Cumhurbaşkanı Başdanışmanı suçluyu buldu: Kulüpler özür dilesin
Okan Buruk maç sonu yine hakemlerin yanına gidip bir takım itirazlarda bulunurken vücut diliyle pek de doğru bir görüntü vermedi. Basın toplantısında da faturayı ‘kimi’ futbolculara kesti. Bence iyi bir teknik direktör bu tür savunma mekanizmalarından çok meselenin kendisinde olduğunu bilmeli.
Geçen sezonki öyküyü hatırlıyorsunuz, ‘Jön’ler duruma el koyana kadar sahne alan Bafetimbi Gomis durumu kurtarmış, Galatasaray’ın şampiyonluk yolunda ilk haftalarda tökezlenmesi engellemişti. Bu yaz hemen her güne bir transfer bombası patlatan Sarı-Kırmızılılar’da gelen onca oyuncu ‘takıma geç katıldılar’ gerekçesi eşliğinde ‘İdeal 11’e eklenemeyince benzer görüntü tekrar etti. Bu ‘Deja vu’ halinde geçen sezondan farklı bir hal tabii ki ‘Şampiyonlar Ligi’ cephesindeydi ve ön eleme turları sebebiyle takım lig öncesi üç ‘resmi’ maça çıkmıştı bile. Bence 3-0’lıkson Olimpija Ljubljana maçı dahil sorunları bas bas bağıran takım bir takım vardı karşımızda ve Okan Buruk, her mücadele sonrası “Daha sezon başı, eksiklerimiz var, tamamlayacağız, yeni transferler henüz adaptasyon aşamasında” vs. türünden gerekçelerle durumu geçiştirdi. Sonuçlar da fena görünmeyince geçen sezonki masalın yeniden yaşanma ihtimali doğrultusunda düne gelindi.
Lakin Kayserispor deplasmanına ‘son şampiyon’ unvanıyla gelen Galatasaray, kötü oyununu dün de sürdürdü ve daha ilk adımda hem iki puan bıraktı hem de çok dağınık bir görüntü sundu. Mücadeleye daha etkin “Merhaba” diyen taraf ev sahibiydi. Konuk ekip belli bir süre sonra denge kurdu ama oyun ve pozisyon üstünlüğünü skora yansıtamadı. İlk yarıda Dubois’nın etkili sert şutu, Kerem’in soldan kavisli vuruşu ve Mertens’in 45+2’deki müsait pozisyonu Sarı-Kırmızılılar için karşı kalede yaratılan heyecan unsurlarıydı.
İkinci yarıya da etkili görünümde başlayan taraf Çağdaş Atan’ın öğrencileriydi. Dakikalar ilerledikçe Okan Buruk değişikliklerle sonuç almaya çalıştı, önce Icardi ve Angelino’yu, sonrasında Zaha ve Kerem Demirbay’ı, en nihayetinde de Halil Dervişoğlu’nu sahaya sürdü. Görüldüğü gibi bütün bu hamleler hücum ağırlıklıydı. Lakin takımın, eskilerin deyimiyle bir ‘beyni’, ‘oynatanı’ olmadığı çok açıktı. Bu role değişiklikler öncesinde nispeten Mertens yakındı ama o da daha çok oyunun akışkanlığını sağlıyor, yer yer de ‘kreatif’ yanına biçim veriyordu. Değişiklerle farklı bir kimliğe dönüşen 11’de ise dün pek kendisini gösteremese de sanırım gelecekte bu rolü Kerem Demirbay üstlenecek. Okan Buruk’un ikinci yarıda yaptığı bütün ‘hücum’a yönelik hamleler şunu bir kez daha gösterdi; ileriye yerleştireceğiniz onca isim size sonuç sağlamaz; çünkü öncelikle onları oynatacak, doğru pozisyonlarla buluşturacak uygun ayaklara sahip olmalısınız.
Bir de dünkü performansları değerlendirelim, daha doğrusu bu maç özelinden genele yayılalım: Barış Alper Yılmaz gerçek bir çelişkiler yumağı, bir maçta mükemmel ama birçok maçta “Bu nasıl acemilik” dedirtecek bir profil çiziyor. Dün hem çok pas hatası yaptı hem de birçok pozisyonu harcadı; çoğu kez o mükemmel fiziğini heba eden bir görüntü sunuyor. Kerem Aktürkoğlu da dünün kötülerindendi. Kayserispor’un ilk yarıdaki iki tehlikeli atağına onun kaptırdığı (hele ki birinde Gökhan’ın vuruşu üst direkten dışarı çıktı) toplar yön verdi. Oliviera çok çok kötü ama bu formu çok uzun süredir böyle ve iyiye doğru gideceği yönünde hiçbir işaret sunmuyor. Mücadele gücüne, oyun azmine eyvallah ama Berkan Kutlu’nun yetenekleri, oyun görüşü ve kalibresi itibariyle ‘Süper Lig’ seviyesinde bir yarışta boy göstermesi bana ‘mucize’ geliyor ama bu türden isimlerin kadroda yer bulmasına ‘Üç yerli zorunluluğu’nun neden olduğunu hepimiz biliyoruz. Dünün kötülerinden biri de Bakambu’ydu. Topsuz oyunda hiç yok.
O klişe deyimiyle “Lig uzun bir maraton” ve Galatasaray’ın önünde daha 37 maç var. Okan Buruk ve öğrencilerin önünde tabii ki dün kaybedilen iki puanı telafi edecek çok fırsat var. Hele hele o her biri yüksek dozda heyecan yaratan ‘Transfer bombaları’ takıma oturduğunda, adaptasyon sorunları aşıldığında muhtemelen bambaşka bir takım izleyeceğiz. Bir de Torreira’nın dönüşüyle orta sahanın kurgusunun değişeceği, ritmini ve temposunu bulacağı çok açık… Ama yine de dün onca oyuncuyu kadrosunu takmış ve transferleriyle Avrupa’da ses getirmiş bir takımın, ‘transfer borsası’ kapalı Kayserispor karşısında puan kaybetmesi çok da affedilecek bir durum değil. Bence Okan Buruk dünkü sonuçla önemli bir krediyi yedi; bundan böyle takımının ne dünkü gibi kötü bir oyun hakkı kaldı ne de puan kaybına tahammülü. Çünkü sezon başı ve malum, birçok takım yarışta iştahlı, olası kayıplar gereksiz moral kaybına neden olur ve geçen sezonki mutlu rüya yerini kâbusa bırakabilir.
Bir de şu noktaların altını çizeyim; Okan Buruk maç sonu yine hakemlerin yanına gidip birtakım itirazlarda bulunurken vücut diliyle pek de doğru bir görüntü vermedi. Basın toplantısında da faturayı ‘kimi’ futbolculara kesti. Bence iyi bir teknik direktör bu tür savunma mekanizmalarından çok meselenin kendisinde olduğunu bilir, aynaya bakar ve durumu daha incelikli gerekçelerle kurtarmaya çalışır…