehir enjekte edeceğine dair bilgi veriyor. Bu bilgi üzerine yapılan araştırmalarda, Mustafa Kemal Paşa’nın Bursa’ya gittiği sırada, Gülcemal vapurunda düzenlenen baloda Cemile İffet isminde bir kadının vapura girmeye çalıştığı fakat davetli olmadığının anlaşılması üzerine içeriye alınmadığı öğreniliyor. Ancak başlatılan araştırmada bu kadının izine bir daha rastlanılmıyor.
1927 yılına gelindiğinde ise 3. Ordu Müfettişliği’nin 3 Ocak 1927 tarihli yazısıyla ile Gazi Mustafa Kemal Paşa’ya ve diğer devlet büyüklerine suikast yapmak üzere Ermenilerin Rusya üzerinden Türkiye’ye bir çete soktukları bildiriliyor. Genelkurmay Başkanlığı tarafından yapılan araştırmada, hepsi Türkçe bilen beş kişilik suikast timinin tamamının Ermenilerden oluştuğu bilgisine ulaşılıyor.
9 Nisan 1927 tarihli Hariciye Vekâletinin bir yazısında da Yunan pasaportuna sahip ve Yunanistan’dan Sofya’ya gelen Makedonya Komitesi’ne mensup üç Bulgar’ın, İstanbul’a ve daha sonra Ankara’ya geçerek Mustafa Kemal Paşa’ya suikast yapacakları, bunların isimlerinin Georgi Atanasof ve Atanaş Voyodof olduğu bildiriliyor. Bu haber üzerine başlatılan araştırmada, Ankara’da bulunan Georgi Atanasof ele geçiriliyor.
Mustafa Kemal Paşa’ya bir başka başarısız suikast girişimi ise Çerkes Ethem ve kardeşi Reşit ile işbirliği içerisinde olan, 150’likler listesinde 61. sırada bulunan Hacı Sami ve çetesine ait. Çete, Yunanistan’dan Anadolu’ya geçerek; 1927 Eylül ayında Cumhurbaşkanı’nı Ankara’ya getiren treni, Nallıhan-Ayaş boğazında havaya uçurmayı ve Cumhurbaşkanı ile birlikte bulunan bakanlar ve milletvekillerini öldürüp, yurt düzeyinde büyük bir ayaklanma başlatmayı
planlıyor. Tabii bu plan hayata geçirilemiyor.
1928’e gelindiğinde suikast söylenti, ihbar ve bilgileri diplomatik haber kaynaklarından merkeze ulaşmaya devam ediyor. Hariciye Vekâletinin 6 Mart 1928 tarihli yazısında, Mustafa Kemal Paşa’ya suikast yapmak için Türk, Ermeni, Rum ve Ruslardan oluşan dokuz kişilik bir suikast timinin Türkiye’ye harekete hazırlandıkları, bunlardan dördünün isimlerinin Ahmed Rıza, Serkis, Kigork, Beşiktaşlı Sarı Arslan olduğu belirtiliyor. Bunların İstanbul’da da 68 kişiyle irtibatlı oldukları ve grubun içerisindekilerden birinin elinde bulunan kalın bir bastonda saklı bir suikast planı bulunduğu bildiriliyor.
1929 yılı içerisinde bu kez de Çerkes Ethem ve adamlarının seçimlerde karışıklık çıkarmak için patrikhane ile ilişkiye geçtikleri, Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Paşa’ya suikast hazırlığı içinde bulunuldukları haberi alınıyor. Ayrıca bu yıllarda muhalifler, Mustafa Kemal Paşa’ya suikast yapıldığına ve hayatını kaybettiğine dair asılsız haberler çıkararak; ülkede karışıklık yaratmaya çalıştıkları bildiriliyor.
Genelkurmay Başkanlığı, 18 Haziran 1929 tarihli yazısında yine haziran ayı içerisinde Mustafa Kemal Atatürk’e suikast yapıldığına dair Atina gazetelerinde bazı haberlerin yayımlandığından bahsediyor.
Atatürk’e yönelik suikast girişimleri 1930’larda da devam ediyor. Araştırmacılar Atatürk’e 41 suikast girişi olduğu tespit ediyor. Prof. Dr. Ali Satan kitabında Atatürk’e yönelik suikast girişimlerinin erkenden öğrenildiği ve gerekli tedbirler alındığı için başarısız olduğunu anlatıyor.
Suikast girişimlerinin de genellikle yurtdışındaki Ermeni çetelerle, Lozan Barış Antlaşması sonrasında yurt dışına çıkartılan 150’likler olarak bilinen muhalif isimlerle irtibatlı olduğunu yazıyor.
Prof. Dr. Ali Satan’ın kitapta özellikle odaklandığı suikast girişimi ise 1935’teki. 14 Ağustos 1935 günü İngiltere Dışişleri Bakanı Sir Samuel Hoare’den Türkiye Büyükelçisi Sir Percy Loraine’e acil bir telgraf gönderiyor. Telgrafta “Güvenirliğini henüz teyit edemediğim bir kaynağa göre Türk ve Kürtlerden oluşan bir terörist grup Türkiye Cumhurbaşkanı’nın hayatına kastetmek niyetiyle 30 Temmuz’da Beyrut’tan gemi ile hareket etmişler. Eğer bir sakıncası yoksa bu bilginin Türk Hükûmetine iletilmesi gerektiğini düşünüyorum. İngiliz Hükûmetinin bu açıklamayı yaparken hiçbir sorumluluk almadan sadece bir görev olarak Türk Hükûmetini bilgilendirmesi gerektiği kanaatindeyim.”
Bu bilgi hemen Türkiye’ye ulaştırılıyor. Türkiye’de Atatürk’e karşı suikast girişimlerine alışmış bir güvenlik bürokrasisi var. Hemen gerekli araştırmalar yapılıyor. Suikast ihbarı doğrudur. İşin arkasında Çerkes Ethem ve adamları vardır. Fakat onlar Umman’dadır.
Önlem amacıyla önce İngilizler tarafından tutuklanırlar. Bir ay sonra serbest bırakılırlar. Bu arada arka arkaya suikast ihbarları gelmeye de devam eder. Güvenlik bürokrasisi ülke genelinde adeta alarma geçmiştir. Türkiye’de suikastle ilgili olarak yakalananların verdiği ifadelerde işin düzenleyicilerinden birinin de Atatürk’ün hep yakınlarında olan Urfa milletvekili Ali Saip Bey olduğu öğrenilir.
Bu suikast girişiminin diğerlerinden farkı, girişimin basına yansıması ve sonrasında halkın Atatürk’e sahip çıkmasıdır. Ülke genelinde mitingler düzenlenmeye başlanır. Suikast girişimi kınanır.
Ali Saip Bey’in dokunulmazlığı kaldırılır. Ki kendisi de bunu ister ve yargılamada aklanacağını söyler. Yangılamalar yaklaşık bir yıl sürer. Atatürk dahil herkes büyük bir dikkatle suikast girişimiyle ilgili mahkemeyi takip eder. Delil yetersizliğinden sanıklar beraat eder. Ali Saip Bey aklanır ama artık gözden düşmüştür.
Peki İngiliz Dışişleri Bakanı’nın bizzat bilgi vererek başlayan bu suikast girişimi sürecinin amacı neydi? Yazar Ali Satan’a göre 1935 yazından itibaren İngiltere, İtalya’nın hem Akdeniz’de hem Habeşistan’daki tehditkâr politikalarına karşı Türkiye ile yakınlaşmak istemiş ve bu süreci kolaylaştırmak için Atatürk’e suikast yapılacağını ihbar etmiş.