İthal cep telefonuna gelen büyük zam gece yarısı iptal edildi
Türkiye'nin akıllı telefonla vakit geçirme süresinin Avrupa ülkelerine göre çok daha yüksek olduğu araştırmalarla kanıtlandı. Peki Türkiye'nin gözü neden hep telefonda? Psikologlara göre bu yönelimin altında kaygı yatıyor.
Akıllı telefonlar tüm insanların vazgeçilmez bir parçası. Türkiye’de kimi zaman sokak röportajlarının konusu da olsa bunun çok daha ötesinde bir güce sahip. Sosyal medya platformları ve mesajlaşma uygulamalarıyla sanal sosyalleşme sağlayan akıllı telefonlar çoğu insanın sıkıldığı ortamdan uzaklaşmak için de sarıldığı bir can simidi adeta. Ancak yapılan araştırmalar Türkiye’nin tüm Avrupa ülkelerine kıyasla akıllı telefonlarla kurduğu ilişkinin farklı olduğunu ortaya koyuyor.
Hürriyet’ten Sefer Levent’in yazısına göre Samsung Electronics Türkiye Başkan Yardımcısı Murat Azdemir “Türkiye’de günlük olarak telefon kullanım süresi ise 5.5 saat. Günde 5 dakikada bir telefonumuza dokunuyoruz. Günde yaklaşık 150 defa telefona bakıyoruz” diyor. Azdemir bu oranlarla Avrupa birinciliğini de elimizde tuttuğumuza işaret ediyor.
Peki Türkiye’de insanların birbiriyle konuşmak yerine akıllı telefonların renkli dünyasına bu denli bağlanmasının sebebi ne?
Psikolog Serap Duygulu’ya göre bu pandemi döneminde yükselen bir durum. Pandemi bitse de insanların kazandığı alışkanlıkları değiştirmesi ise zor. Bu nedenle akıllı telefonlar bu yüzden hala gündemimizde. Öte yandan akıllı telefonlar kolay ulaşılabilir ve hemen herkesin elinde. Ayrıca telefonlar artık sadece sözel iletişim sınırlamasıyla kısıtlı da değil. Pandemi döneminde insanların telefon bağımlılığına yöneldiğini belirten Duygulu, “Bağımlılık dediğimiz şey zaman içinde olan bir alışkanlıktır. Alışkanlıklar da kolay kolay değişmezler çünkü beynimiz onu artık öğrenmiştir” diyor.
Türkiye’nin telefon bağımlılığı konusunda neden dünyanın önde gelen ülkelerinden biri haline geldiğini de açıklayan Duygulu, “Ne yazık ki yaşanan ekonomik durum ve ülkenin siyasi iklimiyle bağlı olarak biraz daha yalnızlaştık. Her gün bir olumsuzluğa uyanıyoruz. Yüksek enflasyon, insanların iş bulamama ya da var olan işini sürdürememesi nedeniyle bu duyguyu bir yere yansıtmak ihtiyacı duyuyorlar. Kısa yoldan rahatlama yolu arıyorlar” değerlendirmesini yapıyor.
Kendini güvende hissetmeyen kişinin yatıştırma ihtiyacını bir yerden temin etmek zorunda olduğunu belirten Duygulu, öfkenin sebebinin de aslında buraya bağlandığını sözlerine ekliyor. Yüksek kaygı, geleceği öngörememek, kendisi ya da sevdikleriyle ilgili olarak ciddi bir endişe yaşamak gibi durumlarda insanların en kolay yol olarak gündemden haberdar olmak olduğunu belirtiyor Duygulu ve bunun da akıllı cihazlar sayesinde olduğunu söylüyor. Avrupa ülkelerinde insanların birbiriyle daha kolay iletişim kurabildiğinin gözlemlendiğini ancak Türkiye’de bazı sorunların insanları kaygılandırdığını ifade ediyor.
Psikolog Esra Ceco da kaygıyı yatıştırmak için akıllı telefonların tercih edildiğini belirtiyor ve “Telefon kullanımı kişiyi kaygı, öfke, mutsuzluk gibi baş etmesi zor duygulardan kurtarıyorsa akıllı telefon kullanımı daha da artar” diyor. Her yaşta bireyin bağımlılık riski taşıdığını belirten Esra Ceco, “Gerçek dünyada kişilik özellikleri, utangaçlıkları ya da birtakım koşulları nedeniyle tatmin edilmemiş sosyal ilişkilerini telafi etmek isteyen bireyler anonim olarak sosyalleşmeyi tercih ediyorlar. Sosyal medyada yaratılan profiller dünyanın her yerine ulaşarak statü edinmeye ve yeni ilişkilere olanak sağlayabiliyor. Yalnız kalmaktan korkan, beğenilme-tanınma isteği olan veya toplumdan dışlanmış hisseden bireylerin de daha uzun süre akıllı telefon kullandıkları biliniyor. Hayatlarından memnun olan, yaşamı anlamlı bulan ve olumlu sosyal ilişkiler geliştirebilen bireylerin ise akıllı telefon kullanımı daha az” değerlendirmesinde bulunuyor.
Akıllı telefonların aşırı kullanımı durumunda bazı olumsuzlukların da ortaya çıkabileceğini belirten Esra Ceco, “Akıllı telefonların aşırı ve bilinçsiz kullanımı ise kişilerin anksiyete düzeyi, uyku kalitesi, düşünme, hatırlama, dikkat etme, duyguları düzenleme yeteneği üzerinde olumsuz bir etki yaratıyor” uyarısında bulunuyor.